22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

30 — İSLÂMİYYET VE FEN<br />

Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” ve kitâbların gönderilmesine<br />

sebeb ve bildirilmesi en lüzûmlu olan emr, yerlerin, göklerin yaratanının varlığını,<br />

Onun bir olduğunu, ilm ve başka üstün sıfatları bulunduğunu, kudret ve büyüklüğünün<br />

sonsuz olduğunu kullara bildirmekdir. İnsanların çoğu, gördüklerine,<br />

duyduklarına, göründüğü gibi inanıp, içlerini, inceliklerini anlıyamadıklarından,<br />

Allahü teâlâ, kitâblarında, varlığına, büyüklüğüne alâmet olan, mahlûklarının<br />

en büyükleri ve en açıkda bulunan ve insanların çok şaşdığı her bakımdan düzgün<br />

görünen ayı, güneşi ve yıldızları, her çeşid insanın anlıyabilmesi için, göründükleri<br />

gibi ta’rîf buyurmuşdur. Bunların hesâblarını, kanûnlarını, iç yüzlerini açıklamıyarak,<br />

câhil olan çoğunluğu, anlıyamıyacağı şeylerle uğraşmağa zorlamamış,<br />

bunları her asrdaki zekî, akllı, seçme kimselerin çalışarak anlamalarını teşvîk buyurmuşdur.<br />

İnsanların buluşları, zemânla değişmekde, bir vaktler doğru, güvenilir<br />

sanılan buluşların, sonradan yanlış olduğu anlaşılmakdadır. Her asrın insanları,<br />

zemânlarındaki son buluşların doğru olacağına inandıkları için, muhtelif asrlardaki<br />

insanların inanışları başka başka olmuş, bu inanışlar, günâh, küfr olmamışdır.<br />

Çünki, Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” kitâblarına uymıyan, bunlarda bildirilenleri<br />

inkâr eden inanışlar, suç olur. Cenâb-ı Hak, kullarını küfrden, suçdan<br />

korumak için, herkesin anlıyamıyacağı, inanamıyacağı fen bilgilerini, kitâblarında<br />

açıklamayıp, bunlara işâret buyurmuş, yer küresini, güneşi, gökleri göründükleri<br />

gibi anlatarak, bunlardan ibret alınmasını, varlığının, büyüklüğünün anlaşılmasını<br />

emr eylemişdir.<br />

Kâdî Beydâvî “rahmetullahi aleyh”, Nahl sûresinde, (Kullarıma hikmet ile ve<br />

güzel va’z ile beni tanıt!) meâlindeki yüzyirmibeşinci âyet-i kerîmeyi tefsîr ederken,<br />

(Anlayışlı, tahsîlli olanlara, fen bilgileri ile; hislerine tâbi’ olan câhil halka da,<br />

görünenleri anlatmakla bildir, demekdir) buyuruyor.<br />

Yehûdî ve hıristiyanlar, kitâblarında, görünüşe göre bildirilenleri okuyunca, hakîkatleri<br />

de böyle sanarak, yeryüzünü düz ve hareketsiz, güneşin bunun etrâfında<br />

döndüğünü, göklerin yer üzerine çadır gibi kapatılmış olduğunu, Allahü teâlânın,<br />

insan gibi, kürsîde oturup, işleri yürütdüğünü sanmışlar, tecribe ile bulunan<br />

fen bilgileri, bu inanışlarına uymadığından, fen adamlarına dinsiz demişlerdir. Fen<br />

adamları, bu haksız hükm karşısında, yehûdîliğe ve hıristiyanlığa saldırmışdır. Meselâ,<br />

din düşmanlığı ile tanınan William Draper (İlm ile dînin çatışması) adlı kitâbında,<br />

(Kâ’inâtdan ayrı, kâ’inâta hâkim, dilediğini yapabilen bir insan yokdur)<br />

diyor ki, bu sözü, Allahü teâlâyı bir insan sanıp bunu inkâr etmekde olduğunu göstermekdedir.<br />

Bir yerinde de, (Kâ’inâtda herşeye hâkim bir kuvvet varsa da, bu papasların<br />

inandığı ilâh değildir) diyerek, Allahü teâlânın, fizik, kimyâ kuvvetlerinin<br />

en büyüğü olacağını zan etdiğini göstermekdedir.<br />

Görülüyor ki, fen adamları arasında dinsiz olanlar, yâ papasların ve câhil halkın<br />

yanlış anladıkları şeylere haklı olarak saldırmış, yâhud zemânlarının fen bilgileri<br />

arasına sıkışıp kalmış olan kafaları ile düşündüklerini, hayâlî inanışlarını inkâr<br />

etmişlerdir. Eğer, islâm âlimlerinin, Kur’ân-ı kerîmden çıkardıkları fenne<br />

bağlı bilgileri, bunların inceliğini, doğruluğunu okuyup anlasalardı, hepsi hakîkati<br />

görüp, seve seve müslimân olurdu.<br />

Neml sûresindeki, meâl-i şerîfi, (Dağları, yerinde duruyor görüyorsun, hâlbuki<br />

bunlar bulut gibi hareket etmekdedir) olan seksensekizinci âyet-i kerîmesini Kâdî<br />

Beydâvî tefsîr ederken, (Yerinde duruyor gördüğün dağlar, bulut gibi, boşlukda<br />

hızlı gitmekdedir. Büyük cismler, bir cihete doğru hızlı gidince, üstündekiler,<br />

bunun hareket etdiğini duymaz) buyurmakdadır. Fahreddîn-i Râzî, Enbiyâ sûresi,<br />

otuzüçüncü âyetinin tefsîrinde, ayın, güneşin, yıldızların felekde, ya’nî mihverleri<br />

ve yörüngeleri [mahrekleri] etrâfında döndüklerini, Dahhâk ve Kelbînin söy-<br />

– 537 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!