30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Hepimiz bir yıllığına gelmiştik buraya, bir yıl geçince hepimiz geri dönecektik. Aynaya<br />

baktığımız zaman arkamızdan ne annemizin geçtiğini görüyorduk ne kız kardeşimizin ne de<br />

babamızın. Dudaklarımız aynada artık annemizle ya da kız kardeşimizle konuşmuyordu.<br />

Seslerini, elbiselerinin hışırtısını, aynanın karşısındaki kahkahalarını duymuyorduk, her gün<br />

aynada yalnız insanlar olarak görüyorduk kendimizi.<br />

Aynaya bakıp yalnız olduğumuzu anladıktan sonra her şey kolaylaştı” 21<br />

Kuşkusuz sözü edilen kolaylığın herkes için geçerli olduğunu söylemek mümkün değildir. Kadının<br />

milliyetçi kurguda temsil ettiği özel konumu gereği, bilhassa dış göçlerde bu konumunun daha fazla<br />

ayırdında olması, temsil kodlarını zihninde devamlı yeniden üreterek çoğaltması ve yalnız kendisinin<br />

değil çevresindekilerin de bekçisi olması gerekir. Zira bu temsil bireysel değil, müşterektir. Yurt dışına<br />

göçmen olarak giden komünite hep birlikte tekli bir yapıyı çoğaltmakla görevlidir. Bir başka deyişle,<br />

aynı komünite içinde yaşayan kadınlar, birbirlerinin namusundan da sorumludurlar. Zira birinin<br />

yanlışı, hepsinin bir arada suçlanmasına sebep olacaktır. Bu nedenledir ki, yanlışa düşenlerle<br />

düşmeyenler saflaşmaktadır. Doğru davrandığını düşünen kadınlar, doğru davranış sergilemeyenleri<br />

en sert biçimde grubun dışına doğru iterler.<br />

Kadınların göçmenlik deneyimi, erkeklerinkinden farklıdır. Baştan beri azınlık olmanın bilgisiyle<br />

büyüyen ve büyük oranda erkek egemen söylemin güdümünde kendi sesini üretmekten –ve hatta<br />

böyle bir üretimin bilincinden dahi– uzak yaşayan kadın, göçmenliği de bu bilgiye kolaylıkla eklemler.<br />

Öte yandan, erkek‐erkek, kadın‐kadın ilişkilerinin birbirine benzemezliği dikkat çekicidir. Anlatıcının<br />

karşılaştığı Türkiyeli erkekler, kadınlarla birlikte olmayı arzular ve bu arzuyu ihtiyaç mefhumu<br />

üstünden meşrulaştırmak suretiyle rahatça, çekinmeden dile getirebilir, üstelik bu hususta<br />

birbirlerinden yardım görürlerken; kadınlar çoğunlukla birbirlerini “doğru yol”a davet etmekle<br />

ilgilidirler.<br />

Romanda dikkati çeken noktalardan bir diğeri, kadının namusunu imleyen bekâretin değerli bir<br />

mücevher olan “elmas”la simgelenmesidir. Wonaym’da birlikte kaldıkları kadınlar, akşamları dışarı<br />

çıkan genç kızlara “Kızlığınızı kaybedeceksiniz, sizin elmasınız o, elmasınızı kaybedeceksiniz” 22 diye<br />

seslenirler. Bu seslenmeyi, kızların aynı gece rüyalarında annelerini görmeleri takip eder. Kadınların<br />

kişisel tarihleriyle yüzleşmelerinde rüyaların önemli bir yer tuttuğunu belirten Parla, bu anlamda<br />

rüyanın dili ile direnişin dilini özdeş görür. Parla’nın sözleriyle “[b]ütün kadın yazarlarımızın<br />

anlatılarında, bence tarih, uyanamadıkları bir kâbus olarak belirir.” 23 Nitekim annelerinin baskın<br />

olduğu kâbuslardan uyanan genç kızlar, bir önceki akşam gitmiş oldukları mekâna bir daha<br />

gitmemeye yemin ederek kendilerine eylemlerinin bedelini ödetme ihtiyacı hissederler. Anlatıcının<br />

bedenle kurduğu ilişki zamanla özgürleşme sürecinin bir parçası olarak belirir. Almancayı öğrenmiş,<br />

özgürleşmesinin önündeki dil engelini aşmıştır. Sırada “elmas”ından kurtulmak vardır. Düşündükçe,<br />

elmaslarına sahip çıkmalarını telkin eden kadınların yarattığı panik havasına anlam veremez.<br />

Kaybedilmesi evlilik koşuluna bağlanan elmasın gerçek değerini, elmaslarını evlilik dışı birliktelikler<br />

yoluyla “kaybetmiş” kadınlar üzerinden sorgular:<br />

Melek elmasını vermişti. Gutsio’nun elması artık yoktu, altıncı kattaki ölü ceninli kızın<br />

da elması yoktu. Hepsi de benim gibi mantolarını giyip çıkarabiliyorlar ve kapıları<br />

açabiliyorlardı. Mektuplarını açabiliyorlardı, sigara içebiliyorlardı. Işığı söndürebiliyorlardı.<br />

Makarnanın tadını da alabiliyorlardı. Sinemada elmasları olmadan da film izleyebiliyorlardı.<br />

Yatakta yatıyor, duvara vuran araba farlarının ışığında, elmasımdan kurtulmaya yemin<br />

ediyordum. 24<br />

Diğer yandan, kadının kendinden mesul konumu, erkekten ayrı kaldığında daha belirgin hale gelir.<br />

Kocanın (ya da babanın ve erkek kardeşin) yargılayıcı bakışından uzak olmak, idealize edilen kadınlık<br />

rollerinin dışına çıkan eylemlerin kadın üstünde yarattığı baskıyı da ortadan kaldırır. Pişirmek istediği<br />

eti yakmak, merdivende geri geri çıkmaya çalışmak, “fazla pişmiş makarna, tuzu fazla kaçmış yemek,<br />

fazla kilolar, taranmamış saçlar, elbiselerin altındaki yırtık sutyenler” 25 sorun olmaktan çıkar.<br />

Kocaların varlığı ya da yokluğu kadının eylemlerinde özgürleşmesinin de referans noktasıdır. Öte<br />

yandan bir tasarım olarak “kocalık” kurumuna yapılan atıflar, kadınların kendilerini erkeklerle ilişkileri

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!