30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Geleneksel yaşamı hala sürdürmekteler. Bu nedenle de özellikle kadının işi hiç bitmiyor. Bodrum’a<br />

turizm girdikten sonra ona verilen, işe yaramaz çalılıklar para edince, rahatlığa kavuşmuş; ancak,<br />

alışkanlıklarını sürdürmüş.<br />

Anlatılardan bir diğeri, bir kadın kaptanın öyküsüdür. Bodrum’da deniz, kadın yaşamının bir<br />

parçasıdır. Babasını, kocasını, oğlunu denize vermiş kadınlar vardır; ya da erkeğini kaybedince ekmek<br />

parasını denizden çıkarmak zorunda kalanlar.<br />

Son iki anlatı ise, Giritli Mahallesi’ nden. Onlar, Kos adası’ nda doğup, göç ya da evlilik nedeniyle<br />

Bodrum’a gelmişler. Onların evleri ve sokakları denize açılır. Gördükleri soludukları, konuştukları<br />

denizdir. Toprakları evlerinin önü kadardır. Dünyaları, eşleri ve çocukları üstüne kurulmuştur. Eşleri<br />

çoğu zaman üç dört ay denizdedir. Ev pansiyonculuğuna ilk başlayan onlardır.<br />

Deveci Saniye ‐ SANİYE KELEŞ<br />

1923’de Bodrum’dan 19. km uzaklıktaki Peksimet köyü’ nde doğmuş. Arnavut kökenli babasıyla, o<br />

yöreden annesi rençper. On yaşında babasını kaybedince, üç kardeş ve annesinin ağır yaşamı<br />

başlamış.<br />

Dedim ya kızım, köyümüz zaten fakirdir, çetiliktir. Bağı, bahçesi, suyu yoktur.<br />

Hayvancılık da yetmez. Babam öldükten sonra okul hayatım da olmadı. İki yıl camide<br />

derslere gittim. Sonra annemle, küçük yaşta Bodrum’dan Milas’a tütün işlemeye<br />

gittik.Görücü usulüyle on yedi yaşımda, evin tek oğlu, Keleşlerin Ali’ye, Bodrum’a gelin<br />

geldim. İlk kez o gece görüştük. Sonrasında bu çıkmaz sokağa girdim. Hala ordayım. Taş<br />

evimi çok sevdim. Eve, deve boyunda, taş kemerli bir kapıdan girilirdi. Sokağın insanlarıyla<br />

da muhabbettim iyidir. Bir deve yükünün zorla geçtiği bu dar sokağın insanlarının yüreği<br />

genişti. Seslensek duyardık birbirimizi. Sıcak ekmek kokusu sarardı evleri.<br />

Ali’nin bir yorganı bile yoktu anasının verdiği. Ama kendisi ve üç görümce vardı.<br />

Düğünde taktıkları beşibir aradayı evlendikten sonra aldılar. Dedim ya, her şeyim emanetti<br />

diye. Çektiklerimi evin dili olsa da anlatsa; taşlar çatlar. Evin avlusunda çocuklarla<br />

hayvanlar karışırdı. Hayvan kokusu üstün gelirdi. Hele develerin kokusu, keskindir;sokak<br />

başından duyulur. Türkuyusu’ nda her sokakta 6‐7 deve bulunurdu. Biz de 5 dönümlük yeri<br />

satıp üç beş deve aldık. Onlarla köylerden incir, harup, mandalin, sünger çekerdik. Yapılan<br />

evlerin taşını, kumunu, tuğlasını onlar getirirdi. Doğan deve yavrusunu çocuğum gibi sarıp<br />

sarmalardım. Onlar, çocuklarımız gibi yarınımızdı. Analarını da yağmur ve soğuktan<br />

kendimiz gibi korurduk. Allah’tan sesleri çıkmaz, aynı benim gibi; sessizce verilen yükü<br />

çekerler. Önce bir, sonra beş deve sahibi olduğumuzda derdimiz azalacak demiştim.<br />

Nerde… Eşim hasta oluverince devenin ipleriyle beraber dertleri de üstüme kaldı. Büyük<br />

oğlum Hüseyin yanımda olsa da, ya diğer beş çocuğum?<br />

Yetemedim onlara. 15 yaşında Yurdaerim’ le 1,5 yaşındaki Yurdagülüm’ ü yokluktan<br />

kaybettim. Kızım Yüksel’ in sütünü para karşılığında, memurun çocuğuyla paylaştım. Ne<br />

gelinliğimi, ne gebeliklerimi anlayabildim çalışmaktan. İkiz kızlarım büyüyünce onlar da<br />

mücadeleye katıldılar. Develer elimiz ayağımız, geçimimizdi. Evde erkek güçlü değilse zor<br />

iş, kızım. II. Dünya Savaşı’ nın yokluk rüzgârı da eklenince iyice bozuldu düzen. Lamba<br />

yakamaz olduk gazsızlıktan. Çocuklarımla paylaştık her şeyi. İki yorganın altında sekiz kişi<br />

yattık. Bazı yıllar Mumcular’a tütün işlemeye gittik çoluk çocuk. Tabi ki okul değiştirirlerdi.<br />

Bazen biri sırtımda, biri kucağımda, kalan tek elimle de tütün diktim, çapa yaptım, tütün<br />

kırdım Temmuz sıcağında.<br />

Bu eller var ya bu eller, hiç durmadı. Tütünün acısı, ağanın zulmü, güneşin öfkesi, hepsi<br />

üstümüzden geçti. Ne sokak yüzü gördüm, ne düğün. Çocuklarımdan dördünü<br />

yüksekokulda okuttum. Meslek sahibi oldular, evlendiler. Kızlarımı Yokuşbaşı’ndan öteye<br />

evlendirmem, desem de olmadı. Hatta biri Almanya’da evli. Her biri kendini kurtardı. İnsan<br />

gibi yaşıyorlar. Onlar bir araya geldiklerinde, iyi ki elime devenin ipini almışım diyorum.<br />

Görüyorsun, ilk mekânım evimde tek başıma yaşıyorum. Bu sokak can yoldaşım. Kapım yaz<br />

kış açık. Hastalanırsam geçici evlerine giderim. Çok şükür elim ayağım tutuyor. Zihnim<br />

yerinde. Herkes yerinde sağ olsun.

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!