30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

HİÇLİĞNİ RENGİ (ABDÜLHÂK HÂMİD TARHAN’IN SON EŞMİ ARIA<br />

LÜSYEN’İN HAYATI) LÜSYEN İLE HÂMİD'İN TANIMŞ ALARI VE<br />

EVLENMELERİ<br />

Deniz KAYA *<br />

Lüsyen 18 yaşındaydı. Brüksel’de yaşıyordu. Yüksek öğrenimine hazırlanıyordu ve sözlüydü.<br />

Ailesine karşı türlü mücadeleler vermişti ve hürriyetini elde etmişti. Adeta hürriyet sarhoşuydu.<br />

Hürriyet ona göre bardak dolusu içtiği tehlikeli bir şaraptı. Ancak bu içki, ne kadar kıymetli<br />

olursa olsun, kadehin dibinde bir tortu bırakırdı. Bu tortuyu karıştırmaktan sakınmak gerektiğini<br />

anlayamayacak kadar genç olduğunu kendi de biliyordu. Genç ve zarifti. Etrafında pervaneler gibi<br />

uçuşan birçok âşık vardı. Bu âşıklardan biri Mahmut Sabit adlı bir gençti. Efendi, dürüst ve kibar bir<br />

adamdı. Sefirine karşı coşkun hisler besleyen bu genç onu şaşaalı bir tarzda betimliyordu. Delikanlının<br />

anlattıkları karşısında Lüsyen büyülenmişe dönüyordu. Lüsyen’de bu şairi tanımak üzerine şiddetli bir<br />

arzu uyanıyordu. Onu görebilmek için tüm şartları zorluyor ama her seferinde hayal kırıklığına<br />

uğruyordu. Lüsyen, sefiri anlatan delikanlının başının etini yiyordu. Delikanlı bir sabah sefirinin sefirin<br />

kralın sarayındaki kabul resmine katılmak için Brüksel’de bulunacağını müjdeledi. Resmi merasimin<br />

ardından sefiri kendi evinde yemeğe davet ettiğini söyledi. Gecenin en sabırsız davetlisi ise Lüsyen’di.<br />

İlk defa rastlaştıkları o akşam bir salonun bir köşesine yerleştiler. Hâmid mükemmel Fransızcasıyla ve<br />

çocuksu bir merakla Lüsyen’i soru yağmuruna tuttu. Lüsyen Liége’de yaşıyordu, erkek kardeşleri<br />

vardı; liseyi bitirdikten sonra yaşadığı tutucu kasabadan ayrılıp yüksek tahsilini yapmak için Brüksel’e<br />

kaçmıştı. Bu lakırdılar konuşulurken biri Lüsyen’in elbisesinin yadırganan rengine telmihte bulununca<br />

Hâmid itiraz etti. Lüsyen, pastel renkleri tercih eden yaşıtlarımdan ayrılmak istediğini; hiçliğin ve<br />

renksizliğin rengi olduğu için siyahı sevdiğini söyledi. Siyahı severim, dedi Hâmid. Siyah matem rengi<br />

değil midir? diye sordu Lüsyen. Bazı milletlerde öyledir, bazılarında beyaz matem rengidir; Türklerde<br />

ise matem yoktur ve belli edilmez, kalpte saklanır. Nihayetinde Hâmid asıl merak ettiği soruyu sordu:<br />

“Sizin gibi bir hanım Brüksel’de yalnız mı?” Etrafında pervane gibi dönen erkeklerden bahsetmedi,<br />

“sözlüyüm” dedi. Ertesi gün buluşmak üzere sözleştiler. Sonra her gün buluştular. Birbirlerini görmek<br />

için müthiş bir ihtiyaç duyuyorlardı. Kederlerini ve sevinçlerini paylaştılar. Lüsyen kısacık hayatını<br />

bütün detaylarıyla anlatırken Hâmid onunla minik hayat kırıntıları paylaşıyordu. Lüsyen’in adımları<br />

hızlı Hâmid’in ise yavaştı. Ancak kısa bir süre içinde ahengi yakalayarak el ele dolaşmaya başladılar.<br />

Az çok her yerde görülüyorlardı. Bu zarif ihtiyar, çocuk denecek yaşta pırıl pırıl bu genç kızla birlikte<br />

dikkat çekmeye başlamakta gecikmedi. Dedikodular hızla yayıldı ve Lüsyen’in zavallı anneciği bir<br />

sabah çıkageldi. Felaketin kaçınılmaz olduğunu anlayan Lüsyen ne anlattıysa annesini ikna edemedi.<br />

Kaldı ki kardeşleri ve nişanlısı da kıyameti koparıyordu. Lüsyen’in nişanlısı onu ayrılmakla tehdit<br />

ediyordu. Lüsyen işi kısa kesip eve dönmeli ve hemen onunla evlenmeliydi. Mücadele etmekten<br />

yoruldu Lüsyen. Ona zorla kabul ettirilmek istenen kadere boyun eğmek zorundaydı. Her şeyden elini<br />

eteğini çekerek Brüksel’den ayrıldı. Önce ailesinin yanında fırtınalı bir hafta yaşadı. Sonra zamanla her<br />

şey yoluna girmiş gibi göründü Lüsyen’e. Günler çeyiz tamamlama işleriyle geçiyordu Onu yaşlı bir<br />

kadının dikkatine verdiler. Mağazaları onunla dolaşacak, alacaklarını o alacaktı. Eğer vakit uygunsa<br />

Cambre ormanına dolaşmaya gidiyorlardı. Bu dolaşmalardan birinde Lüsyen’in aklına Hâmid ile<br />

başıboş gezintileri, onun ince endamını, çevik yürüyüşünü hatırladı. Bu düşüncelerle dolaşan Lüsyen<br />

dönemeçte bir adam gördü. Bu yalnız dolaşan adamın Abdülhak Hâmid olduğunu şaşkınlıkla anladı.<br />

Bir çırpıda başına gelenleri, ailesinin ve nişanlısının baskılarını, neden bu baskılara boyun eğdiğini<br />

açıkladı. Kadere razı olduğunu ve çok yakında evleneceğini söyledi. Lüsyen için çok önceden çizilen bu<br />

rota her ikisini de çıldırtıyordu. Lüsyen’i gafil avlıyorlar, âdet böyledir diyorlardı. Lüsyen bu sorularla<br />

boğuşurken Abdülhak Hâmid: “Bu berbat vaziyette, şundan başka hal çaresi göremiyorum. Eğer<br />

parlak ilkbaharınızı benim asık suratlı kışımla birleştirmek fikri size ürkütücü gelmezse…” Oracıkta<br />

yapılan bu teklif Lüsyen’i sevince boğdu. Hâmid’le evlenme Lüsyen’in en mahrem emellerine hitap<br />

ediyordu. Onunla beraber her şeyin bambaşka olacağı bir diyara kaçmak! Daha ne isteyebilirdi?<br />

*<br />

TED Samsun College - Samsun, Turkey

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!