30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

oluşturulduğunu yani hafızanın, geçmişi, birebir tarihsel bir gerçek gibi sunmadığını ama onu yeniden<br />

inşa ettiğini savunur. Yani hatırlama gerçek olaylara değil, sonradan bir anlatı, öykü haline getirilmiş<br />

olaylara dayanır 18 . Bir anlam üretimi söz konusudur burada.<br />

Halbwachs’a göre, anılarımız kolektiftir ve kolektif yaşanır. Hafıza toplumsallaşma sürecinde<br />

oluşur; bireye aittir ama toplumsal olarak belirlenir. Anılarımız başkalarıyla birlikte yaşadığımızdan<br />

ötürü kolektif bir hal alır ve başkaları tarafından bize hatırlatılırlar. 19 Zamansal ve mekânsal olarak<br />

birlikte değilizdir ama belleğimizde bizimle beraberdirler. Hafıza hatıraların anlatılması, alımlanması<br />

ve sahiplenilmesi yoluyla oluşur 20 .Çaykaralıların kendilerine has oluşturduğu bir bellek elbette söz<br />

konusudur. Bu bellek genellikle kültürel değerler ve Rus işgali ile ilgilidir. Çaykaralı bir erkek, bu<br />

geçmişi, erkeklerin kahramanlık hikâyelerini anlatarak kurgularken, kadın ise tecavüz hikâyelerini<br />

aktarmaktadır. Onlara göre, Ruslar Çaykaralı kadınların ırzını tehlikeye sokan yabancı hatta<br />

düşmandır. Rusların öteki olarak kurgulandığını gördüğümüz işgal anlatılarında Çaykaralı kadınlar<br />

kendilerini, gayrimüslim olarak tanımladıkları Rusların tam zıttı konuma yerleştirmekte ve Müslüman<br />

bir topluma (Türk ulusal topluluğunu ifade etmektedir) ait olduklarının altını çizmektedirler. Anlatılan<br />

öykü ise aynıdır. Tarlada çalışan kadın dolaylısı (yöresel bir kıyafet) açılınca arkadan bir Rus’un<br />

yanaştığını düşünüp hiç arkasına bakmadan uzak mesafelerce koşarak kaçtığını anlatan hikayedir.<br />

Kadınlar bu anlatıyla ortak bir hafıza yaratmaktadırlar. Aynı dönemde yaşamamış olmalarına rağmen<br />

bu anlatı Çaykaralı kadınların hafızasında yer etmiştir. Onlar için, ırzlarını “korumaları” gereken tek<br />

gayrimüslim düşman Ruslardır.<br />

Yukarıda bahsi geçen bu anlatı kuşaktan kuşağa aktarılan bir efsanedir. Jan Assman toplumsal<br />

hafızayı iki kategoriye ayırır: İletişimsel hafıza ve kültürel hafıza. İletişimsel hafıza yakın geçmişe ilişkin<br />

olan, çağdaşlarla paylaşılan anıları kapsayan, kuşakla birlikte yok olan ve gündelik iletişim sayesinde<br />

edinilen hafızadır 21 . Kültürel hafıza ise gündelik olmayan olayları hatırlama edimini içerir. Tabii ki<br />

geçmiş burada da tarihsel bir gerçeklik gibi verilmez, hatıranın bağlandığı sembolik figürlerde ortaya<br />

çıkar 22 . Önemli olan hatırlanan tarihtir, gerçek değil. Hatta bu hatırlanan tarih efsaneye de<br />

dönüşebilir. Kadınların da erkeklerin de tarihle ilgili hatırladıkları trajik tek olayın Rus işgali olduğunu<br />

zaten belirtmiştik. Bu tarihin öznesi konumunda olanlar kadınların da anlatılarında olduğu gibi<br />

erkeklerdir. Erkeklerin kahramanlıkları hatta savaşa gidip geri gelmeyen büyük dedelerin hikâyeleri<br />

anlatılmaktadır. Çaykaralı erkeklerin ne kadar kuvvetli ve cesur olduklarına vurgu yapılan kurgulanmış<br />

bu anlatılarda mübalağaya sıkça yer verilmektedir. Karısı tarafından doğru söylediği sürekli tasdik<br />

edilen tek erkek görüşmecimiz şunları anlatmaktadır:<br />

… doğru dürüst silah yok şey yok. Böyle hemen karşı koysan, adamın elinde silah var<br />

şey var. Haa ne yapardı bizimkiler? Gece baskın yaparlardı. Onları birbirine düşürürlerdi…<br />

kırk kişilik bir çete toplanmış, Rusların ta içine sızmıştı. Gece. (Ruslar) Sağa sola ateş<br />

etmişlerdi... Aynı yoldan geri çıkmışlardı. Hiçbir zayiat vermeden… Ruslar kalkıp Türkler bizi<br />

bastı diye bunlar birbirini sabaha kadar kırmış. Sabah olunca bakmışlar ki hiçbir tane Türk<br />

yok aralarında. Hep birbirlerini kırmışlar. Ha demişler tamam. Burada olmaz. O zaman<br />

Erzurum’a doğru çekip gitmişler.<br />

Rus işgaline dayanan sosyal travma, resmi tarihte yeri olmayan bu türden söylemlerle ve<br />

anlatımlarla Sünni‐Türk kimliğine (ulusal topluluğa) eklemlenme noktasında araçsallaştırılmaktadır.<br />

Resmi tarihle paralel, ona karşı olmayan ancak yine de ulusal hafızada yer almayan bir travma, söylem<br />

ve köken duygusu inşa etmektedirler. Bunu da kendine yeni bir kök bulma, yani var olma hevesiyle<br />

Pontus kültürünü unutarak yapmaktadırlar.<br />

Anımsamakla unutmak arasında: “Pontusça biliyoruz ama…”<br />

Kültürel hafızada anlam nesneleştirilir; anıtlar, heykeller, tarih ders kitapları, binalar, cadde ve<br />

meydan isimleri, edebiyat ve sanat eserleri, anma günleri, bayramlar, anı kitapları, sancak ve

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!