01.05.2013 Views

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

SHOW MORE
SHOW LESS

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ATATÜRK CUMHURİYETİ’NİN NİTELİĞİ 41<br />

ilan edilirken doğal olarak bunu anayasal düzenin korunabileceği<br />

en önemli araç olarak görmüş, bununla birlikte benzeri ikilemlerin<br />

yaşanmaması için hükûmet biçimini her türlü anayasa dışı güç<br />

odaklarından arındırmaya çalışmıştı. O biliyordu ki anayasal düzen<br />

ulusal egemenliktir ve bu bakımdan “cumhuriyetin dayanağı Türk<br />

topluluğu”dur. Cumhuriyet ancak millete dayanmak suretiyle yaşatılabilirdi.<br />

Bu nedenle yeni Türk devletinin kurum ve kuruluşlarını<br />

buna göre tanzim etmek zorundaydı. Halbuki mutlak monarşilerde<br />

yönetim halka değil, çoğunlukla sınıfsal düzene dayanmakta, asker,<br />

bürokrasi ve ruhban sınıflarından gücünü almaktaydı. Sınıfsal düzenin<br />

bulunmadığı mutlak monarşiyi ayakta tutmak çok zor, hatta<br />

imkansızdı. Bir anayasal düzen olan, ulus egemenliğine dayanan<br />

cumhuriyeti mutlak monarşinin kurumlarını muhafaza ederek yaşatmak<br />

da aynı ölçüde imkansızdı. Bu bir bakıma cumhuriyeti içten içe<br />

çürütecek olan kanser hücrelerine benzetilebilir. O halde cumhuriyet<br />

bir sonuç olduğu kadar aynı zamanda bir başlangıçtı. Sonuçtu,<br />

çünkü ulusal egemenlik yada anayasal düzen gerçek korunağını bulmuştur,<br />

başlangıçtır çünkü korunağını yani cumhuriyeti kendisine<br />

zarar verebilecek unsurlardan arındırmak kaçınılmazdı. Aksi takdirde<br />

cumhuriyet özlenen yada ideal hükûmet biçimi olmaktan çıkar,<br />

sıkıntı veren, kendisinden şikayet olunan bir rejim haline dönüşür<br />

ki bu bakımdan onun niteliğinin çok iyi konulması yada doldurulması<br />

esastır. Demek oluyor ki cumhuriyet bir başına yeterli olamadığından<br />

daha doğrusu olamayacağından yeni Türk Devleti’nin<br />

eski kurumlarla, mutlak monarşi kalıntısı sınıfsal düzenle bir arada,<br />

yan yana bulunmasındaki sıkıntılar, tehlikeler ortadaydı. <strong>Atatürk</strong>’ün<br />

cumhuriyetin ilanından sonra başlattığı inkılap hareketlerinin temelinde<br />

böyle bir kaçınılmazlığın varlığını düşünmek zorundayız.<br />

Söz konusu düzenlemelerin yada inkılap yasalarının gerekçelerine<br />

bakıldığında çağdaş dünyaya uyum için birer zorunluluk oldukları<br />

açıkça görülmektedir. Bununla birlikte aynı zamanda cumhuriyetin<br />

niteliğini doldurma arayışının bir çözümü olarak kabul edilmelerinin<br />

gerektiği de kuşkusuzdur. Cumhuriyetin ilanından dört ay sonra<br />

gerçekleştirilen üç ayrı inkılap yasası ile eski kurum ve kuruluşların<br />

tasfiyesine başlanmış, ulusal egemenlik ya da anayasal düzen açısından<br />

cumhuriyetimizi zaafa uğratacak unsurlar ortadan kaldırmış<br />

veya bunlar yeniden yapılandırılmıştır. 3 Mart 1924 de hilafetin kal-

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!