22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

uyor ki, fâsıkların en kötüsü, alırken çok, satarken az ölçenlerdir. Manifaturacılardan,<br />

kumaşı alırken gevşek, satarken gergin tutup ölçenler de böyledir. Kemiğini,<br />

âdetden fazla koyan kasablar da böyledir. Hubûbât içine toz toprak karışdırıp<br />

satan köylüler de böyledir. Malın iyisi ile kötüsünü karışdırıp, hepsini iyi diye<br />

satan pazarcılar da böyledir. Bunların hepsini yapmak harâmdır. Vel-hâsıl, alışverişde<br />

herkese karşı doğru hareket etmek vâcibdir. Hattâ, kendine söylenmesini<br />

istemediği sözü başkalarına söylememelidir. Böyle harâmlardan kurtulmak<br />

için de, kendini, din kardeşinden üstün görmemek lâzımdır. Bunu da, herkesin yapması<br />

gücdür. Bunun için Allahü teâlâ, (Hepiniz Cehennemden geçeceksiniz!)<br />

buyuruyor. Ammâ, herkes Allahü teâlâdan korkusuna göre, oradan çabuk veyâ geç<br />

kurtulacakdır.<br />

4 — Satış fiyâtında hîle yapmamakdır. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”,<br />

(Müslimânların, şehre mal getiren köylüleri karşılayıp piyasa fiyâtını gizliyerek,<br />

ucuz satın almalarını) men’ buyurdu. Köylünün bu sûretle yapdığı satışdan<br />

vaz geçmesi câizdir. Köylü ucuz birşey getirince, bunu karşılıyarak, malı bana bırak,<br />

ben sonra yüksek fiyâtla satarım demekden de men’ buyurdu. Bir malın pahâlı<br />

satılması için, herkesin yanında, onu yüksek fiyâtla satın almakdan da men’<br />

buyurdu. Müşterîler, böyle bir satış olduğunu anlarsa, satışı bozabilir. Piyasayı bilmiyenlere<br />

yüksek fiyâtla mal satmak da harâmdır. Hattâ, acemi olup, ucuz satan<br />

veyâ pahâlı alanlar ile alışveriş etmemelidir. Bunlarla alışveriş sahîh ve câiz ise de,<br />

piyasadaki fiyâtı bunlardan gizlemek günâhdır. Basrada büyük bir tüccâr vardı.<br />

Îrânda, Süs şehrinde bulunan adamlarından biri, mektûb yazarak, bu sene şeker<br />

kamışı verimli olmadı. Başkaları duymadan, çok şeker al dedi. Tüccâr da, çok şeker<br />

satın alıp, şeker piyasadan çekilince, pahâlı satarak, otuzbin dirhem gümüş kâr<br />

etdi. Sonra, düşünüp, şeker kamışlarına âfet geldiğini müslimânlardan saklıyarak,<br />

onlara hıyânet etdim, bu nasıl müslimânlıkdır deyip, otuzbin dirhemi, şekerlerini<br />

almış olduğu kimselere götürdü. Her birine, bu para senindir dedi. Niçin, dediklerinde,<br />

yapdığı yanlış işi anlatdı. Hiçbiri almayıp, sana halâl olsun dediler. Akşam<br />

evinde düşündü ki, belki utanarak almamışlardır. Din kardeşlerime hıyânet etdim,<br />

diyerek, ertesi gün tekrâr götürdü. Her birine yalvararak otuzbin dirhem gümüşü<br />

taksîm etdi. Müşterîye doğru söylemeli, hiç hîle etmemelidir. Malda bir ârıza<br />

oldu ise, haber vermelidir. Malı, akrabâ veyâ ahbâbından, ona yardım olsun diye<br />

yüksek fiyâtla aldı ise, müşterîsine bunu söyliyerek, doğru değerini bildirmelidir.<br />

Meselâ, on lira etmiyen malı, on lira vererek aldı ise, o malı satarken, on liraya aldığını<br />

söylememelidir. Ucuz aldığı bir malın fiyâtı yükselip pahâlı satıyor ise, aldığı<br />

fiyâtı söylemelidir. Böyle misâller pekçokdur. Böyle hıyânetleri bilmiyerek yapan<br />

çokdur. Hıyânet yapmakdan kurtulmak için, herkes, kendine yapılmasını istemediği<br />

şeyleri, başkalarına yapmamalıdır. Çünki, herkes, dikkat ile, pazarlıkla<br />

uğraşarak, tam değerini verip aldığını sanır. O hâlde, aldatarak satmak, hıyânet ve<br />

dolandırıcılık olur.<br />

[(Mecelle)nin yirmialtıncı [26] maddesinde, (Çok kimseyi zarardan kurtarmak<br />

için, bir kimseye zarar yapılabilir) diyor. Gıdâ maddelerini satanlar, piyasadaki değerin<br />

iki misline satarak halka zarar verirlerse, hâkim piyasadaki değerine satdırır.<br />

Kıtlık zemânında, hükûmet, (İhtikâr) yapanın, ya’nî karaborsacıların yığdığı<br />

gıdâ maddelerini, uygun fiyât ile, aç kalanlara satdırabilir.<br />

Abdülganî Nablüsî hazretleri “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Hadîka) kitâbının ikiyüzyedinci<br />

[207] sahîfesinde buyuruyor ki, (Mezheblerin ruhsatlarını, ya’nî kolaylıklarını<br />

araşdırarak, işini bunlara uygun olarak yapan kimseye (Müleffık) denir.<br />

Böyle yapmak câiz değildir. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymak istemiyenin yapacağı şeydir.<br />

İhtiyâcdan dolayı veyâ zarûret ile, bir işini veyâ her işini başka mezhebe uyarak<br />

yapmak câizdir. Kolaylık için başka mezhebe geçmek, nefse uymak olur. Câiz<br />

olmaz.<br />

– 843 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!