07.03.2017 Views

Martin Heidegger - Varlık Ve Zaman

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

kanı büsbütün ortadan kaldırılmış olur. Yani Descartes, bir şeyi müşahade<br />

etme varlık minvalini, kendisinin bilebildiği yegane varlık minvaline<br />

nakletmektedir. Böylece, bir şeyi müşahade etmek, mevcut-olan iki<br />

res extensa!ran belirli bir yanyana-mevcut-oluşuna dönüşür. Bu iki şeyin<br />

birbirlerine göre hareket ilişkisi bizatihi extensio halinde olup, bu,<br />

cismani nesnenin birincil olarak mevcut-oluşunu karakterize etmektedir.<br />

Aslında, dokunma davranışının olası “ikmali”, dokunulabilir olanla<br />

müstesna bir “yakınlık” gerektirir. Ama bu, dokunma ile dokunma<br />

sırasında kendini beyan eden sertliğin, ontolojik bakımdan, iki cismani<br />

nesnenin farklı hızlarından müteşekkil olduğu anlamına gelmez. Çünkü<br />

varlık minvali Dasein olan bir varolan ya da en azından herhangi bir<br />

canlı yoksa, sertlik ve direnç kendini asla gösteremez.<br />

Böylece Descartes açısından, dünya-içindeki varolanlara olası erişim<br />

yollarının müzakeresi, bizatihi bu varolanın belirli bir mıntıkasına bakılıp<br />

okunan bir varlık düşüncesinin hakimiyeti altına girmektedir.<br />

[98] Varlığı baki mevcut-oluş olarak gören düşünce, dünya-içindeki<br />

varolanın varlığını aşırı biçimde belirlemek ve onu bizatihi dünyanın<br />

kendisiyle özdeşleştirmekle kalmaz, Dasein’m tutumlarının ontolojik<br />

bakımdan münasip bir bakış açısı içine alınabilmesini de engeller. Böylece,<br />

tüm duyusal ve akli müşahade edişlerin temellendirilmiş karakterini<br />

görebilmenin ve onu dünya-içinde-varolmanın bir imkanı olarak<br />

anlamanın bütün yollan tıkanmış olur. Oysa Descartes, “Dasein”ın varlığım<br />

(ki dünya-içinde-varolma onun bir temel konstitüsyonudur), aynen<br />

res exs£ensd’nm varlığındaki gibi bir töz olarak kavramaktadır.<br />

Peki ama, yukarıdaki eleştirel müzakereler, ilk önce Descartes’a bir<br />

ödev dayatıp, sonra da onun bu ödevi (ki o, Descartes’m ufkunun tamamıyla<br />

dışındadır) halledip yerine getiremediğini “kanıtlamak” gibisinden<br />

bir garipliği taşımıyor mu? Öyle ya, Descartes, dünya fenomenini<br />

ve dolayısıyla dünya-içinde-olmaklık gibisinden bir şeyi kesinlikle bilmediği<br />

halde, belirli bir dünya-içinde varolanı ve onun varlığının dünyayla<br />

olan özdeşliğini nasıl bilecektir?<br />

İlkelere yönelik hesaplaşmalara girişildiğinde, bu hesaplaşma, sadece<br />

doksografik olarak sabitlenebilen tezlerle sınırlı kalmamalı, sorunsalın<br />

tematik meylini de cihet kabul etmelidir (bu, alelade bir kavrayışın<br />

ötesine geçemese bile). Zira Descartes’m res cogitans ve res extensa'yla<br />

birlikte “ben ve dünya” sorununu sadece dile getirmekle yetinmeyip,<br />

onunla ilgili radikal bir çözümü iddia ettiğini, “Meditasyonlar”da açıklıkla<br />

görmek mümkündür (özellikle bkz. birinci ve altıncı meditasyon).<br />

Yukarıdaki müzakereler, şunları yeterince gösterebilmiş olmalı: Descar-<br />

101

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!