22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

63 — İKİNCİ CİLD, 13. cü MEKTÛB<br />

Bu mektûb, Mirzâ Şemsüddîne yazılmışdır. Onun mektûbuna cevâb vermekde<br />

ve zâhir âlimlerinin ve tesavvufcuların ve Peygamberlerin vârisleri olan râsih<br />

ilmli âlimlerin hâlini bildirmekdedir:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun ve Onun Peygamberine salât ve selâm olsun! Size ve<br />

doğru yolda olanlara düâlar ederim. İhsân ederek göndermiş olduğunuz şerefli mektûbunuzu<br />

kıymetli kardeşim şeyh Muhammed Tâhir getirdi. Okuyunca bizleri sevindirdi.<br />

Sizinle buluşuncıya kadar, (Mektûbât)daki nasîhat verici mektûbları okumakdayım<br />

diyorsunuz. Kıymetli efendim! Nasîhat vermek, dînimizin birinci vazîfesidir<br />

ve Peygamberlerin en üstününe uymakdır “Ona ve hepsine üstün düâlar ve<br />

her dürlü selâmlar olsun”. Âlimlerin dinden ellerine geçen şey ve Resûlullaha uymaları,<br />

önce i’tikâdlarını düzeltmekdir. Sonra, ahkâm-ı islâmiyye bilgilerini öğrenmek<br />

ve öğrendiklerini yapmakdır. Tesavvuf büyüklerinin ellerine geçen ise, âlimlerin<br />

kavuşdukları ile birlikde, hâller, vecdler ve tesavvuf bilgileri ve ma’rifetleridir.<br />

Peygamberlerin vârisleri oldukları müjdelenmiş olan (Ulemâ-i râsihîn)in dinden<br />

ve Resûlullaha uymakdan ellerine geçenlere gelince, bunlara din âlimlerinin ve<br />

tesavvufcuların kavuşdukları nasîb olduğu gibi, kendilerine nice gizli ve ince bilgiler<br />

de ihsân edilmişdir. Bu gizli ve ince bilgiler, Kur’ân-ı kerîmdeki (Müteşâbihât)<br />

denilen örtülü, kapalı âyetlerle gösterilmekdedir. Te’vîl ederek, ya’nî meâlen bildirilmişlerdir.<br />

[Ehl-i sünnet âlimleri, açık bildirilmemiş olan, ya’nî, ma’nâları şübheli<br />

olan âyet-i kerîmeleri (Te’vîl) etmişlerdir. Te’vîl, bir kelimenin muhtelif ma’nâlarından,<br />

islâmiyyete uygun olanı seçmekdir.] Resûlullaha tam uyan, bu râsih ilmli<br />

büyüklerdir. Peygamberlerin vârisleri, yalnız bunlardır. Resûlullaha tam uydukları<br />

için ve Peygamberlere vâris oldukları için, Peygamberlere ihsân olunan ni’metlerden<br />

bunlara da pay düşmekdedir. O büyüklerin gizli bilgileri, bunlara da duyurulmakdadır.<br />

Bunun için, (Ümmetimin âlimleri, İsrâîl oğullarının Peygamberleri gibidir!)<br />

müjdesi ile şereflenmişlerdir. [Bu hadîs-i şerîfin sahîh olduğu, kitâbımızın ikinci<br />

kısmının, beşinci maddesinde de yazılıdır.] O hâlde, siz de Peygamberlerin en üstününün<br />

ve âlemlerin Rabbinin sevgilisinin yoluna sarılınız! Böylece, se’âdet derecelerinin<br />

en yükseği olan, Ona vâris olmak derecesine kavuşmağa çalışınız!<br />

64 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 62. ci MEKTÛB<br />

Bu mektûb, mubârek oğlu Muhammed Ma’sûm “medde zillühül’âlî” için yazılmışdır.<br />

İnsanın aslının adem olduğunu, ademde hiçbir iyilik bulunmadığını bildirmekdedir:<br />

İnsanın hakîkati, ya’nî zâtı, kendisi, onun nefsidir. Buna, (Nefs-i nâtıka) denir.<br />

İnsan, ben deyince, nefsini göstermekdedir. Bu nefs-i nâtıkanın hakîkati, aslı da,<br />

(Adem)dir. [Adem, yokluk demekdir.] Adem üzerine, vücûd [ya’nî varlık] ışıkları<br />

ve vücûdün sıfatları gelmiş olduğu için, kendini var sanmışdır. Kendini diri, âlim,<br />

kâdir sanmakdadır. Hayât, ilm gibi güzel sıfatları, kendinin sanmış, bunların bulunmasına<br />

kendisi sebeb oluyor sanmışdır. Bunun için, kendini kâmil ve iyi bilmekdedir.<br />

Bütün kötülüklerin kaynağı olan ademden kendisine gelmiş ve öz malı olmuş<br />

bulunan kötülükleri, kusûrları unutmuşdur. Bir kimse, Allahü teâlânın lutfüne,<br />

ihsânına kavuşarak, katmerli câhilliğinden ve yanlış inancından kurtulursa, kendinde<br />

bulunan iyiliklerin, güzelliklerin, kendi malı olmadığını, başka yerden geldiklerini,<br />

bunların varlıkda kalmalarına kendisinin sebeb olmadığını anlar. Kendi<br />

hakîkatinin, özünün, bütün kötülüklerin kaynağı olan adem olduğuna inanır. Allahü<br />

teâlâ ihsân ederek, bu inanışı kuvvetlenirse ve kendindeki kemâlleri, iyilikleri<br />

sâhibine geri verip, bu güzel emânetleri yerine teslîm ederse, kendini yalnız<br />

adem bilir. Kendinde hiçbir iyilik göremez. Bu zemân, kendinin ne adı kalır, ne nişânı,<br />

izi kalır. Ne maddesi kalır, ne eseri kalır. Çünki kendi, yalnız ademdir. Adem<br />

– 754 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!