24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ayaklarından asılı oldukları hâlde kıyameti bekleyen bu iki melek, ağızlarına dört parmak kadar<br />

yakınlıkta olan kuyunun suyundan bir damla içemez, kuyuya yaklaşanlara sihir öğretirler (Onay,<br />

1996: 258-259; Karaman, 2015a: 489-490; Hârût ve Mârût kıssası için ayrıca bkz.: İspir, 2004:<br />

69-70, 353-366 ve b. 2429-2571).<br />

Mu’înî, Mesnevî-i Murâdiyye’de Hârût ve Mârût’un haset etmeleri neticesinde bu cezaya<br />

çarptırıldıklarını:<br />

N’itdi gör Hârût u Mârûta hased<br />

Gör ‘Azâzîli hasedden oldı red (Mu’înî, Mesnevî-i Murâdiyye /2108)<br />

beytinde dile getirir. Hikmet-nâme’de Hârût ve Mârût ile ilgili olarak Şeyh Mücâhid<br />

adında bir kişinin Babil kuyusuna girip orada baş aşağı asılmış, elleri bağlı, dağlar büyüklüğünde,<br />

zift gibi kapkara o iki meleği gördüğü hikâye edilir (Bkz.: İbrâhim b. Bâlî, Hikmetnâme/5748-5752;<br />

Karaman, 2015a: 490-491).<br />

1.2. Sihirbaz, Büyücü ve Cadılar<br />

Sihir ve büyü, olağanüstü olay ve kahramanları beraberinde getirir. Anlatıdaki olağanüstülükler<br />

çocuklar ve gençler için ilgi çekici olup hayal gücüne hitap ederek sanatsal ve estetik<br />

duyarlılığı besler. Bu sebeple çocuk ve gençlik edebiyatında sihirbaz, büyücü ve cadılar etrafında<br />

gelişen anlatıların kurgulanması yerindedir. Fakat bu karakterler çizilirken Türk İslam medeniyetinin<br />

sihir ve büyü konularına yaklaşımı dikkate alınmalıdır. Din, inançlar ve ibadetler yönüyle<br />

toplumda çok çeşitli yansımaları olan, kültürün beslendiği önemli bir kaynaktır. Türkler,<br />

İslamiyet’i kabulleriyle birlikte sihir ve büyüyü kötü bir iş olarak görmüş, bu işi yapan sihirbaz<br />

ve büyücüleri dinen kâfir olarak nitelemişlerdir. Edebiyat; toplumun duyuş, düşünüş ve estetik<br />

zevkinin önemli bir aynası olduğundan bu yaklaşımı edebi eserlerde görmek mümkündür. Nitekim<br />

Türk edebiyatının önemli eserlerinin başında gelen Dede Korkut Hikâyeleri’nde olağanüstülükler<br />

bahsinde olumlu iş ve davranışlar keramet olarak nitelenip örnek gösterilirken sihir<br />

olgusu kötü kahraman Tepegöz ile ilişkilendirilir.<br />

Basatın Tepegözü Öldürdüğü Boyu hikâyesinde Konur Koca Sarı Çoban adında bir çobanın<br />

perilerin konduğu Uzun Pınar denilen bir yerde perileri gördüğü, içlerinden birini yakaladığı<br />

ve peri kızından Oğuz’un başına bela olacak bir oğlunun dünyaya geldiği hikâye edilir (Gökyay,<br />

1995: 127-136). Hikâyede, Tepegöz’ün bir peri olan annesi “Oğul, sana ok batmasın, tenini<br />

kılıç kesmesin.” diyerek oğlunun parmağına sihirli bir yüzük geçirir (Gökyay, 1995: 128). Bu<br />

yüzük sebebiyle, Basat’ın attığı oklar, vurduğu kılıçlar Tepegöz’e işlemez. Hikâyede Basat’ı<br />

tuzağa düşürüp öldürmek isteyen Tepegöz’ün, kendi mağarasına asılı bulunan biri kınlı, biri<br />

kınsız iki kılıcı işaret ederek Basat’a “O kınsız keser benim başımı, git getir, benim başımı kes.”<br />

dediği kınsız kılıç, yaklaşanı ikiye bölen sihirli bir kılıçtır (Gökyay, 1995: 133). Anadolu halk<br />

anlatılarında da içinde defineler bulunan, ağzında sihirli olduğuna inanılan kılıçların sallandığı<br />

mağaralar önemli bir yer tutar (Karaman, 2015a: 177-178). Dede Korkut Hikâyeleri’nden başka<br />

İslamiyet’in kabulünden sonraki Türk destanları ve halk hikâyelerinde de sihir olgusu kötülük<br />

düşüncesi ile ilişkili olarak kötü kişilerce temsil edilir. Battal Gazi Destanı’nda halk kahramanı<br />

Battal kimi zaman cadılarla savaşır, onların sihirlerini okuduğu dua ile bozar. Halk hikâyelerinde,<br />

özellikle aşk temalı olanlarda sevenleri birbirinden ayıran kötü kişilerin başında sihirbaz,<br />

büyücü ve cadılar gelir.<br />

Klasik Türk edebiyatı metinlerinden mesnevilerde çok canlı cadı tasvirlerine yer verilir.<br />

Metinlere göre, sihirbaz ve büyücülerin yüzü, kalbi gibi kara ve çirkindir. Gülşehrî’nin<br />

Câzu yüzi böyle nûrlu olmaya<br />

Câzular bu bildügini bilmeye (Gülşehrî, Mantıku’t-Tayr/165)<br />

beytinde ifade ettiği gibi kötü kalpli, insanlara ve topluma zarar veren menfaat düşkünü<br />

birinin yüzünün güzel ve nurlu olması düşünülemez. Bu durum, aslında kalbi temiz olan kişilerin<br />

yüzlerinin güzel olacağı yönündeki geleneksel düşünce yapısı ile de ilgilidir (Karaman,<br />

2015a: 456-457).<br />

<strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu 99

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!