30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

"Yüksekten atlamayın kızlığınız bozulur, düşmüş de kızlığı bozulmuş, ağır kaldırmış da kızlığı<br />

bozulmuş." dendiğini, "kızlığını kaybetmenin kötü bir şey olduğunu" o zamanlar korkup dikkat<br />

ettiklerini söylemekteler. 3. kuşakta artık uyarılar açık cümlelerle söylenmemekte, "Dışarı kötü,<br />

kandırılma" denmekte, en çok uyaranlar "anne, baba, baba en çok." "Gece barlarda takılma, kendini<br />

kaybedecek kadar içme”. Yine genç kuşaktan bir katılımcı (annesi farklı ifade etse de), lisede biriyle<br />

çıkmasının açıkça annesi tarafından istenmediğini, üniversitede, ya da iş bulursa çıkabileceğinin<br />

söylendiğini dile getirmektedir.<br />

Kırsal alanda kızlara çoğu zaman fiziksel işler yaptırıldığı halde "Ağır yük kaldırmayın kızlığınız<br />

bozulur." uyarısı ilginç. Gençler bu ifadeleri hiç duymamış. Başkalarının başına gelen kötü şeyler ise<br />

her dönem önemli uyarı yöntemlerinden. Genç kuşaklarda babanın da öğüt vermeye başladığı<br />

görülmektedir.<br />

Cinsel birliktelik ve bekaretle ilgili kavramları ilk ne zaman duymuşlar?<br />

Doğrudan konuşulmasa da 10‐17 yaşlarında bu kelimeler duyulmakta, daha sonra da ne anlama<br />

geldiği, kimi zaman konuşmalardan ya da yaşıtlardan öğrenilmektedir. Genç kadınlara doğrudan<br />

konuşulmasa da ergenlikten itibaren ne yapıp ne yapmamaları gerektiği fark ettirilmektedir.<br />

Konuşmanın ayıp, konuşmamanınsa makbul birşey olduğu hissettirilmektedir. Feminizme dair<br />

okumaları olan iki katılımcı konuşabilmektedir. Ama ikisi de aile içinde pek fazla konuşmamaktadır.<br />

Ailesiyle birlikte yaşayan 3. kuşak genç kadın yanlışları bir parça fark etmekle birlikte, bu konuların<br />

konuşulabilirliğine yaklaşımı anneannesine, annesine ve yengesine benzemektedir. Aileden fiziksel<br />

uzaklık ve feminizme ilgi kadınların cinselliği daha rahat konuşmasını sağlamaktadır. Ama aileden<br />

kadınlarla hala "ayıp"tır, konuşulamamaktadır.<br />

Evlilik gecesi ve ilk cinsel deneyim, duvak açma, kan, çarşaf<br />

80'lerin ortası ile 90'lı yıllara kadar ilk gece beklendiği, bekleyenlerce çarşafa bakıldığı, ertesi gün<br />

duvak açma törenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Duvak açma, gerdek gecesi ertesi, köyün kadınlarının<br />

davet edildiği, yemeklerin pişirildiği bir törendir. Bu törende gelinin becerileri sınanmakta, en önemlisi<br />

çarşafı görülmektedir. Gelinin bekaret kanının olduğu çarşaf tepsi vb.ne konmakta, bütün kadınların<br />

önünden geçirilmektedir. Kadınlar kimi zaman iyice açıp çarşafa bakmakta ve bahşiş atmaktadır. 1.<br />

kuşak, tören sırasındaki duygularını rahatlama, memnuniyet olarak ifade etmektedir. Kendi<br />

töreninden sonra davet edildiği diğer törenlere de gittiğini, gitmek gerektiğini ifade etmektedir. 80'li<br />

yılların ortasına kadar duvak açma törenlerinin devam ettiği düşünülmektedir. Yaşadıkları köylerde<br />

70'li yılların ortasından itibaren kente ve yurt dışına göçler başlamıştır. 70'li ve 80'li yıllar kadınlıerkekli<br />

kentle temas edilen yeni bir dönemdir. Köylere elektrik ve TV bu dönemlerde girmeye<br />

başlamıştır. Genç kuşaklar evlenerek kente gitmeye başlamıştır. Evlenerek kente ilk giden, evin büyük<br />

ablasıdır. O ilk gecesini damadın köyünde geçirmiştir. Geleneklere uygun bir biçimde çarşafıyla duvak<br />

açma töreni yapılmıştır. İkinci abla da evlenerek başka köye yerleşmiştir. 83 yılında muhtemelen ona<br />

da duvak açma töreni yapılmıştır. 2. kuşaktan evin kızı 1990 yılında evlenmiştir. Ailesinin köyünden<br />

damadın köyüne bir günlüğüne gitmiş, sonra yaşayacakları kente gitmiştir. Aile büyüklerinin köyde<br />

birlikte olma önerilerini eşi reddetmiştir. Yolda rahatsızlanabileceği gerekçe gösterilmiştir. İlk<br />

birlikteliğini kendi evinde yaşamıştır. Kimseye çarşaf göstermemiştir, bu durumu olumlu bulmaktadır.<br />

2. kuşaktan evin gelini, evlenerek eşinin evine gelmiştir. Kalabalık bir ev ortamında birlikte olmak<br />

zorunda kalmış, acıdan bağrılabildiğini duymuş, bağırmaktan ve ertesi gün insanların yüzüne<br />

bakmaktan endişe etmiştir. Ertesi sabah çarşafı büyük görümcesine vermiştir. Kaynanası tarafından da<br />

görülmüş olduğunu düşünmektedir. "Sabah kalkıp çarşafı bekleyen kişiye veriyorsun, o da senin<br />

alnından öpüyor, alıyor çarşafı, o senin namusun görülüyor. Demek ki kız, kız oğlan kız diye tebrik<br />

ediyor. El değmemiş kız her kızın yapacağı şey, vermek zorunda olduğun şey. O senin namusun. Onu<br />

vermek zorundasın. Sorumluluğumu üstümden atmış oldum. Güvencen o senin." kelimeleriyle

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!