24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Türklerde olduğu kadar Alman destan edebiyatında da önemli bir yeri olan Atilla, destana<br />

göre yiğitlerin babası, kavimlerin koruyucusudur. Almanların Nibelunglar Destanı’nda; “çok<br />

güçlü soyların efendisi Muncuk’un oğlu, İskit ve Cermen Krallıklarına tek başına egemen olan<br />

Hun Başbuğu” olarak kabul gören Atilla, Waltharius ve Hildebrand Destanlarında da aynı görkemli<br />

ve babacan tavrıyla yerini korumuştur (Helmut de Boor 1981: 13-15).<br />

Almanlar ve kimi Avrupalı kavimler Atilla’yı, Dietriche ve Rabenschlacht Destanlarında<br />

da temiz ve ideal bir tip olarak görmektedir. Bu destanlarda Atilla, olumlu ve örnek olacak bir<br />

tarzda büyük ve kahraman hükümdarlara has vasıflara sahip babacan ve vefalı bir tiptir (Yakıcı<br />

2009: 7).<br />

Göktürk dönemi destanlarından Ergenekon’un Türklerin bilim ve kültür hayatında çok<br />

önemli bir yeri vardır. Günümüze kadar yaşayışını sürdüren “Nevruz” gibi bir sosyal olgunun<br />

temel doğuş efsanesini oluşturan bu destanda, Moğollar vb. kavimlerin, sihirbazların bir sihri<br />

olarak kabul ettikleri ateş içinde oynayarak demire istenilen şeklin verilebilmesi hadisesini<br />

Türkler, Şamanların dinî tesirinden soyutlamış, somut bir sanat dalına dönüştürmüştür. Diğer<br />

önemli sosyal ve kültürel olaylarla birlikte, göğü bakır, yeri demirleştiren Türklerin maden bilimine<br />

hizmetleri bu destanda açıkça görülmektedir (Ögel1993: 37).<br />

İslâmiyet’ten önceki döneme ait Türk destanlarından biri de “Göç” destanıdır. Göç, mitolojik<br />

ve dinî olduğu kadar, sosyal, siyasal, kültürel alanlarda, zaman zaman da din ve medeniyet<br />

değiştirmelerinde önemli derecede etkili olmuş bir olgudur. Türklerin bugün atayurttan çok<br />

uzaklarda anayurtlar oluşturmasının Göç destanıyla yakın bir ilgisinin bulunduğunu kabul görmektedir.<br />

Bu destanda, hakanların ölümü, arka arkaya gelen felaketler, ülkenin yoksullaşması ve<br />

göç, ülkedeki bir kaya parçasının yabancılara verilmesi sonucunda meydana gelmiştir. Bu kayanın<br />

verilmesini sağlayan ise Uygur hakanının Çinli bir kızla evlenme hevesidir. Göç hadisesine<br />

bu olaydan etkilenen insanlar açısından bakıldığında, kimi insan ve topluluklarda günümüzde de<br />

etkisini sürdüren şu düşünce ve inanışların öne çıktığı görülebilir:<br />

Ülke yöneticileri, bir taş parçasını bile kendi çıkarları için başkalarına vermemelidir. Verdiği<br />

zaman ülkede sosyal, siyasal ve ekonomik kriz başlar, ülke felakete sürüklenir.<br />

Özellikle ülke yönetiminde yer alanların yabancı kızlarla (ya da erkeklerle) evlenmelerinde<br />

dikkatli olunmalıdır. Bu değişim çeşitli vesilelerle ülke insanını yoksulluklara, bölünmelere<br />

ve sonucunda felaketlere götürebilir (Yakıcı 2007: 330).<br />

Çocuklarının eğitimi bakımından vazgeçilmez halk edebiyatı verilerinden biri de Dede<br />

Korkut’tur. Bu anlatılar “hem geleneksel kültürümüzün önemli bir hazinesi, hem de Türkçenin<br />

eşsiz bir kompozisyonudur. Bu kompozisyon içerisinde çocuklarımıza götürebileceğimiz birçok<br />

moral de yer almaktadır. Bunlar arasında iyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük gibi geleneksel<br />

erdemlerin yanında mücadele azmi, hayvan sevgisi ve tabiat duyarlılığı gibi çağdaş anlamda<br />

yorumlanabilecek başka yaklaşımlar da yer almaktadır. Bu nedenle günümüz açısından Dede<br />

Korkut’un çocuk ve gençlik edebiyatı örneği olarak yeniden ele alınıp yorumlanmasında büyük<br />

yarar vardır.”(Cemiloğlu 2000: 581)<br />

Mitolojik destan geleneğinin önemli bir halkasını oluşturan Dede Korkut Kitabı’nın çocuk<br />

ve gençlik edebiyatı içinde önemli bir yeri bulunmaktadır. Bu destanda yer alan bütün boylar<br />

farklı biçimlerde, farklı teknik ve yöntemlerle hedef kitleye uygun bir biçimde sunulabilir.<br />

Buna yönelik çalışmalara da zaman zaman rastlanmaktadır. Fakat bu çalışmalarda genellikle<br />

Bayındır Han’ın Oğuz Beylerini toplaması, Dirse Han’ın düşmanları tarafından tutsak edilmesi,<br />

Deli Dumrul’un Azrail’le yarışması, Bey Böğrek ile Banı Çiçek’in vuruşması, Selcen Hatun’un<br />

düşmanlarına karşı yiğitçe kılıç kullanması, Salur Kazan’ın evinin yağmalanması vb. konulara<br />

kısmen yer verilmektedir. Halbuki burada yer alması gereken konuların başında bilimsel kahramanlıklar<br />

gelmelidir. Örneğin Dirse Han’ın Karısının yaptığı kahramanlık mutlaka ele alınıp<br />

işlenen konulardan biri olmalıdır. Selcen Hatun bir alptir, bir kahramandır, çünkü kılıcıyla savaşarak<br />

obasını ve kocasını düşman elinden kurtarmıştır. Ama Dirse Han’ın Karısı da bir alptir,<br />

330 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!