30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Salih Bey kızlarının eğitimine çok önem verdi. Ruhiye ve Kalbiye evde özel öğretmenlerden ders<br />

alarak okuma ve yazmayı öğrendiler. Salih Bey’in artık evli olan arap dadısı Eyüp Sultan’da<br />

oturuyordu. Fakat haftada üç gün konağa gelip çocukların bakımı ve eğitimi ile ilgileniyordu. Konağın<br />

aşçısı, akşamları çocukları çevresine toplayıp onlara masallar anlatıyordu. Konağın arabacısı, akşam<br />

üzerleri çocukları atlı araba ile İstanbul içerisinde gezmeye çıkarıyordu. Daha sonra Ruhiye ile Kalbiye<br />

mahalle mektebine başladılar. O gün büyük bir tören yapıldı. Lokmalar döküldü ve dağıtıldı. Ruhiye ve<br />

Kalbiye, özel olarak kutularda satın alınan beyaz elbiseleri giydiler. Başlarına mücevherlerden örülü<br />

taçlar takıldı. Göğüsleri mücevherlerle bezendi ve altın saat takıldı. Fotograflar çekildi ve atlı arabaya<br />

binip İstanbul içerisinde, mahalle aralarında gezdiler. Bugün Ruhiye ve Kalbiye’nin hep hatırladıkları<br />

bir anı idi.<br />

İstanbul İşgal Altında<br />

Yıl 1918. İstanbul İtilaf Kuvetlerinin işgali altındaydı. Düşman işgali altındaki İstanbul’da Rumlar ve<br />

Ermeniler sevinç içerisindeydi. Türkler ise bir sessizliğe bürünmüştü. Müslümanlar sokağa çıkmaya<br />

çekiniyordu. Çıkanlar ise çekinerek saçak altından yürüyorlardı. Salih Bey’in konağında özellikle<br />

akşamları çokça düşman işgali hakkında konuşuluyordu. Bir sonbahar öğleden sonra, Salih Bey ve kızı<br />

küçük Kalbiye, Kalbiye’nin adını hatırlayamadığı bir semtte, bir caddede yürüyorlardı. Küçük Kalbiye<br />

henüz beş yaşlarındaydı. Babası Salih Bey’in elinden tutmuştu. Birden karşılarına merasim kıyafetleri<br />

giymiş bir grup Mevlevi çıktı. Uzun giysili ve külah şapkalı Mevlevi canlarını görmek Kalbiye’yi<br />

heyecanlandırdı ve şaşırttı. Babasını kolundan çekerek heyecanla bağırdı: ”Baba, baba, düşman<br />

bunlar mı?” Bunu duyan Mevleviler durakladılar. İçlerinden bir tanesi Salih Bey’e dönerek yüksek<br />

sesle şöyle dedi: ”Efendi, efendi çocuğunu terbiye et.” Belli ki küçük Kalbiye evdeki akşam<br />

konuşmalarından çok etkilenmişti. Bu küçük Kalbiye’nin bütün ömrü boyunca unutamadığı bir anı idi.<br />

Kalbiye’nin çocukluk yıllarından diğer bir anısı hatim indirmesi idi. Ruhiye ve Kalbiye başarı ile<br />

hatim indirdiler. Hatim indirmek Kur’anı baştan sona okumak, bu beceriyi göstermek demekti. Ruhiye<br />

ve Kalbiye’nin bu başarısı da büyük bir tören ile kutlandı. Bu tören için Ruhiye ve Kalbiye’ye mavi<br />

atlastan birer özel elbise dikilmişti. Bu elbiselerin dikiminde konağa terzi gelmiş ve Kalbiye’nin<br />

halasının kızı olan Nigar Hala önce terzilere daha sonra törene nezaret etmişti. Misafirler ağırlanmış,<br />

lokmalar dökülmüş ve dağıtılmıştı.<br />

Kalbiye, annesi Şaziye Hanım’ı çok küçük yaşta kaybetti. Annesi Şaziye Hanım, şimdi<br />

antibiyotiklerle kolaylıkla tedavi edilebilen zatürreye yakalanmıştı. Kalbiye, çok hassas bir çocuktu.<br />

Annesinin öldüğü gece, olacakları sezmiş, bütün gece uyumamıştı. Şaziye Hanım ailenin direği idi. Çok<br />

maharetli bir kadın idi. Çok güzel dantel ve iğne oyası yapardı. Şaziye Hanım öldüğü zaman kızları<br />

Ruhiye ve Kalbiye sadece 9 ve 7 yaş civarında olmalarına karşın onlara birer sandık dolusu iğne oyası<br />

eşyayı çeyiz olarak hazırlamıştı. Her biri birer sanat eseri gibiydi. Çocuklar daha sonraki yaşamlarında<br />

parasız kaldıkları zaman bu eşsiz iğne oyası çeyizlerini satarak geçindiler. Hatıra olarak ellerinde bir<br />

tane bile kalmadi.<br />

Salih Bey, İstanbul’un işgalinden büyük bir rahatsızlık ve üzüntü duyuyordu. İşgale karşı olan ve<br />

gizli bir cemiyet olan “Karakol Cemiyeti” üyesiydi. Karakol Cemiyeti daha sonra Kurtuluş Savaşı<br />

sırasında Anadolu’daki Mustafa Kemal ile ilişki kurmuştu. Askerlerin Anadolu’ya geçmelerine yardımcı<br />

oluyordu. Karısı Şaziye Hanım’ı kaybedeli henüz altı ay kadar olmuştu. Üzüntülü ve sıkıntılı idi. Bir<br />

gece bir toplantıdan konağa dönüyordu. Sokakta yürürken bir İngiliz askeri tarafından nişan alarak<br />

atılan ve başına isabet eden bir düşman kuşunu ile başından yaralandı. Hemen Alman Hastanesine<br />

kaldırıldı. Tüm çabalara rağmen kurtarılamayarak orada öldü. Ölüm haberi konağa ulaştığı zaman<br />

çocukları ve konaktaki herkes yıkıldı.<br />

Salih Bey de karısı Şaziye Hanım gibi konağın iç bahçesinde bulunan ve sağlıklarında yapılmış,<br />

yanyana olan mezarlığa gömüldü. Salih Bey’in annesi Naciye Hanım ve babası Şeyh Emin Efendi de

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!