24.11.2015 Views

II ULUSLARARASI ÇOCUK VE GENÇLİK EDEBİYATI SEMPOZYUMU

CY5mNcim

CY5mNcim

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

hale gelmektedir” (Benhabib, 2006:87). Kişinin bir meta olarak görülebileceği bu durum aslında<br />

öznenin, nesne konumuna indirgendiğinin göstergesidir. Truman’ın çocukken babasına yönelttiği<br />

“dağların arkasında ne var” sorusuna cevap olarak “Sınırları bilmen gerekir” ve öğretmeninin<br />

dünya haritasını göstererek dünya üzerinde keşfedilecek hiçbir yerin kalmadığı ifadesi daha<br />

en başından kâşif olmak isteğinin körelmesine neden olmuştur. Truman’ın sevdiği kızı bulmak<br />

için Fiji Adaları’na gitme isteğine engel olunarak ailesine teslim edilmesi, onu gerçeklerden<br />

habersiz olarak kurgulanmış hayatını yaşamaya mecbur bırakır. Sorgulanmamış bir yaşamın<br />

yaşam olmayacağı fikrinden hareket etmeye çalışan Truman’ın bu hevesi her defasında bir engele<br />

takılmıştır. Filmin mesajı ise açıktır: Pasifize edilen, özgürlükleri budanmış birey, kendi<br />

hayatının öznesi olabilmesi için sorgulayarak yaşamaya mutlak olarak inanmalıdır.<br />

İnsanların yerine düşünen bir sistemin varlığı, onlara fırsat vermeden mükemmelin şartlarını<br />

da belirlemektedir. Buna göre insanları dar bir alana hapsetmek, belirlenen görev dâhilinde<br />

meşgul olmalarını sağlamak, bu arada itaati öğretmek, ahlaki ve toplumsal yapıda istenen doğrultuda<br />

anlayışını değiştirmek, toplumu istenmeyen yabani otlardan arındırarak tertemiz ve aynı<br />

kalıpta aynı şeklin verilmesini sağlamak, sistemin boynunun borcudur. Ancak bu durum, daha<br />

sonra iki dünya savaşı arasında yaşanılan olayların, mükemmeli oluşturmasını bırakın bir kenara,<br />

sistemin tıkandığını çok net ortaya koymuştur.<br />

Bütün bu ilerlemelerin bedelinin daha sonra ödendiği dönemde, herkes gibi çocukların da<br />

üzerine düşen zorluklardan, yaşadıkları sıkıntılardan bahsetmek konunun amacını ortaya koyması<br />

bakımından önemlidir.<br />

3. Proje çocuk<br />

Çocukluğun altın devrini bugün yaşadığı söylemek mümkündür (Savaşlarda ölen çocukları<br />

ve çocuk askerleri saymazsak!). Çocuklar eskisi kadar fabrikalarda çalıştırılmadığı gibi aile<br />

içerisinde de önemli bir konumdadır. Aile fotoğraflarının olmazsa olmazı çocuk, doğumdan<br />

itibaren kendi ayakları üzerinde durmasını öğreninceye kadar anne-babanın kanatları altında<br />

ihtişamlı günlerini geçirmektedir. Bırakın doğumdan itibaren, henüz dünyaya gelmeden önce<br />

hakkında planlar yapılan bebek, sonrasında ait olduğu ailenin ona öngördüğü eğitime bağlı kılınmaktadır.<br />

Onu çepeçevre kuşatan bu koruma kalkanı, doğal olarak kişilik gelişimini de etkilemektedir.<br />

Benliğin doğuşu hiç de basit ve kolay bir olay değildir. Benliğin ortaya çıkışı sırasında<br />

çocuk kendi başına kalmanın, anne babasının kararlarını almanın, anne babasının koruyucu<br />

kalkanı dışında kalmanın korkusunu yaşar. Dolayısıyla çocuğun onu çevreleyen büyüklerle<br />

karşılaştırıldığında kendini tamamen aciz hissetmesine şaşırmamak gerek (May, 1997:82). Ailelerin<br />

eğitimden tutun da edineceği arkadaşlıklara, saat kaçta yemek yiyeceğine, hangi meyveyi<br />

yiyeceğine kadar karar mekanizmasının tamamen ebeveynlere bağlı olarak çalıştığı bir mekanik<br />

çocuk kavramı çıkar karşımıza. Hemen her konuda bir ebeveyn engeline takılan çocuğun hayatta<br />

hata yapma durumu sıfıra düşürülmüştür. Hata yapmayan çocuğun özgüveni gelişmesi gerekirken<br />

aksine, bu durumun doğal sonucu olarak özgüven problemi çıkmaktadır ortaya. “Çağımızda<br />

özgün kişilik olgusuna en büyük tehdit, topluma yerleşmiş olan “normlara kayıtsız şartsız<br />

uyma” kavramıdır. Genel kalıplara uyum sağlamanın, “toplumda kabul görmenin” ve başkaları<br />

tarafında “sevilen” bir insan olmanın tek çıkar yol olarak görüldüğü bir ortamda yaşıyoruz”<br />

(May, 1997:83).<br />

Özellikle okulla yeni bir hayata adım atan çocuklar kısır bir döngü içerisinde bocalayıp<br />

durmaktadırlar. Birer yarış atı gibi okuldan dershaneye, dershaneden özel derse koşturularak<br />

sınavlardan en yüksek notu alması için özendirilmektedir. “Bazı okullarda on bir ve on iki yaşlarındaki<br />

çocuklara, minyatür yetişkinliğin ortaya çıkışının açık bir belirtisi olan ve “kariyer<br />

eğitimi” denilen türden eziyet edilmektedir. Okulların sosyal gidişatı yönlendirmekten ziyade<br />

daha güçlü biçimde yansıttıkları ve bu gidişata karşı gelmede aciz kaldıkları açıktır” (Postman,<br />

1995:191). Her çocuğun bu koşturmacaya ayak uydurması mümkün olmadığı gibi mükemmeliyetçiliği<br />

öngören sistem, anne-babanın üzerine de ağır bir yük yüklemektedir.<br />

Doğduğu andan itibaren eğitimle karşılaşan çocuk, özgürlükleri elinden alınarak eğitilmeye<br />

çalışıldığı için sıkıntılar yaşamaktadır. “Gerçekten özgür olan insan, ancak sahip oldukla-<br />

580 <strong>II</strong>. Uluslararası Çocuk ve Gençlik Edebiyatı Sempozyumu

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!