30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

alıkoyar. Aksine, öykülerine, yaşadıkları güvensizlikleri, başarısızlıklarını ve özel yaşamlarının<br />

ayrıntılarını yansıtırlar. Özyaşamöyküsü, onlar için alternatif “benlik” imgeleri yaratmanın, başka<br />

biçimlerde ifade edilemeyeni ifade etmek için gerekli “ses”i bulmanın bir yoludur.<br />

Kadınlar da, başkaları gibi, öz‐bilince erişme ve geleceğe bir iz bırakabilme arayışı içinde dünyaya<br />

bir imge sunma çabasıyla, özyaşamöykülerini yazmaya girişirler. Ne var ki, kadınların yaşamlarını<br />

yazma girişimi, bu öykülerin içinde yer aldığı özgül koşullardan kaynaklanan bir özelliğe sahiptir ve bir<br />

yandan özerklik ve bağımsızlık arzusu ile diğer yandan ikincil konumda olma gerçeği arasındaki<br />

gerilimi yansıtır. Kadınlar bu gerilimi, kendi imgelerini dünyaya sunarken “ötekiler”i de işin içine<br />

katarak çözmeye çalışır gibidirler. Bu “öteki”, bazen diğer kadınlar, bazen bir toplumsal sınıf, bir ırksal<br />

ya da etnik kategoridir. Egemen grubun dışında olanlar için topluluk ile özdeşleşmek, yazıda ve<br />

yaşamda, yabancılaşmanın üstesinden gelmiş bir benlik oluşturmanın yollarından biridir. Nitekim<br />

kadınların ve azınlık grup mensuplarının özyaşamöykülerinde toplulukla özdeşleşme özelliği kendisini<br />

sürekli olarak ortaya koyar.<br />

Toplulukla bu özdeşleşme, marjinalleştirilmiş bireylerin egemen kültür içinde hissettikleri<br />

yabancılaşmanın ötesine geçmelerine ve kendi oluşturdukları pozitif (ve daha sahici) imgelerden<br />

kurguladıkları alternatif benlikler benimseyebilmelerine olanak sağlar. Bu tür imgeler yalıtılmış,<br />

bireyci benlik anlayışlarından türetilmez; işte bu nedenle Susan S. Friedman, kadınların<br />

özyaşamöykülerinin bireyci eril geleneğin tersine, ancak bireyin kendisini başkalarının dışında<br />

hissetmediği zaman mümkün olduğunu söyler. Kadınların benlik duygusu, başkalarının varlığına ilişkin<br />

derin bir farkındalık bağlamında oluşmaktadır.3<br />

Feminist özyaşamöyküsü yazımının özellikle bir niteliği –kendi yaşamını yazarak “başkalarına örnek<br />

olma” arzusu‐, gene kişinin kendisini başkalarıyla ilişkilendirme çabasının bir örneği olarak<br />

yorumlanabilir. Bireyler belli bir değişime (bu örnekte, kadınların kurtuluşuna) derinden gönül<br />

verdikleri zaman, bu konuda yazmak istemelerinden daha doğal bir şey olamaz. Söz konusu yazarların<br />

kendi değerlerine ilişkin bir farkındalıkları, kendi yaşamlarının ve söylemek istedikleri sözün değerli<br />

olduğuna ilişkin bir duyguları vardır. Düşüncelerini ve iç görülerini, benzer deneyimler yaşamakta olan<br />

başka kadınlarla paylaşmak ve onlarla iletişim kurmak istemektedirler. Feminist özyaşamöyküsü de,<br />

diğerleri gibi, geleceğe bir iz bırakma ve kimlik arama edimidir; ama “büyük adamlar” kendi yaşam<br />

öykülerini ataerkilliğin tarihine katmakla “toplumsal bir görev” yerine getirdiklerini düşünürken,<br />

feminist kadınlar ataerkilliğe karşı mücadeleye katkıda bulunmak için kendi yaşamlarını paylaşmak ve<br />

böylelikle diğer kadınları güçlendirmek amacı taşırlar. İşte bu yüzden, dünyaya belli bir iz<br />

bırakabilecek bireyler olarak ortaya çıkmalarına yardımcı olanlara vefa borcunu ödemekte titiz<br />

davranırlar. Onların, özyaşamöyküsü yazımını, başkalarıyla kurdukları ilişkilerin ve içinde yetiştikleri<br />

topluluğun, kendileri için ne denli önemli olduğunu göstermek için kullandıklarını gözlemleriz.<br />

Zaten her türlü yazma edimi, yalnızca kişinin kendi kendisiyle ilgili olmayan ve varsayılan bir<br />

okuyucuya yönelik bir iletişim biçimidir. Virginia Woolf, özyaşamöyküsünün konumlandığı yerin,<br />

okuma sürecinin kendisinde olduğunu ileri sürer: Kolektif okuma deneyiminin ortaklığına odaklanan<br />

yazar, kendisine bir benlik oluşturur. Bir kadının özyaşamöyküsünü okumak, bir kadın benliğinin<br />

kendini sergilemesini okumaktır; yani, “kendisini öyle adlandıran bir kültürel kurgunun öyküsünü... Bir<br />

kadın yazarın yaşamının tarihsel gerçeği, okuyucunun onun metninin içinde kavradığı anlamda yatar.”<br />

Ve bir kadının özyaşamöyküsünü okumayı öğrenmek, benlik kavramının bireyin kolektif kimliklerini<br />

işin içine katacak biçimde yeniden tanımlanmasını gerektirir. Her kadının yaşamöyküsü benzersizdir<br />

ama bu öykü aynı zamanda onun, sınırlarını ataerkilliğin çizdiği Kadınlık ve Ötekilik kalıplarıyla<br />

etkileşimini olduğu kadar, kimliğinin başka kadınlarla paylaştığı yanlarını da içerir.<br />

3<br />

S.S. Friedman, “Women’s Autobiographical Selves”, The Private Self.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!