22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

cûmlarından, yalanlarından, iftirâlarından korumalıyız! Bunların, din hürriyyetini, insan<br />

haklarını, yardımlaşmağı medh eden yaldızlı yalanlarına aldanmamalıyız!]<br />

Olur olmaz yerlere birçok para sarf ediyorlar da, bir kuruş zekâtı bir müslimâna<br />

vermeği benimsemiyorlar. Hâlbuki, bilmiyorlar ki, bir kuruş zekâtı yerine vermek,<br />

binlerle lira sadaka vermekden, katkat dahâ sevâbdır. Zekât vermek, Allahü<br />

teâlânın emrini yapmakdır. Sadaka ve hayrâtın çoğu ise, şöhret, hurmet ve nefsin<br />

şehvetlerini kazanmak için olur. Farzlar yapılırken araya riyâ, gösteriş karışmaz. Nâfile<br />

ibâdetlerde ise, gösteriş çok olur. Bunun içindir ki, zekâtı, âşikâre vermek lâzımdır.<br />

Bu sûretle insan iftirâdan kurtulur. Nâfile sadakayı, gizli vermelidir ki, kabûl<br />

ihtimâli fazla olur. Sözün özü şudur ki, dünyânın zararından kurtulabilmek için,<br />

ahkâm-ı islâmiyyeye yapışmakdan başka çâre yokdur. Dünyâ zevklerini büsbütün<br />

bırakamıyanların, hiç olmazsa, hükmen terk etmesi, ya’nî dünyâyı terk etmiş sayılmaları<br />

lâzımdır. Bunun için de, her sözü ve her işi islâmiyyete uygun yapmalıdır.<br />

[Kâfirlerin, mürtedlerin, ba’zı emellerine kavuşmak için, islâmiyyete uygun<br />

işler yapmaları, dünyâda fâideli olur, râhat, mes’ûd yaşamalarına sebeb olur ise de,<br />

kıyâmet gününde fâide vermez. Çünki onlar, îmânla şereflenmemişdir. İbâdetlerin<br />

kabûl olması için, iyiliklere sevâb kazanabilmek için, îmân sâhibi olmak lâzımdır.<br />

(İfsâh)da diyor ki, (İbâdetlerin en kıymetlisi, farz-ı ayn olanlardır. Farzlardan<br />

sonra en kıymetlisi, şâfi’îde sünnet nemâzlar, hanbelîde cihâddır. Hanefîde ve mâlikîde<br />

ise, ilm öğrenmek ve öğretmek ve sonra cihâddır.)].<br />

45 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 1. ci MEKTÛB<br />

Esseyyid, Mîr Muhammed Nu’mân hazretlerine yazılmış olup, Allahü teâlânın<br />

ve sıfatlarının ve fi’llerinin kullarına çok yakın olduğunu bildirmekdedir:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun seçdiği, beğendiği kimselere iyilikler, selâmlar<br />

olsun! Kıymetli mektûbunuz geldi. Çok zahmet buyurmuşsunuz. Cenâb-ı Hak<br />

sa’yinizi meşkûr eylesin! Allahü teâlânın fi’llerinin ve sıfatlarının ve zâtının bu âleme,<br />

herşeyden dahâ yakın olduğunun açıklanmasını, tekrâr tekrâr, soruyorsunuz<br />

ve cevâbını çok merak ediyorsunuz. Bunun için, biraz bildirmeğe mecbûr oldum:<br />

Herşey, kendi mâhiyyeti, hakîkati, özü ile şeydir. Bir şey’e kendi mâhiyyetini vermeğe<br />

ve bir vericiye lüzûm yokdur. Çünki, herşeyin mâhiyyeti, kendisindedir. Bunun<br />

içindir ki, hiçbirşeyin mâhiyyeti yapılmaz denilmişdir. Her cismin, bir özü, mâhiyyeti<br />

vardır. Cismlere, mâhiyyetlerini vermek için, bir iş yapmak lâzım değildir. Fekat, mâhiyyetleri<br />

vücûda getirmek için, bir iş yapılır. Meselâ, boyacının işi, kumaşı boyamak<br />

içindir. Yoksa, kumaşı kumaş yapmak ve boyayı boya yapmak için değildir ki, buna<br />

lüzûm yokdur. O hâlde, birşeye mâhiyyeti, sonradan verilmez. O şeyin ve mâhiyyetinin,<br />

birlikde meydâna gelmesi için iş yapılır. Herşey, kendi mâhiyyeti ile şeydir. Bu<br />

sözümüz, zılda, gölgede doğru olmuyor. Bir şeyin zılli, aksi, gölgesi, hayâli, aynadaki<br />

görüntüsü, kendi mâhiyyeti ile zıl ve aks olmayıp, kendilerini meydâna getiren aslın<br />

mâhiyyeti ile zıl ve aks olmuşdur. Çünki, görüntünün, gölgenin mâhiyyeti yokdur.<br />

Gölgede bulunan mâhiyyet onu meydâna getiren asl şeyin mâhiyyetidir. O hâlde asl,<br />

gölgesine, gölgenin kendinden dahâ yakındır. Çünki, gölge aslın mâhiyyeti ile ya’nî,<br />

asl ile gölge olmuşdur. Kendi mâhiyyeti ile değil. Çünki, kendi mâhiyyeti yokdur.<br />

Bu âlem, mahlûkların hepsi Allahü teâlânın fi’llerinin, işlerinin zılleri, aksleri,<br />

görünüşleri olduğundan, bu âlemin aslı olan fi’ller, âleme, âlemden dahâ yakındır.<br />

Fi’ller de, sıfât-ı ilâhiyyenin zılleri olduğundan, Allahü teâlânın sıfatları âleme, âlemden<br />

ve âlemin aslı olan, fi’llerden dahâ yakındır. Çünki, aslın aslıdırlar. Sıfât-ı ilâhiyye<br />

de, Zât-ı ilâhînin zılleri olduğu için ve Allahü teâlânın zâtı, kendisi, bütün<br />

aslların aslı olduğu için, Allahü teâlânın zâtı, âleme, âlemden ve ef’âl ve sıfât-ı ilâhiyyeden<br />

dahâ yakındır. Bunları dikkatle okuyup anlıyan akl sâhibleri, insâf ederlerse,<br />

sözümüzü kabûl ederler. Eğer inanmıyan olursa, ne ehemmiyyeti vardır. Çünki<br />

bizim onlara sözümüz yokdur.<br />

– 101 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!