22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

vâbı olmaz. Fekat, hiç kılmamakdansa, sünnetler yerine kılmalıdır. Çünki, (Hepsini<br />

yapamıyan, elden geleni yapmalı, hepsini elden kaçırmamalıdır) buyurulmuşdur.<br />

Üçüncü şekle gelince, bu, özr ile kılamamış kimse içindir. Çünki, bunun sünnetleri<br />

kılacak kadar kazâyı gecikdirmesi günâh olmuyor. Ba’zıları, ikinci şekli yapmamalı,<br />

üçüncüyü yapmalı diyor. Hâlbuki, üçüncüyü yapabilen kimse, birinciyi yapacak kimse<br />

demekdir. O hâlde nemâzı özrsüz aylarca terk edenlerin, kılmadığı zemânları hesâb<br />

ederek, bu kadar zemân, birinci şekle göre kılması, böyle kılamazsa, ikinci şeklde<br />

kılıp, kazâlarını en kısa zemânda bitirerek Cehennemden kurtulması lâzımdır.<br />

Kazâsı olmıyan, sünnet yerine kazâ kılarsa, bunlar nâfile olur. Nâfile sevâbının<br />

sünnete nazaran çok az olduğunu bildirmişdik.<br />

Şeyh-ul-islâm Ahmed bin Süleymân bin Kemâl pâşa “rahmetullahi teâlâ aleyh”,<br />

(Şerh-ı hadîs-i erba’în) kitâbında, (Sünnetimi terk edene şefâ’atim harâm oldu) hadîs-i<br />

şerîfini şöyle açıklamakdadır:<br />

Bu hadîs-i şerîfde sünnet demek, islâmiyyet yolu demekdir. Çünki, mü’min kimse,<br />

büyük günâh işlese de, şefâ’atden mahrûm olmaz. Hadîs-i şerîfde, (Büyük günâh<br />

işleyenlere şefâ’at edeceğim) buyuruldu. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

Hak teâlâdan getirdiği dîne tâbi’ olmak lâzımdır. Bunu terk eden, şefâ’ate<br />

kavuşamaz. (Şir’at-ül-islâm) kitâbında diyor ki, (Bu hadîs-i şerîfdeki sünnet, yapması<br />

vâcib olan şeyler demekdir. Bu da, Eshâb-ı kirâmın ve Tâbi’în ve Tebe’ı tâbi’înin<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” îmânı ve ibâdetleridir. Bu sünnete yapışanlara,<br />

(Ehl-i sünnet) denir. O hâlde, hadîs-i şerîfin ma’nâsı, inanılacak şeylerde<br />

ve yapılacak ve sakınılacak işlerde Ehl-i sünnetden ayrılanlar, şefâ’ate kavuşamıyacaklardır<br />

demekdir). Birinci kısm, 34. cü maddeye bakınız!<br />

[(Ümmetimin arasında fitne, fesâd yayıldığı zemân, sünnetime sarılana yüz şehîd<br />

sevâbı vardır) hadîs-i şerîfi de, (Selef-i sâlihîn zemânındaki îmân ve ahkâm-ı<br />

islâmiyye bilgilerine uyan kimseye yüz şehîd sevâbı vardır) demekdedir. (Rıyâdun-nâsıhîn)de,<br />

nemâzın ehemmiyyetini anlatırken diyor ki, (İmâm-ı Nâsır-üddîn<br />

Seyyid Ebül-Kâsım Semerkandî diyor ki, bu hadîs-i şerîf, ümmetim arasında fesâd<br />

çıkdığı zemân, Ehl-i sünnet ve cemâ’at i’tikâdında olup, beş vakt nemâzı cemâ’at<br />

ile kılana yüz şehîd sevâbı verilir demekdir). Bunun için, önce ehl-i sünnete uygun<br />

îmân etmek, sonra harâmlardan sakınmak, sonra farzları yapmak, sonra mekrûhlardan<br />

sakınmak, sonra müekked sünnetleri, dahâ sonra da müstehabları yapmak<br />

lâzımdır. Bu sırada, önce olanı yapmıyanın, sonra olanı yapmasının hiç fâidesi olmaz<br />

ve önce olanı yapabilmek için, sonra olanı terk etmesi câiz, hattâ vâcib olur.<br />

Ellialtıncı maddede istincâ bahsine bakınız! Meselâ, îmânı olmıyanın günâhdan sakınması,<br />

harâma devâm edenin farzları yapması, âhıretde işe yaramaz. Bunlardan<br />

birini yapmıyanın sakal bırakmasının fâidesi olmaz. Çünki sakal uzatmak, yukarıdaki<br />

sırada bunlardan sonra gelmekdedir. Sakal traş etmenin bid’at olduğu da söylenemez.<br />

Çünki bid’at, islâmiyyetin emr etmediği birşeyi ibâdet olarak, ya’nî sevâb<br />

kazanmak için yapmak demekdir. Hiçbir müslimân, sevâb kazanmak için sakalını<br />

kazımaz. Sakal traş etmenin mekrûh olduğunu bilir. Bundan dahâ önce lâzım<br />

olan din vazîfesini yapabilmek için traş etmenin câiz olduğunu bilmekde,<br />

böylece ahkâm-ı islâmiyyeye, ya’nî sünnete uymakdadır.<br />

(Bahr-ür-râık)de ve (Dürr-ül-muhtâr)ın Tahtâvî hâşiyesinde, orucu bozmıyan şeyleri<br />

anlatırken diyor ki, (Bıyığa, sakala zînet için, süs için yağ sürmek mekrûhdur.<br />

Cemâl için, ya’nî çirkinliği gidermek, vakârını, şerefini korumak için yağ sürmek<br />

mekrûh değildir. Cemâl için yapılan bir şeyde zînet de hâsıl olursa, zînete niyyet<br />

etmezse, zarâr vermez. Yeni, güzel şeyler giymek de, cemâl için olunca mubâh olur,<br />

iyi olur. Kibr için olursa, harâm olur. Giydiği zemân hâlinde bir değişiklik olmazsa,<br />

kibr için olmadığı anlaşılır. Sakalın uzunluğu sünnet mikdârı ise, dahâ uzatmak<br />

için yağlamak tahrîmen mekrûh olur. Sakalın sünnet mikdârı, bir kabzadır, bir tutamdır.<br />

Sakalın, çenedeki ile birlikde bir tutamdan fazlasını kesmek vâcibdir. (Sa-<br />

– 286 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!