07.03.2017 Views

Martin Heidegger - Varlık Ve Zaman

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

de çağın güçlerine karşı aynı durumdadırlar. Hem o zaman, hem de bugün<br />

bir formalizm, bir form kültü söz konusudur. İlişki belirlenimleri,<br />

sanki hikmetin nihai hali olarak sunulmaktadır. Böylesi bir düşünce istikameti,<br />

[401] kanaatimce henüz daha yazılmamış bir tarihe sahiptir.<br />

Düşüncenin zeminsizliği ve böylesine bir düşünceye olan iman -epistemoloji<br />

k açıdan bakıldığında bu metafizik bir tutumdur- tarihsel bir<br />

üründür aslında” (s. 39). “Bundan dört yüz yıl önce yeni bir çağı başlatan<br />

ekzantrizm ilkesinin yarattığı dalgalar, artık ileri derecede sönmüş<br />

ve etkisini kaybetmiş gibi geliyor bana. Bilgi artık kendini ortadan kaldıracak<br />

kadar ilerlemiş, insan kendinden o kadar çok vazgeçmiştir ki,<br />

kendi kendini göremez hale gelmiştir. ‘Modern insan’, yani rönesans insanı,<br />

defnedilmeye hazırdır artık” (s. 83). Öte yandan: “Sahici anlamda<br />

canlı olan ve sadece canlı olanı tasvir etmekle yetinmeyen bir tarih eleştiridir<br />

aslında” (s. 19). “Fakat tarih bilgisi, büyük oranda mahrem kaynakların<br />

bilgisi demektir” (s. 109). “Tarih öyle bir şeydir ki, büyük patırtı<br />

kopartan ve gözle görülebilir olanlar aslında onun gerçek davası<br />

değildir. Örneğin sinirlerimiz gözle görülmez. Özsel olanların hiçbiri<br />

gözle görülmez aslında. Nasıl ki, ‘sessiz olsaydınız güçlü olacaktınız’ sözü<br />

doğruysa, onun başka bir biçimi de doğrudur: sessiz olursanız duyacak<br />

ve anlayacaksınız” (s. 26). “<strong>Ve</strong> sonra kendimle sessizce konuşmayı,<br />

tarihin tiniyle muhabere etmeyi seviyorum. O ne Faust’a, ne de Goethe<br />

üstada özü itibariyle görünmemiştir. Görünseydi, korkup kaçmazlardı<br />

ondan - her ne kadar görüntüsü ciddi ve korkutucu olsa da. O bir kardeş<br />

gibidir, bizlerle daha farklı ve derin bir anlamda akrabadır. Tabiat<br />

insanlarından çok daha yakındır o bize. Bu konuyla ilgili gayretlerimiz,<br />

Yakup’un güreşmesine benzer —güreşen için öyle sağlam bir kazanç<br />

vardırki orada. Zira asıl dava bu değil midir?” (s. 133).<br />

Tarihin temel karakterinin “sanallık” olduğunu açıkça gören Yorck<br />

bunu, insani Dasein’m bizatihi varlık karakterinden çıkarsamaktadır.<br />

Yani bilimteorik bakımdan tarihin temaşa ettiği nesne üzerinden bunu<br />

yapmamaktadır: “Bütün psiko-fizik mevcudiyetin var [varlık = doğanı<br />

mevcut-oluşu; bana ait açıklam a] değil canlı olduğunu bilmektir tarih-<br />

selliğin asıl çekirdeğini oluşturan. <strong>Ve</strong> soyut bir benlik üzerine değil de<br />

benim mebzuliyetim üzerine odaklanmış bir öztefekkür, kendimi tarihsel<br />

bakımdan belirlenmiş bulacaktır, nasıl ki, fizik beni kozmik olarak<br />

belirlemiş olacaksa. Tıpkı doğada olduğu gibi ben tarih olarak da varım...”<br />

(s. 71). Her türlü gayrisahici “ilişki belirlemelerini” ve “zemin-<br />

siz” izafiyetçilikleri reddetmiş olan Yorck, Dasein’m tarihselliğine ilişkin<br />

elde ettiği anlayışı son aşamasına kadar götürmekten hiç çekinme­<br />

425

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!