30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

Niteliksel yöntem içinde benimsenen bütüncül yaklaşım, olguların parçalara ayrılarak analiz<br />

edilmesini kabul etmez. Her olgu ya da süreç parçalarının toplamından daha fazladır, dolayısıyla<br />

ancak bütünlüğü içinde gözlemlenip anlaşılması kabul edilebilir. Oysa ki, bir anlatının analiz için<br />

kodlanması bile ‘metnin anlamlı parçalara bölünmesi’ olarak tanımlanmaktadır. 4 Öncelikle, anlatıları<br />

analiz etmenin aslında mekanik bir iş olduğunu hatırlamak gerekir. Konuşulanları veri kategorilerine<br />

dönüştürmek, konuşmanın geçtiği anın atmosferinden ve duygu yükünden koparılmış, parçalı<br />

metinler oluşturmak anlamına gelir. Anlatılar parçalara bölünerek belirli temalar altında<br />

toplandığında, bir görüşmenin bütünlüğü zedelenebilir. Özellikle bilgisayar yardımıyla yapılan<br />

analizlerde bu tehlike artmaktadır. Bilgisayar programıyla analizi daha süratli ve sistematik hale<br />

getirmek çabası, metinlerin bütünlüğünü gözden kaçırma sonucu verilebilir. Anlatının oluştuğu<br />

süreçte tutulan gözlem notları bu parçalanmayı ancak bir ölçüde engelleyebilir. Pratikte kaçınılmaz<br />

olarak giriştiğimiz kodlama ve analiz işlemini tamamladıktan sonra metnin bütünlüğüne karşı yeniden<br />

sınamamız ve vardığımız sonucun bu bütünlüğe uygun düşüp düşmediğini görmemiz gerekir. Ancak,<br />

tek metin üzerinde kolaylıkla yapılabilecek bu işlem, bir araştırma içinde elde edilmiş çok sayıda<br />

metin için aynı kolaylıkla yapılamamaktadır. Çoğu zaman, analizi yapan araştırmacının metinlerin<br />

genel bütünlüğüne hakim olduğu ve analizini bu bütünlüğe karşı gelecek şekilde oluşturduğu<br />

varsayılır. Çok sayıda metinden anlamlı ve alana sadık bir analiz çıkartmaya çalışan her araştırmacı,<br />

birçok bilginin bu varsayıma rağmen elden gitmiş ya da asıl niteliğinden sapmış olabileceğini sezer.<br />

Anlatıyı sunan kişi herbir soruyu geçmişten bugüne bir izlek içinde ve bağlamla ilişkilendirerek<br />

yanıtlamıştır. Dolayısıyla hem bağlamı kaçırmamak hem de tarihsellik ilkesine bağlı kalmak için<br />

anlatının herbir parçasının bütünle ilişkilendirilerek incelenmesi idealdir. Anlatıları derleyen<br />

araştırmacının önemli bir hedefi, görüşülen kişinin deneyimlerini anlatırken, olgularla yer, zaman ve<br />

bağlam arasında nasıl bağlar kurduğunu ve anlatılan olguları nasıl yeniden kurguladığını<br />

aydınlatmaktır. Bağlamın özelliklerinin sunuma yansıtılabilmesi ve anlatılanların bir zemine<br />

oturtulması, analizin güvenilirliği ve anlatının bir gerçekliğe bürünmesi için zorunlu koşullardır. Tekil<br />

vaka analizleri dışındaki araştırmaların analiz ve raporlama aşamalarında yaş, cinsiyet, deneyim,<br />

toplumsal sınıf, kültürel birikim gibi özellikleri açısından farklı katılımcıların farklı bağlamlarının<br />

hakkını vermek, düşünüldüğünden çok daha güçtür. Metinlerin kodlanarak parçalanması,<br />

tarihsellikleri ya da bağlamları açısından benzer konumda olmayan araştırma katılımcılarının<br />

anlatılarının aynı kefeye yerleştirilmesi sonucunu verebilir.<br />

Niteliksel araştırmalarda elde edilen bulgular araştırmacı ve katılımcı arasında kurulan ilişki<br />

çerçevesinde oluşur ve bu nedenle özneler/öznelliklerarası bir nitelik taşırlar (bu husus zaman zaman<br />

niteliksel yöntemin eleştirilmesi için de bir dayanak oluşturmuştur). Araştırmacının, anlatıların tekil<br />

bir gerçekliği yansıttığı sanısına kapılması, özellikle de söz konusu gerçekliği kendi varsayım ve<br />

öngörülerini destekleyecek şekilde kullanmak istemesi, niteliksel yöntemin önemli bir kabulü olan<br />

çoklu gerçeklikler ilkesine ters düşer. Öte yandan, raporlamada araştırma bulgularının<br />

özneler/öznelliklerarası niteliğine yeterli biçimde vurgu yapacak bir dil tutturmak çok güçtür.<br />

Katılımcının dil ve anlatım özellikleri, anlatısını oluştururken nelere öncelik ve ağırlık verdiği de<br />

analiz sürecinde kaybedilebilecek unsurlardır. Çok sayıda katılımcısı olan araştırmalarda kişilerin<br />

birçok özgünlüğü metne yeterince yansımayabilmektedir. Bu da katılımcının bakış açısına sadık kalma<br />

ilkesiyle çelişmektedir. Yansıtılan, birçok bakış açısının bir ortalamasıdır ve araştırmacının ustalığı,<br />

sabrı ve zamanı bu ortalamanın niteliğini belirleyecektir. Özenli bir analizin, niteliksel yöntemin<br />

kurallarına uygun bir biçimde katılımcılarla paylaşılması durumunda pekçok katılımcının kendisini<br />

metinle özdeşleştirememesi ve hayal kırıklığına uğraması hafife alınamayacak bir olasılıktır. Bilindiği<br />

gibi öznelliklerarası/öznelerarası ve iletişimsel bir süreç olarak tanımlanan niteliksel araştırmaların<br />

niteliğini yükseltmeye yönelik önemli bir öneri de, analiz sonuçlarının katılımcılarla paylaşıldıktan ve<br />

onların onayı alındıktan sonra yayınlanmasıdır. Bu işlem ‘veri toplama’ halinden ‘veri oluşturma’<br />

haline gerçekten geçmeyi sağlayacaktır. Ancak, katılımcıların çok sayıda oldukları ve dağınık bir<br />

alanda yer aldıkları koşullarda bunu yapmak pratik olarak çok güçtür. Daha da önemlisi, toplu analiz<br />

veriler içindeki genel örüntüleri ve bunların farklı ağırlıklarını gerçekten metinlere sadık kalarak

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!