22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

mezhebden olur. Otuzaltıncı mektûbdan terceme, burada temâm oldu.<br />

[Eshâb-ı kirâm “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” arasındaki ayrılıkları iyi<br />

ve doğru anlamak için, güvenilen ve herşeyi açık ve ayrı ayrı anlatan i’tikâd kitâblarını<br />

okumalıdır. Sonradan yazılan târîhlere, birbirini tutmıyan çürük sözlere, böyle<br />

olan ansiklopedilere, gazetelere aldanmamalıdır!<br />

Ne kadar şaşılır ki, Cevdet Pâşa (Kısas-ı Enbiyâ) kitâbında, (Hazret-i Alî, kendi<br />

hükûmetinin za’îflediğini, Mu’âviyenin kuvvetinin artdığını görünce, müte’essir<br />

olarak, elem çekerek, Mu’âviyeye ve ayrıca altı kişiye bed düâ etmeğe başladı.<br />

Mu’âviye, bunu işitince, o da Alîye ve ibni Abbâsa ve Hasen, Hüseyne bed düâ<br />

etmeğe başladı) diyor. Deve ve Sıffîn vak’alarını anlatırken de Eshâb-ı kirâmdan<br />

“aleyhimürrıdvân” birkaçı için şânlarına yakışmıyan kelimeler kullanıyor. Şemseddîn<br />

Sâmî de (Kâmûs-ül-a’lâm) kitâbında, hazret-i Mu’âviye ve ba’zı Sahâbî için,<br />

müslimânın söyliyemiyeceği cümleler yazarak, saygısızlık göstermekdedir. Bunun,<br />

böyle saygısızlık göstermesine, pek de şaşılmaz. Çünki bu, (Toprak) ismindeki kitâbında,<br />

Allahü teâlâya karşı da saygısızlık gösteriyor. Hâlık-ı teâlâyı, esîr, madde<br />

derekesine düşürmekden çekinmiyor. Fekat, Cevdet Pâşanın pek safcasına, Abbâsî<br />

târîhlerine, mezhebsizlerin kitâblarına aldanması, insanı hayrete düşürmekdedir.<br />

Çünki, onun (Kısas-ı Enbiyâ)sı, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

hayâtını ve islâm târîhini, geniş ve açık yazan, doğru olarak tanınan, güvenilir, kıymetli<br />

bir kitâbdır. İslâm târîhini öğrenmek istiyenlere, tavsıye edilecek kitâbların<br />

önünde gelmekdedir. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân” arasındaki muhârebeleri,<br />

bunların sebeblerini de insâflı ve doğru yazmakdadır. Meselâ dörtyüzotuzsekizinci<br />

(438) sahîfede diyor ki: (İrtidâd tehlükesi birdenbire büyüdü. Her tarafı<br />

dehşet bürüdü. Yemendeki ve başka yerlerdeki me’mûrlar geri gelmeğe, kara haberler<br />

getirmeğe başladılar. Müslimânlar karanlık gecede yağmura tutulmuş koyun<br />

sürüsü gibi şaşkına döndü. Mürtedlerin sayısı yanında müslimânlar pek az idi.<br />

Fekat, Resûlullahın halîfesi, zemân-ı se’âdetdeki gelişmeyi hiç değişdirmemeğe ve<br />

Resûlullahın niyyetlerini yerine getirmeğe karârlı idi. Mürtedlerle muhârebeyi göze<br />

aldı. Her tarafa birlikler gönderdi. Medîneye hücûma hâzırlanan düşman üzerine,<br />

gece bir şiddetli çıkış yaparak, sabâha kadar savaşdı. Hepsini dağıtdı. Yanındaki<br />

askerlerle birlikde, uzakdaki mürtedlerle muhârebeye gitmek üzere devesine<br />

bindi. Fekat, hazret-i Alî “radıyallahü anh”, halîfenin devesinin yularını tutup,<br />

ey Resûlün halîfesi! Nereye gidiyorsun? Sana Resûlullahın Uhud muhârebesinde<br />

söylediğini söylerim. O gün sana, (Kılıcını kınına sok! Ölümünle bizi yakma!) buyurmuşdu.<br />

Vallahi, sana bir hâl olur ise, müslimânlar, senden sonra düzen bulmaz<br />

dedi. Eshâb-ı kirâmın hepsi, hazret-i Alîyi “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” tasdîk<br />

etdi. Halîfe hazretleri Medîne-i münevvereye döndü.<br />

Halîfe seçilmesindeki sert konuşmalarından hemen sonra, birbirlerine karşı olan<br />

sevgilerine bakınız! Kimseye boyun eğmeyen, halîfe seçimine çağrılmadı diye, hazret-i<br />

Ebû Bekre oy vermesini gecikdiren, Allahın arslanı, hazret-i Alî “radıyallahü<br />

teâlâ anhüm ecma’în” şimdi onun muhârebeye gitmesini önlüyor. Eğer, kalbinde<br />

ona karşı ufak bir kırıklık olsaydı, halîfe harbe gitsin de, ona birşey olursa, yerine<br />

ben geçerim diye düşünür, hiç olmazsa, gitmesine karışmazdı.<br />

Hazret-i Sıddîk gibi, din uğrunda, aslâ cânını esirgemeyen bir zâtın da, cihâd gibi<br />

mühim bir ibâdete başlarken, hiç kimsenin sözü ile, bundan vaz geçmeyeceği<br />

meydânda iken, niyyetinden dönmesi, ancak hazret-i Alînin fikrinin ve sözünün<br />

doğru olduğuna güvenmesinden ve ona uymasından ileri geldiği şübhesizdir.<br />

Hepsinin düşüncesinin ve konuşmasının, hep islâm dînine hizmet niyyeti ile olduğu,<br />

buradan da anlaşılmakdadır “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în”.<br />

Eshâb-ı kirâmdan “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” birkaçının dünyâya düşkün<br />

olduğunu sanan ve yazan sapıklar, onların böyle davranmalarına dikkat etselerdi,<br />

bu büyük zâtlara karşı, kötü zanda bulunmak günâhından kurtulurlardı).<br />

– 514 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!