07.03.2017 Views

Martin Heidegger - Varlık Ve Zaman

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

“dıştalama”, var-değil ile bir ilişkiyi bünyesinde barındırmaktadır. İşte<br />

o, kendini açıp genişleyen şimdi olarak anlaşılan zamandır.<br />

<strong>Zaman</strong> “soyut” menfiliktir. “Temaşa edilen oluş” olarak zaman, dolaymışız<br />

olarak mevcut bulunan, tefrik edilmiş kendini [435] ayırt etme<br />

olarak “varolan”, yani mevcut-olan kavramdır. <strong>Zaman</strong> tinin mevcut ola<br />

m ve böylece dışsal olanı olduğu için, kavram üzerinde herhangi hakimiyeti<br />

yoktur. Aksine kavram, “daha ziyade zamanın iktidarıdır”.1<br />

Hegel tinin “zaman içindeki” tarihsel gerçekleşme imkanım, tin ile<br />

zamanın negasyonun negasyonu olanform al yapısının aynılığına atıfta bulunarak<br />

göstermektedir. Tin ile zamanın dışsallaştırıldıkları en içi boş,<br />

formal-ontolojik ve formal-apofantik soyutlama sayesinde her ikisi arasında<br />

bir akrabalık kurmak mümkün olabilmektedir. Fakat zaman, esasen<br />

tesviye edilmiş olan dünya-zamanı olarak kavrandığı ve böylelikle<br />

onun menşeinin üzeri tamamen örtüldügü için, tinin karşısında basit<br />

bir mevcut-olan olarak durmaktadır, işte bu yüzden tin, her şeyden önce<br />

“zaman içine” düşmek zorundadır. Söz konusu “düşmenin” ve zamana<br />

hakim olanın “gerçekleştirilmesinin” ve esasen onun dışında “varolan”<br />

tinin ontolojik bakımdan ne anlama geldiği ise karanlıkta kalmaktadır.<br />

Hegel tesviye edilmiş zamanın menşeini açığa çıkarmadığı gibi,<br />

negasyonun negasyonu olarak tinin öz konstitüsyonunun esas itibariyle<br />

başkaca mümkün olup olamadığı (asli zamansallık zemini üzerinde)<br />

sorusunu bütünüyle göz ardı etmektedir.<br />

Hegel’in zaman ile tin hakkmdaki ve ikisi arasındaki rabıtaya ilişkin<br />

yorumu bir haklılığa sahip midir? Esasen ontolojik bakımdan asli temeller<br />

üzerine mi bina edilmiştir? Bunları şu anda irdelememiz mümkün<br />

değildir. Fakat tin ile zamanın rabıtasına dair formal-diyalektik bir<br />

“kurgulamaya” gidilebilmiş olması, her ikisi arasında asli bir akrabalığın<br />

bulunduğunu zaten tebarüz ettirmektedir. Hegel’in bu “kurgusu”, tinin<br />

“somutlaşımım” kavrama gayreti ve mücadelesinden kaynaklanmaktadır.<br />

“Phdnomenologie des Geistes”in son bölümünde yer alan şu cümle<br />

bunu çok açık biçimde kanıtlamaktadır: “Dolayısıyla zaman, kendi<br />

içinde tekamül etmemiş tinin kaderi ve zorunluluğu olarak görünmektedir<br />

- özbilincin bilinçteki paymı, bizatihiliğin dolayımsızlığını artırma<br />

zorunluluğudur bu - tözün bilinçte var olduğu formu - işte bütün bunları<br />

harekete geçiren veya tam tersi, bizatihiliği içsel olan olarak ele alan,<br />

içsel olarak var olan, yani bunu gerçekleştiren ve açımlayan - başka bir<br />

deyişle, kendi kesinliğini bizzat doğrulayabilen”.2<br />

1) Krş. Encyklopâdie, § 258.<br />

2) Krş. Phatıom enologie des G eistes, a.g.y., s. 605 [Glockner, s. 613J.<br />

460

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!