30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

SİYASAL İKTİDARIN CİNSİYETİ: MİTLER, MİTOLOJİLER VE DİNSEL<br />

ANLATILARDA KADINLIĞIN İNŞASI<br />

Olkan SENEMOĞLU *<br />

Giriş<br />

Kadınların erkek egemenliği veya baskısını kabul eden veya bundan hiç rahatsız olmadığına ilişkin<br />

söylem çok yaygındır. Ancak bugüne kadar kadının kendiliğinden rızasını gösterecek hiçbir bulguya<br />

rastlanmamıştır. Bu da bize rızanın, erkek egemen toplumun ve ona içsel siyasi iktidar ilişkisinin<br />

sonucunda gerçekleştiğini göstermektedir. Kadın ve erkek arasındaki ilişki bir iktidar ilişkisiyse,<br />

kadının erkeğe boyun eğen veya rıza gösteren taraf olarak sunulan konumunu incelemek gerekir.<br />

Gözlemlenen en basitinden en karmaşığına kadar birçok toplumda iktidar söylemi veya dinsel alan<br />

erkeksidir. Kadının nesnel bir neden yokken rıza göstermesi, iktidarın kadına dair söylemlerinin<br />

analizini gerektirir. Bu rıza, iktidarla yüklü bir söylem rejimleri çoğulluğunun her zaman iktidarın<br />

cinsiyetini belirleyecek şekilde kurulduğunu da gösterir. Bu söylemler, erkeklikle kadınlığın aynı<br />

temelde düşünülmesi gerektiğini gizlerken, kadınlığı örtbas eden, uysallaştıran, özgürlükten mahrum<br />

bırakan veya özgürleştirirken bile iktidardan uzak tutan veya kadını erkeğe tabi kılan simgesel bir<br />

düzene yöneliktir.<br />

Toplumsal cinsiyet anlamlarının inşa edilip, yeniden üretildiği bir alan olarak mitler, mitolojiler,<br />

dinsel anlatılar veya simgelerde; kadınlar, iktidara tabidir ve onları ikinci konuma atan varsayımlar<br />

mevcuttur. Yani kadına karşı hem söylemsel hem de simgesel saldırılar söz konusudur. Ayrıca siyasi<br />

iktidar, cins ayrımını erkek egemenliğini güçlendirecek şekilde meşrulaştırırken, kadını, kendisi için<br />

çizilen role terk etmeye zorlar.<br />

Anlatıların çözümlenmesi, iktidarın rıza üretim mekanizmasını görünür kılmanın yanında,<br />

iktidardan uzaklaştırılan taraf için bir uyanma sağlarken, iktidarı sağlamanın yolunu da göstermesi<br />

açısından önemlidir.<br />

“Ne”, “Niçin” sorularından çok “Nasıl” sorusunu soracağız; biz şimdi nasıl oluşturulmaktayız? Nasıl<br />

kadın ve erkek öznellik geliştirdik? Nasıl sorusunu yönelteceğiz çünkü nasıl sorusu kurulu her şeyin<br />

kendi başına oluştuğundan şüphe duymamızı sağlar.<br />

Anlatı, özne ve öznellik<br />

Kültürel alan, insanlığın, topluluğun anlatıları, yasaları, dili ile öznenin var olma yeridir. Anlatılar,<br />

topluluğu ve topluluktaki öznelliği kurmak için önemlidir. Muhtemelen anlatısı olmayan herhangi bir<br />

topluluk yoktur, çünkü topluluğu bir arada tutan, özneleri o topluluğa bağlayan bir ana anlatı olmak<br />

zorundadır. Anlatı insanlık tarihinin kendisiyle başlar, Barthes bu durumu şöyle dile getirir:<br />

Dünyanın hiçbir yerinde anlatısı olmayan bir halk yoktur, hiçbir zamanda olmamıştır.<br />

Bütün sınıfların, bütün insan topluluklarının anlatıları vardır ve çoğunlukla bu anlatılar<br />

değişik, hatta karşıt kültürlerdeki insanlar tarafından ortaklaşa olarak tadılır. 1<br />

Özne belirli bir kültüre, kültürün anlatısına belirli bir yasaya uyar ki topluluk oluşur. Tüm bu hukuk<br />

normları, kültür ve anlatılar topluluğun kendi özne üyeleri için bir çerçeve kurar. Özne bütün bu<br />

anlatıların ve çerçevelerin içinde kendi öznelliğini yaratır veya yitirir. Heidegger’in değindiği gibi: 2<br />

İnsan çerçevelemenin meydan okumasına öyle kesin bir şekilde eşlik eder ki, o<br />

çerçevelemeyi bir iddia olarak kavramaz, kendisini kendisine söz yöneltilen biri olarak<br />

göremez ve bu yüzden de kendi özünden hareketle bir tembihleme veya hitap etme alanı<br />

*<br />

Yıldız Technical University, Political Science & International Relations

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!