01.06.2013 Views

Revista Haemus nr. 30-32 - Libraria pentru toti

Revista Haemus nr. 30-32 - Libraria pentru toti

Revista Haemus nr. 30-32 - Libraria pentru toti

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ümitle beklemekteyiz. Arnavutluk her ne kadar, bu Anlaşmada olmazsa da,<br />

işler bir yola konulmuştur ki, Arnavutluk Hükümeti, Balkan hudutlarını<br />

garantili ve bilmiş sayılamaktadır.” (Aynı yer).<br />

Geleneksel Arnavut-Türk ve Balkan - Türk ilişkileri iyi bir istikamette<br />

devam etmiş ise, hattâ fevkalâde bir seviyeye yükselmiş ise, bunu, her<br />

şeyden ve herkesten önce, büyük Atatürk’e borçlu olduğumuzu<br />

düşünmekteyim. O’nun realizmi ve ileri görüşü, sayesindedir ki, bu gün<br />

dahi, Balkan, özellikle Arnavutluk ile Türkiye, iyi ve kötü günlerde,<br />

yanyana devam etmektedirler.<br />

Bazılara göre, 1920, 19<strong>30</strong> hatta 1940 yıllarında, Kemalist Cumhuriyeti,<br />

Türkiye’nin Avrupa’ya ilgisi olmadığı, hatta ve hatta, Avrupa ülkesi olması<br />

için çaba sarf etmediği şeklinde söylentiler vardır 58 .<br />

Bu yönde, o zamanlar iki çeşit hareket vardı. İlk önce, on sekizinci yüzyılın<br />

(XVIII. yy) sonlarında Türkiye’de başlatılan lâikliğe giden genel bir<br />

yapılanma vardı. Bu olay Mustafa Kemal’in yaptığı bir konuşmada<br />

toplumun, Avrupayî bir uygarlığa ulaşması gerektiği, fakat Türk kökeninin<br />

unutulmamasının, şart konulduğunu açıklıyordu. Türkiye’nin bir Avrupa<br />

ülkesi olarak görülmesi, o zamanlar, milliyetçi bir hareket görülüyordu ve<br />

böylece Türkler de Avrupalılara eşit olacaklardı. Elbette tarihe dayanarak,<br />

ve tarihi olaylarla tastik edilerek, bu batılaşma biraz tereddüt gösteriyordu;<br />

çünkü Türkiye’nin modernleşme yolu Avrupa ile kavga etmekten geçmişti.<br />

Özgürlük savaşında, Türkiye, elindeki silâhıyla, Yunanistan’a ve<br />

Ermeniler’e hak tanıyan Avrupa’nın karşısına çıkmıştı. Çünkü, Avrupa,<br />

Osmanlıyı bölmesinden öte, Türkiye’yi de bölmek istemişti. Neticede,<br />

1920’de imzalanan Sevr Antlaşmasına göre, Türkiye Yunanistan’a Ege<br />

bölümünden bir parça ve Doğu-Anadolu’dan, Ermenilere bir parça toprak<br />

vermişti. Bu gün bile milliyetçi konuşmalarda, Türkiye’nin Avrupa’ya zorla<br />

girmek istediği ve yine Türkiye’nin Avrupa’nın iznini almadan geliştiği<br />

söyleniyor. Bu günki Türkiye toplumunda “Sevr kompleksi” denilen ve<br />

lâikler tarafından, hatta bir kampı tarafından kuvvetli bir cereyan<br />

esmektedir.<br />

Avrupa’ya girmek veya Avrupa’dan korku fikir tartışmaları bir süre daha<br />

devam edecektir. Bu konuda çoğu zaman şu konu işlenmektedir: “Avrupa<br />

bizlerden neyi istiyor ve bizler de ona neyi verebiliriz?” . Türklerin çoğu<br />

Avrupa’ya entegre olmayı “iyi bir iş” olarak algılasa da, dini ve kültürel<br />

yapısını bozmamak, kimliğini kaybetmemek şartıyla, bunu kabul<br />

etmektedirler. Otantik Kemalistlere ve laikizme bağlı olanlara bakıldığında,<br />

bunlar tamamiyle batılaşmış durumdalar fakat onlar bile, ulus-devlet<br />

statülerini tutmak gerekliliği taraftarıdırlar.<br />

58 Stéphane Yérasimos, Entre désir d’Europe et crainte de l’Europe, “L’Express”,<br />

Paris, 29.11.2004, s. 49-50.<br />

134

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!