22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

nin, ya’nî kaderin, Levh-i mahfûzda yazılması kazâdır. Bir kimseye takdîr edilen<br />

belâ, kazâ-i mu’allak ise, ya’nî, o kimsenin düâ etmesi de, takdîr edilmiş ise, düâ<br />

eder, kabûl olunca, belâyı önler. (Ecel-i kazâ)yı da, iyilik etmek gecikdirir. Fekat,<br />

(Ecel-i müsemmâ) değişmez. Ecel-i kazâ denilen, meselâ, bir kimse, eğer iyi iş yapar,<br />

yâhud sadaka verir, hac ederse ömrü altmış sene, bunları yapmazsa kırk sene<br />

diye takdîr edilmesi gibidir. Vakt temâm olunca, eceli bir ân gecikmez. Birinin<br />

üç gün ömrü kalmış iken akrabâsını, Allah rızâsı için ziyâret etmesi ile, ömrü<br />

otuz seneye uzar. Otuz yıl ömrü olan kimse de, akrabâsını terk etdiği için, ömrü<br />

üç güne iner. (Lübâb-üt-te’vîl) [ya’nî (Tefsîr-i Hâzin)] kitâbında diyor ki, takdîr,<br />

ezelde Levh-i mahfûzda yazılmışdır. Sonradan birşey yazılmaz. Ya’nî, Levh-i<br />

mahfûzda olacak değişiklikler ve ömürlerin artması ve kısalması da, ceffelkalem<br />

[ya’nî ezelde] yazılmışdır ki, buna kazâ-i mu’allak denir. Allahü teâlânın kaderi,<br />

ya’nî ezelde ilmi nasıl ise, Levh-i mahfûzdaki değişiklikler, ona uygun olur. Ömer<br />

“radıyallahü anh” yaralanınca, Ka’bül-ahbâr buyurdu ki, Ömer “radıyallahü anh”<br />

dahâ yaşamak isteseydi, düâ ederdi. Zîrâ onun düâsı elbette kabûl olur. İşitenler<br />

şaşırıp, nasıl böyle söylüyorsun, Allahü teâlâ meâlen, (Ecel, bir ân gecikmez ve vaktinden<br />

önce gelmez) buyurdu, dediklerinde, (Evet, ecel hâzır olduğu vakt gecikmez.<br />

Fekat, ecel hâsıl olmadan önce, sadaka ile, düâ ile, amel-i sâlih ile, ömür uzar.<br />

Zîrâ Fâtır sûresinde meâlen, (Herkesin ömrü ve ömürlerin kısalması hep yazılıdır)<br />

buyurulmakdadır) dedi.<br />

Her sene, [Şa’bân ayının onbeşinci Berât gecesinde] o senede olacak şeyler, ameller,<br />

ömürler, ölüm sebebleri, yükselmeler, alçalmalar, ya’nî herşey Levh-i mahfûzda<br />

yazılır.<br />

Dâvüd aleyhisselâmın yanına iki kişi gelip, birbirinden şikâyet etdi. Dinleyip karâr<br />

verip giderken, Azrâîl “aleyhisselâm” gelip, (Bu iki kişiden, birincisinin eceline<br />

bir hafta kaldı. İkincisinin ömrü de, bir hafta önce bitmişdi, fekat ölmedi) dedi.<br />

Dâvüd “aleyhisselâm” şaşıp, sebebini sorunca, (İkincisinin bir akrabâsı vardı.<br />

Buna dargın idi. Bu gidip, onun gönlünü aldı. Bundan dolayı, Allahü teâlâ, buna<br />

yirmi yıl ömür takdîr buyurdu) dedi. [(Emâlî kasîdesi) altmışikinci beytinde, (Öldürülen<br />

kimsenin eceli, münkatı’ değildir). Ya’nî, o ânda, ömrü ortadan kesilmiş<br />

değildir. (Kâmûs) mütercimi Ahmed Âsım efendi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bu<br />

beyti şerh ederken diyor ki, (Ehl-i sünnete göre, öldürülen kimsenin, o ânda eceli<br />

gelmişdir. Ömrü ortadan kesilmemişdir. Herkesin eceli bir dânedir).] Görülüyor<br />

ki, müslimân olan ve islâmiyyete uygun akrabâyı ziyâret çok lâzımdır. Hiç olmazsa<br />

haftada veyâ ayda bir ziyâret etmeli, kırk günü geçirmemelidir. Uzak memleketde<br />

ise, mektûbla ve telefonla gönlünü almalıdır. Dargın, kinli ise de, vaz<br />

geçmemelidir. Akrabâsı gelmezse, cevâb vermezse de, giderek veyâ hediyye, selâm<br />

göndererek, yâhud mektûb ile ve telefon ile yoklamakdan vazgeçmemelidir.<br />

Allahü teâlâ, müslimân olan ve sâlih olan akrabâyı ziyâreti emr ediyor. Söylediğimiz<br />

gibi hareket ederek, bu emr yapılmış olur. (Berîka) ve (Hadîka) kitâblarında<br />

diyor ki, (Kat’-i rahm, ya’nî akrabâ ile ilişiği kesmek büyük günâhdır. Erkek olsun,<br />

kadın olsun zî rahm-i mahrem akrabâyı ziyâret etmek vâcibdir. Amca kızı gibi<br />

mahrem olmıyan zî rahm akrabâyı ve zî rahm olmıyan akrabâyı ziyâret vâcib değildir.<br />

Fekat bunlara da hediyye, selâm yollamak müstehâbdır). Yetîmlere de<br />

acımalı, gücendirmemelidir. Yetîmin başını sıvayana, hac sevâbı verilir. Allahü teâlâ<br />

bir kulunu severse, âhırete yarar işler, iyi, güzel ameller yapdırır. Allahü teâlâdan<br />

hidâyet olmazsa, yüzlerce kitâb okusa, nasîhat dinlese yola gelmez. Ya’nî terbiye<br />

kabûl etmiyen kimseye nasîhat vermek, öküze tecvîd okutmağa benzer.<br />

[Doktor bulmak ve ilâc bulmak da, takdîre bağlıdır. Allahü teâlâ, takdîrine göre<br />

sebebleri yaratmakdadır. Çok eskiden bilindiği gibi, bir yeri kesilen insanın eceli<br />

gelmedi ise, damarı bağlanır, ilâc verilir, ölmez. Eceli gelmiş ise, damarı bağlıyacak<br />

biri bulunamaz. Kanı akar, mikrop kapar, ölür. Yürek adalesi bozuk olan ağır<br />

– 699 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!