30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

telakki eden, özellikle kadın okur kitlesi için; Kerime Nadir’in romanları oldukça tesirlidir. Nitekim<br />

Nadir’in anılarında uzunca yer verdiği hayranlarıyla etkileşimi üzerinden de bu saptama açık bir<br />

şekilde takip edilmektedir. Örneğin “Günah Bende mi “ romanı dönemin basın kanununun izin<br />

vermediği bir sonla, intiharla bitip bu şekilde gazetede tefrika edildikten hemen sonra, denizde<br />

bulunan boş bir sandal ve içindeki “Günah Bende mi” romanı üzerinden hararetli tartışmalar günlerce<br />

devam etmiş; Kerime Nadir anılarında bu etkileşimi sıkça vurgulamıştır. Nadir anılarında ayrıca,<br />

yazdıklarının kendi gerçeklik algısına dahil oluşunu detaylandırır; hatta okurlarından gelen soruya<br />

istinaden bir itirafta da bulunur:<br />

Çocukluğumun ve ilk gençliğimin büyük bir bölümü köşklerde geçmiştir… Birçok<br />

okuyucum ‐genellikle taşradan aldığım mektuplarda‐, bana niçin romanlarımın çoğunda<br />

olayları İstanbul’un köşklerinde, yalılarında geçirdiğimi; kahramanların neden hep soylu ve<br />

seviyeli kişiler olduklarını sormuştur. Ben başka çevreleri tanımıyordum o zamanlar. Başka<br />

düzeydeki insanları da… Bu bir kusur ise, affoluna!... 7<br />

Ancak hayatı kendi kozalarında yaşayan kadınlar; mücadele ederek gerçek hayata<br />

karıştıklarında, kendi gerçeklik algılarını da büyütürler, değiştirirler, geliştirirler. Nitekim Nadir,<br />

özellikle 1940 sonrası eserlerinde gerçekçilik akımına uyma sebebini bu noktadan yola çıkarak açıklar:<br />

“Dünyanın gerçeklerine gözlerim açılmıştı zira. Hayat yolunda birtakım engellere takılmış, tesellimi de<br />

kaleme sarılmakta bulmuştum.” 8<br />

Kerime Nadir anılarında, yazar olarak kabul görmek, bir meslek kadını olarak varolabilmek için<br />

üstesinden geldiği durumları tüm detaylarıyla anlatmıştır. Kerime Nadir’in büyüdüğü eve her gün<br />

“Cumhuriyet Gazetesi” girmekte, babasının kitaplığında Monte Kristo ile Namık Kemal’in kitapları yan<br />

yana durmakta, Kerime Nadir eski yazıyla Latin harflerini aynı anda öğrenmekte, annesi ona “Lügat<br />

Naci” armağan ederek okumaya teşvik etmektedir. Ancak dönemin gerçekliğiyle bütünleşen çizgide,<br />

on altı yaşındaki kızının yazar olma isteğine annesi pek olumlu bakmaz; çünkü “… o dönemde bir<br />

kadın ne kadar aydın olursa olsun, kızının yeteneklerini çevrenin değer yargılarının sınırları içinde ele<br />

almak zorunluluğunda idi. ”9 Annesinin aksine Kerime Nadir yeni kuşak bir Cumhuriyet kadınıdır ve<br />

meslek kadını olarak da toplum içerisinde bizzat yer alması, sosyal alanda görünürlük kazanması<br />

teşvik edilmektedir. Nitekim 1937’de dönemin saygın dergilerinden “Servetifünun‐Uyanış”tan teklif<br />

alıp yazar kadrosuna katıldığında yıllardır özlediği bir iklime kavuştuğunu heyecanla ifade eder.<br />

1937’de ilk romanı “Hıçkırık”, Tan gazetesinde tefrika edilir. Romanın ilk tanıtımı “Bu eser hakiki<br />

hayatı öyle cazip bir üslupla yaşatmıştır ki, sizi mutlaka saracaktır” sözleriyle yapılır. Kerime Nadir, ilk<br />

romanı üzerinde fazlaca söz sahibi olamamıştır. Yazarlık anılarında aktardığı üzere “Hıçkırık”ı Tan’a<br />

teslim ettikten sonra, basıma hazırlanan eserini gördüğünde pek çok yerin çizilip çıkarılmış olduğunu<br />

görüp üzüntüyle bu değişiklikleri kimin yaptığını sormuş; gazetenin idari işler müdürü Halil Lütfi<br />

Bey’den aldığı “Nazım Hikmet” cevabı kendisini şaşırtmıştır.<br />

Kerime Nadir’in yazarlık serüveni, ilk romanının Tan’da tefrika edilmesinden sonra hızla<br />

ilerlemiştir. Giderek Kerime Nadir adı bir teminat haline gelmiş; yazarın adı tiraj arttırıcı garantili bir<br />

teminattan, gişe garantili Yeşilçam uyarlamalarına doğru bir ivme kaydetmiştir. “Hıçkırık”tan sonra<br />

“Solmuş Çiçekler” ve “Seven Ne yapmaz” Uyanış’ta hemen tefrika edilmiş, “Hıçkırık” ise Kerime<br />

Nadir’in anılarında saygıyla andığı İnkılap’ın sahibi Garbis Fikri Bey tarafından 12 formalık kitap olarak<br />

yayınlanmıştır. Ardından “Samanyolu, Hakikat ve Funda” Vatan gazetesinde yayınlanır. Artık “Kerime<br />

Nadir” adı gazete ve dergi satışlarının artmasında en büyük güvencedir. Özellikle yayın hayatına yeni<br />

başlayan gazete ve dergiler Kerime Nadir’in eserlerini yayınlamak için büyük bir rekabete girişirler.<br />

Vatan Gazetesi’ni Tan’dan ayırıp ayrıca basmaya başlayan Ahmet Emin Yalman, gazetenin çıkışını<br />

“Gönül Hırsızı” romanıyla yapar. Yalman, kendisinden eseri okumasını isteyen Kerime Nadir’e<br />

okumaya gerek olmadığını söyler ve ekler “Ne olursa olsun, biz bunu basacağız.” 10 Bizzat Sedat Simavi<br />

ve Ali Naci Karacan’ın ısrarı üzerine 1948’de Hürriyet gazetesi Nadir’in “Zambaklar”; 1954’te de<br />

Milliyet gazetesi yazarın “Pervane” adlı eserleriyle ilk baskılarını yaparlar.<br />

Kerime Nadir’in romanları, gazeteler arasında taktik savaşlarının da yaşanmasına sebep olur.<br />

Son Posta gazetesi yazarın “Aşka Tövbe” romanının gazetede yayınlanacağını biraz gecikmeyle okura<br />

duyurunca, “Uykusuz Geceler” romanını tefrika edecek Tasvir gazetesi hızlı davranarak “Kerime<br />

Nadir’in son romanı” başlığıyla reklamlara başlamış; bunu üzerine Posta’nın sahibi Selim Ragıp Emeç,

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!