30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“Profesör Fuat Köprülü bizi karşısına çekti, imtihan etti. Bana Abdülhak Hamit geldi.<br />

Anlatıverdim. Bana “İyi çalışmışsın, aferin” dedi. Sonra bana tanzimatı anlattırdı.<br />

Tanzimat’ın dört esaslı yazarı var: Abdülhak Hamit, Recaizade Ekrem, Şinasi ve Namık<br />

Kemal. Şinasi öztürkçe gazete çıkarmış. Ama bugünkü öztürkçe değil tabii. Onunda dili ağır.<br />

Fakat bir miktar Türkçeleşme var. Ondan sonra Servet‐i Fünun geliyor. Ben kulağımla aruz<br />

ölçüsünü hemen anında ve çok güzel bulurdum. Fikret Ateş de çok güzel bulurdu. Diğer<br />

arkadaşlar güçlük çeker zor bulurlardı.”<br />

Kalbiye Fakültede okurken geçimini sağlamak için öğretmenlik yaptı. Önce iki yıl Bakırköy’de<br />

Birinci Kız Ortaokulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. Unkapanı’ndan oraya trenle gidip geliyordu. Daha<br />

sonra iki yıl Üsküdar’da İkinci Kız Ortaokulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. Bu okul Üsküdar’da<br />

Köprülü Konak’taydı. Epey kalabalık bir okuldu. Sonra, Üsküdar’da başka bir yere taşıdılar. Kış günleri<br />

sabah saat 5:30’da ortalık ağarmadan Unkapanı’ndan yola çıkıyordu. Önce yürüyerek Fatih’e<br />

çıkıyordu. Sonra tramvaya binip vapura geliyordu. Yahut iskeleye kadar yürüyordu. Vapur iskelesi<br />

Eminönü’nden sonra Galata Köprüsü’ndeydi. Vapura binip, Üsküdar’a çıkıyordu. Orada tekrar<br />

tramvaya binip Köprülü Konak’a geliyordu.<br />

Üsküdar Kız Ortaokulu’nda öğretmen olan Nevber Dosdoğru ile Kalbiye çok iyi arkadaş oldular. O<br />

da Türkçe öğretmeniydi. O zamanlar Nevber Hanım 30‐35 yaşlarında vardı. Nevber Hanım<br />

Çengelköy’de oturuyordu. Oğuz ile beraber ziyaretine giderdik. Nevber Hanım Rabin’in annesiydi.<br />

1915 yılında Nobel Edebiyat Ödülünü alan Hintli şair Rabindranath Tagor’u çok sevdiği için oğlunun<br />

adını “Rabin” koymuş. Daha sonra Rabin büyümüş ve Amerika’ya gitmiş.<br />

Atatürk’ümüzün Ölümü:<br />

Kalbiye Atatürk’ün ölümü ve İstanbul’dan Ankara’ya uğurlanışını söyle anlattı:<br />

“O gün Fakülteye geldik. Toplanıp Dolmabahçe Sarayına gittik. Atatürk’ümüzü geniş bir<br />

lahite koymuşlar, ipek bayraklar örtmüşler, meş’aleler yanıyor, kumandanlar bekliyor.<br />

Atatürk’ümüzün önünden ağlayarak geçtik. Sonra Atatürk’ümüzün lahitini, top arabasına<br />

yerleştirdiler. Harbiyeliler top arabasını çekiyorlardı. Gülhane Parkına kadar geldik. Yolları,<br />

tamamiyle, iki taraf set yapmışlar. Halk, iki tarafın etrafında, bizler içerde, ortada,<br />

Atatürk’ümüzün arkasındayız. Dolmabahçe’den, Gülhane Parkı’na kadar Atatürk’ümüzün<br />

arkasında, yürüyerek geldik. Yol çok uzun. Yürüyerek geldik. Harbiyeliler ve biz öğrenciler<br />

ortadaydık. Ortada bizden başka bir fert yok. Arkamızda başka okullar var mıydı<br />

bilmiyorum. Halk iki tarafta. Gülhane Parkı’nın önünde birden karışıverdiler aramıza.<br />

Gülhane Park’ının demir kapıları kapandı. Bizler dışarıda kaldık. Harbiyeliler asker tabii,<br />

onlar kıyafetlerinden belli, onları içeri aldılar. Erkek öğrenciler demir kapıya tırmanıp içeri<br />

atladılar. Sonra biz de hüviyetlerimizi gösterdik, girdik. İçerisi bir sessiz... Gülhane Parkı’nın<br />

ilerisi deniz kenarı, Sarayburnu. Sarayburnu’na geldik. Kıyının bir miktar ilerisinde Yavuz<br />

zırhlısı duruyordu. Atatürkümüzün sandukasını Yavuz zırhlısına koymuşlar.<br />

Sarayburnu’ndan Ankara’ya Atatürk’ümüzü biz uğurladık. Biz geçirdik. Ondan sonra,<br />

banklara oturduk kaldık. Önce İzmit’e sonra trenle Ankara’ya gelmiş. Atatürk’ümüzün<br />

heykeli var Sarayburnu’nda. Türkiye’de yapılan ilk Atatürk heykeli bu heykel. 1926’da<br />

açılmış. Atatürk’ün Samsun’a çıkmak için hareket ettiği nokta burası. Atatürk yönünü<br />

Anadolu’ya dönmüş bu heykelde.”<br />

Kalbiye konuşmasının burasında, sanki o günü yeniden yaşıyormuş gibi hüzünlenip, duygulandı. O<br />

gün Ruhiye ile berabermişler. Ruhiye de o zaman Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü öğrencisiymiş.<br />

Daha sonra Ankara’da, bir bayram günü, yıl 1994 Kalbiye, Ruhiye ve kızları Çiğdem, Aysıt ve Gülter<br />

hep beraber Atatürk’ü ziyarete, Anıt Kabir’e gittiler. Orada, Kalbiye ve Ruhiye, Atatürk’ün taşındığı<br />

top arabasını gördüler ve heyecanla dediler ki “O gün, işte bu top arabasının arkasında, biz yürüdük.”

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!