01.05.2013 Views

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

LAİKLİK VE TÜRK LAİKLİĞİNDEKİ UYGULAMALAR 407<br />

Kemal <strong>Atatürk</strong>’ün deyişi ile “Türkiye’de sosyal şartlar yeterli bir<br />

olgunluğa ulaşıncaya, din hakkındaki bilgi her türlü hurafelerden,<br />

bâtıl itikatlardan uzak, saf bir sezişe, insan gönlünü dolduran ince bir<br />

anlayışa varıncaya kadar” olağanüstü bir kamu düzeni tedbiri olarak<br />

devlet din işlerini düzenleyecektir. Esasen her ülkenin laikliği, o milletin<br />

sosyal, kültürel ve tarihî şartlarına göre farklı şekilde yapılanır;<br />

yani tek tip bir laiklik yoktur.<br />

Burada bir hususa açıklık getirmekte yarar vardır. Devlet ve din,<br />

karşılıklı birbirlerine karışmayacak ve saygılı olacaklardır ve devlet,<br />

kesinlikle din esaslarına dayandırılmayacaktır; ama devletin de laik<br />

hukuk ve laik ahlâk anlayışını koruma zorunluluğunun yanında vatandaşlarının<br />

da her türlü hak ve hürriyetlerini teminat altına alma<br />

ve onların tarihî, sosyal ve kültürel birikim ve değerlerine saygılı<br />

ve hoşgörülü olma ve hattâ bu ihtiyaçlarına cevap verme zorunluluğu<br />

da vardır. Özellikle Türkiye Cumhuriyeti, baştan itibaren tarihî,<br />

siyasi, sosyal ve kültürel şartları açısından, kendine özgü bir laik<br />

sistemi benimsemiştir. Bu açıdan <strong>Atatürk</strong>’ün laikliği ilmîlik; dini<br />

devlet işlerine ve siyasete karıştırmamak; dinin bir takım siyasetçiler<br />

veya softalar elinde bir çıkar aracı olmasına kesinlikle engel olmak;<br />

kimseyi inançlarından dolayı kınamamak, kimseyi ibâdete zorlamamak,<br />

“umumî âdâb ve ahlâka mugâyir” olmamak şartıyla kimsenin<br />

ibâdetini engellememek ve yasaklamamak; ama her ferdi de din ve<br />

diyâneti açısından eğitmek ve öğretmek şeklinde tarif edilebilir.<br />

Esasen devlet olarak ülkemizin tarihî, sosyal ve kültürel şartları<br />

açısından bir hususa daha dikkat edilmelidir. Bilindiği gibi <strong>Atatürk</strong><br />

Millîyetçiliği, derin ve köklü bir tarih şuuruna, kültür birliğine,<br />

güçlü gelenek ve göreneklere dayanır. Bu durumda Türk tarihini,<br />

<strong>Atatürk</strong>’ün çizdiği hedefler içinde, olayları, destanları, yükseliş ve<br />

alçalış dönemlerindeki seyri ile tanımak, hissetmek ve benimsemek,<br />

ancak Türk Milletinden olmakla ve onun hamâsî ve manevî<br />

dünyasını anlayıp yaşamakla mümkün olur. Söz gelişi, ‘‘Gâzî” ve<br />

“Şehîd” gibi iki önemli İslamî kavramın mâhiyetini bilmeyen kimseye,<br />

bu kavramlardaki yüce anlamı hissettirmek ve en önemlisi, bu<br />

milletin <strong>Atatürk</strong>’e neden gönülden ve resmen “Gâzî” ünvanını verdiğini<br />

anlatabilmek ve duyurabilmek mümkün değildîr. Aynı şekilde<br />

Türk insanına tarih, edebiyat, âdâb-ı muâşeret, gelenek ve görenek<br />

ve benzeri bilgilerin lâyık-ı vechile verilebilmesi için de İslam dini<br />

hakkında yeterli bilgilerin öğretilmesi gerekir. Şöyle ki, İslamiyeti

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!