22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

21 — KİRÂ, ÜCRET<br />

İcâre, bir malın, kendini değil de, menfe’atini ya’nî kullanılmasını satmak olup,<br />

kirâya vermek demekdir. Îcâb ve kabûl ile yapılır. Bu satışın semenine (Kirâ, ücret)<br />

denir. Mal sâhibine (Âcir) veyâ (Mûcir), kirâcıya ve işverene, ya’nî ücreti ödeyene,<br />

(Müste’cir), kendi kuvvetini veyâ san’atini kirâya verene, ya’nî çalışan kimseye<br />

(Ecîr) denir. Müste’cir, mûcirin malından, ecîrin de kuvvetinden veyâ san’atinden<br />

fâidelenip, buna karşı ücret ödeyen kimsedir.<br />

(Dürr-ül-muhtâr)da ve (Redd-ül-muhtâr)da diyor ki, bir mal, şer’an ve aklen<br />

nerede kullanılabilirse, o maksadla kullanmak için kirâya verilir. Kumaşı, ev ve mutbah<br />

eşyâsını, süs, gösteriş olarak bulundurmak için; evi, oturmayıp, köleyi, altını,<br />

gümüşü ve otomobili kullanmayıp, başkalarına gösteriş yapmak için kirâ ile almak<br />

fâsid olur. Ücret vermesi lâzım gelmez. Çünki, bu mallar, îcâb eden yerlerde kullanmak<br />

için kirâya verilmemişdir. Bunlar yersiz kullanılsa bile, kirâ vermek lâzım<br />

olmaz. Koklamak için çiçeği, kokan şeyi ve okumak için kitâbı kirâya vermek câiz<br />

değildir. Ücreti ve zemânı söylenerek âriyet vermekle de kirâya verilmiş olur.<br />

Fekat ücreti söylemeden kirâya vermek âriyet olmaz. Fâsid icâre olur.<br />

İcârenin sahîh olması için, ücretin ve menfe’atin bildirilmesi şartdır. Mekânın<br />

ve tarlanın menfe’ati, zemân bildirmekle belli olur. San’at sâhiblerinin, menfe’ati,<br />

zemânı ve işi birlikde söylemekle, nakl vâsıtalarında ise, bu ikiden herhangi<br />

birini söylemekle belli olur. Vakfın, yetîmin, Beyt-ül-mâlın olan tarla, üç seneden,<br />

ev, dükkân ise, bir seneden fazla kirâya verilemez. Uzun zemân kirâya verilmeleri<br />

için, Hanbelî mezhebi taklîd edilmelidir. Fekat, kirâ şartlarının hepsinin Hanbelî<br />

mezhebine uygun olması lâzım olur. Kirâ süresi içinde bozulup telef olan veyâ<br />

kullanırken helâk olan şeyleri kirâya vermek câiz değildir. Meselâ para kirâya<br />

verilmez. Çünki, kullanırken elden gider. Sütü için hayvânı, meyvesi için ağacı veyâ<br />

asmayı, koyun otlatmak için tarlayı, yünü için hayvânı kirâya vermek câiz değildir,<br />

fâsiddir. Altından ve gümüşden zînet eşyâsı süs olarak kullanmak için ve elbise,<br />

kumaş, giymek için kirâya verilir. Kadınlar yalnız zevclerine karşı süslenebilirler.<br />

(Fetâvâ-yı Feyziyye)de diyor ki, (Bey’de olduğu gibi, icâre de, lâzım olmıyan şart<br />

ile fâsid olur. Meselâ, değeri ma’lûm olan malını gemi ile belli iskeleye götürmesi<br />

için, belli ücret ile sözleşirken, gemicinin malın gümrüğünü kendi malından vermesini<br />

şart etmek fâsid olur. Fâsid icârelerde, sözleşilen ücret değil, ecr-i misl verilir.<br />

Bey’de olduğu gibi, icâreyi de ikâle ve fesh etmek câizdir).<br />

Müslimânın [Dâr-ül-islâmda] kâfire ücret ile hizmet etmesi mekrûhdur. İbni Âbidîn<br />

beşinci cild, ikiyüzellibirinci sahîfede diyor ki, (Ücret ile kâfirin şerâbını taşımak,<br />

kilise ta’mîr etmek ve hıristiyana zünnâr gibi küfr alâmetlerini satmak<br />

İmâm-ı a’zama göre câizdir. Müslimân müşterîye mecûsî mesti yapmak veyâ fâsık<br />

elbisesi dikmek mekrûhdur. Çünki, mecûsîye ve fâsıklara benzemeğe sebeb olmakdır).<br />

Kâfir kadının müslimân çocuğa ve müslimân kadının kâfir çocuğa süt anne tutulması<br />

câizdir. [Buradan anlaşılıyor ki, ölümden kurtarabilmek için, müslimâna<br />

kâfir kanı da vermek câiz olur.] Bir menfe’ati, başka cins menfe’at karşılığı kirâya<br />

vermek câizdir. Meselâ evin kirâsı karşılığı olarak tarlayı kirâlamak câizdir. Fekat,<br />

elbiseyi kirâya verip, kirâ olarak başka elbise almak câiz olmaz. Bir yeri, nemâz<br />

kılmak için kirâya vermek câiz değildir. Bunun kirâsını almak harâm olur. Burasını<br />

bir iş yapmak için kirâlamalı ve nemâz da kılmalıdır.<br />

Tahtâvî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Dürr-ül-muhtâr) hâşiyesi, son cildin sonunda<br />

diyor ki, (Zâlim sultânların uşr olarak milletden alıp kullandıkları malları,<br />

uşr denilse dahî, uşr olmaz. Divândan Câmekiyyelerini almış olurlar, ya’nî, millete<br />

hizmet edenlere, devletin vereceği ücretleri, milletden toplamış olurlar. Bu al-<br />

– 869 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!