01.05.2013 Views

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

doğmunun 125. yılında mustafa kemal atatürk - Atatürk Araştırma ...

SHOW MORE
SHOW LESS

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

760<br />

NESRİN TAĞIZADE-KARACA<br />

dünyanın kendisinden bahsettiği adam, bu kayaların dibindeki tavşan<br />

kulübesinde mi oturuyordu? Genç kadının gözleri önünde Londra’da<br />

Westminster sarayının, Paris’te Elysee’nin, Washington’da White<br />

House’un resimlerde gördüğü muazzam ve muhteşem siluetleri tecessüm<br />

etti. Bunların yaldızlı tavanları altında, belki şu dakikada, şu<br />

kulübede oturanın adı söyleniyordu. Bu kulübenin sahibi mi? Mustafa<br />

Kemal Paşa şüphesiz o bile değildi.” (s. 68)<br />

Selma; savaş ortamının karmaşasında görmüş olduğu <strong>Atatürk</strong>’ün<br />

vakur ve sakin çehresinin kendisine ne kadar huzur ve güven verdiğini<br />

de hatırlar:<br />

“… Eskişehir istasyonunda, ara ve aman vermeyen bir ateş yağmuru<br />

altında Büyük Şef’in sakin, kararlı ve destani çehresini de görmüştü.<br />

Tahliye edilen kasabanın bozgun kalabalığı ortasında, keskin<br />

ve sıcak bir sesle emirler veriyor; yanında duran Garp cephesi<br />

kumandanına hemen hemen gülümseyerek bir şeyler söylüyor ve<br />

Ankara’ya ilk kafileyi götürecek olan trene son yolcunun binmesini<br />

bekliyordu.<br />

Mustafa Kemal Paşa’nın bu mahşer içindeki silueti Selma<br />

Hanım’ın hayalinde o kadar derin nakşolmuştu ki, bunu o en küçük<br />

teferruatına kadar hatırlıyordu.<br />

Üzerinde nefti bir avcı kostümü vardı. Bir gümüşi kalpak, gür<br />

ve uçları yukarıya doğru kıvrık sarı kaşlarının hizasına kadar iniyordu.<br />

Bütün bir ırkın asaletini taşıyan, uzun parmaklı, güzel elleri bir<br />

kehribar tespihle oynuyordu. Sanki, bir istirahat saatinde bahçesinde<br />

dolaşan bir genç aile reisi gibiydi ve sanki gökyüzünden durmaksızın<br />

yağan şeyler bir yaz yağmurunun ilk damlalarıydı.<br />

Selma Hanım’a, asıl, en büyük, en derin ve en sarsılmaz huzuru,<br />

emniyeti veren de, işte, büyük Şef’in ona bu ilk ve son görünüşü<br />

oldu.” (Ankara 87, 88)<br />

Bu heyecan verici tecrübe ve etkilenme roman kahramanının<br />

ruh büyümesini tetikleyen, duygu ve düşüncelerini değiştiren hadiselerin<br />

başlangıcını oluşturur ve “Ankara’ya, Ankara’nın ifade ettiği<br />

millî manaya bağlılığını artırır. İdeali, kurtuluş ümidi artan ve Türklüğe<br />

bakışı değişen genç kadın Cebeci hastanesinde gönüllü hastabakıcılığa<br />

başlar. Sakarya Zaferi, dalga dalga büyüyüp Ankara’ya<br />

ulaştığında halk gibi bunu doğal bir şey olarak karşılar:

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!