30.05.2016 Views

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

sempozyum_bildiri_kitabi

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Saygınlık uyandıracak bir zarafetle, mutlu yaşlanmak istiyorum. Kendim için bir şey<br />

isteyeceksem önümdeki tek seçenek bu. Gençliğin yerini doldurmasa da geçip gidenlerin<br />

yerine konabilecek tek değer incelikli bir görmüş geçirmişlik olabilir bundan böyle. 19<br />

İnci Aral’ın eserinde modern tıbbın etkisini yansıtan, hem doğalcı hem de duygusalcı bir hastalık<br />

anlayışı gözlemlenmektedir. Hastalığını ve menopoza girişini izleyen sorunlarını anlatırken sık sık<br />

geçmişine, çocukluğundan itibaren çeşitli ilişkilerde yaşadığı incinmelerine geri dönmesi, sağlık<br />

sorunlarıyla duygusal birikimi arasında bir bağlantı kurduğunu düşündürmektedir. Öte yandan, sağlık<br />

durumuyla ilgili pek çok ayrıntıyı “bilimsel” olarak tanımlanabilecek serinkanlı ve detaycı bir anlatımla<br />

ortaya koymaktadır. Kanserini dışsal, ruhsal çalkantılarını içsel (menopoz süreciyle bağlantılı)<br />

etkenlere bağlamaktadır. Hastalıklarını işlev kaybı (özellikle yazamamak) bağlamında ele almaktadır.<br />

Dönemin tıp bilgisine bağlı ve inançlıdır ve menopozun medikalizasyonunu da sorunsallaştırmadan<br />

kabullenmiş gibidir. Dahası, yazdığı kitapla kadın okurlarının menopoza ilişkin kaygılarını ve ilaç<br />

kullanma eğilimlerini pekiştirmiş olması muhtemeldir (kullandığı hormon preparatının adını da açıkça<br />

belirtmiştir). Aral’ın hastalıklarını anlatış biçimi, kişinin kimi zaman tıbbi açıdan daha az önemli bir<br />

duruma, çok daha ciddi bir duruma verdiğinden daha büyük öncelik verebileceğini, yani hastalık<br />

deneyiminin öznelliğini ortaya koymaktadır. Aral, çoğu kişinin büyük ciddiyet atfedeceği ve asıl<br />

gündem haline getireceği kanser hastalığını değil menopozu seçmiş, yaşamının bir dönemindeki tüm<br />

sorunlarını (bunlar örneğin kanser tanısının şiddetlendirdiği orta yaş sorunları olabilir) menopozla<br />

bağlantılandırmış, öyküsünü de menopoz etrafında örgütlemiştir. Böyle davranmasının muhtemel<br />

nedeni, kadınlar için yaşlanmayı felaketlerin en büyüğü gibi takdim eden popüler söylemin etkisidir.<br />

Elif Şafak ve Mahrem<br />

Elif Şafak’ın üçüncü romanı olan ve 2000 yılında yayınlanan Mahrem, yazarın sözcükleriyle<br />

“görmeye ve görülmeye dair bir roman”dır. 20 Romanda günümüzde geçtiği anlaşılan bir öykü, uzak<br />

zamanlara ve diyarlara, fantastik kişiler ve olaylara ilişkin öykülerle iç içe sunulmaktadır. Öykülerde<br />

bakmak, görmek, güzel olanın sergilenmesi, çirkin olanın gözlerden kaçırılması temaları ağırlıklıdır.<br />

Güzellik ve çirkinlik ise göreli değil, her görenin üzerlerinde ittifak ettiği olgular olarak sunulmaktadır.<br />

Günümüzde yaşayan roman kişileri yeme bozukluğu (bulimia nervosa) 21 olan, aşırı iri ve şişman bir<br />

kadın ile cüce bir erkektir. Kadın kahramanın ağzından yazılan sözler, günümüzde şişmanlığın nasıl da<br />

sapkın bir hal gibi algılandığını ortaya koymaktadır.<br />

Zira herşeyden önce, insanların şişmanlara bakışıyla körlere bakışı arasında epeyce fark<br />

var. Tıpkı sakatlık gibi körlük de insanın başına gelen bir felaket addedildiğinden, tıpkı<br />

sakatlar gibi körler de insanda merhamet uyandırır. (...) Oysa şişmanlık bazı kişilerin başına<br />

geliveren talihsiz bir olay ya da‘kader’ değil, bizzat şişmanların eseridir. Her şişman kendi<br />

şişmanlığının başlıca müsebbibidir. Bir insanın şişmanlığı onun pisboğazlığının<br />

açgözlülüğünün, tamahkarlığının tescilidir. Körlük ne denli ciddiye alınabilecek bir şeyse<br />

şişmanlık da o denli dalga geçilebilecek bir şeydir. 22<br />

Şişman kadının kilolarını denetlemek için uyguladığı yöntem, gönlünce yemek ve daha sonra<br />

kusmaktır. Bulimia nervosa hali yazar tarafından çok gerçekçi bir biçimde tasvir edilmiştir.<br />

Hatta rejim yaptığım günlerden birinde o kadar çok yemiş, o kadar çok yemiştim ki,<br />

davul gibi şişen karnımın ızdırabı dinsin diye midemi yıkatmak zorunda kalmıştım. ‘Ne<br />

zaman yemek yiyorsun?’diye sormuştu midemi yıkayan doktor. ‘Acıktığımda’ demiştim<br />

sesimin titremesine mani olamadan. Ne zannediyordu ki? Ben de herkes gibi acıktığımda<br />

yiyorum. Tek mesele sık sık acıkmam. (...) Yani ben acıktıkça yiyorum ve acıkınca sadece.<br />

Ve sonra... Kusuyorum. 23<br />

Dev kadın ve cüce erkek ikilisini biraraya getiren, kendilerini kabul etmeyen bakışlardan kaçınmak<br />

ve kendileri gibi damgalanmış birisiyle mahremiyeti paylaşabilmek ihtiyacıdır (Ancak olaylar bu<br />

ilişkide bile mahremiyetin olamadığını, merak ve gözetlemenin öncelikli olduğunu ortaya koyacaktır).

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!