22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

ması demekdir. Beta şuâ’ları ise, atomdan elektron atılmasıdır.<br />

Kimyâ hâdiseleri [ya’nî kimyevî değişmeler], atomların dış halkalarındaki<br />

elektronlar arasında olur. İç halkalarda ve çekirdekde olmaz.<br />

Atom yapısının son şeklini, [m. 1922] de Danimarkalı fizikci Bohr bulmuşdur.<br />

Bohr, gazların tayf vermeyip, hatlar hâlinde mu’ayyen dalga boyları meydâna<br />

getirdiklerini düşünerek, atom elektronlarının, çekirdek etrâfında ayrı ayrı ve<br />

mu’ayyen mahrekler üzerinde döndüğünü kabûl etdi. Elektron, kendi mahrekinden,<br />

çekirdeğe dahâ yakın bir mahreke geçerken, enerji verir, ya’nî şuâ’ yayar dedi.<br />

Bir elektron dışdan birinci mahrekden, ikinciye geçerken verdiği şuâ’da mu’ayyen<br />

bir tayf hattı, üçüncüye geçerken, başka bir tayf hattı, ikinci yörüngeden<br />

üçüncüye geçerken, başka bir tayf hattı hâsıl ediyor. Spektroskopisi yapılan bir element<br />

içinde, milyonlarca atom olduğundan, tayfda çeşidli hatlar hâsıl oluyor.<br />

Atomlar, şuâ’ emerse, elektronları, çekirdekden uzak mahreklere sıçrar ve enerjileri<br />

artar. Sonra şuâ’ [ya’nî enerji] neşr ederek kendiliğinden, çekirdeğe yakın mahreklere<br />

geçer.<br />

Röntgen şuâ’larına gelince, katod şuâ’larının bir elektronu, katod karşısına<br />

konan ma’den levhanın atomlarına vurarak iç mahreklerde dönmekde olan bir<br />

elektronu atomdan dışarı atar. Bu elektronun boş kalan yerine, dışındaki mahrekden<br />

bir elektron atlar. Bunun da yerine, dahâ dışardaki mahrekden ve böylece çeşidli<br />

mahreklerden, iç mahreklere elektron atlarken röntgen şuâ’ları hâsıl olur. Göze<br />

görünen ve ultraviole şuâ’lar, atomun dış elektronları tarafından husûle getirilir.<br />

Röntgen şuâ’ları ise, iç mahreklerdeki elektronlardan hâsıl olur.<br />

Bir elementin, devrî tasnîf cedvelinde bulunduğu yerin gurup numarası, elementin<br />

en dış mahrekinde bulunan elektron adedini gösterir. Elementin bulunduğu<br />

devr numarası, çekirdek etrâfındaki mahrek (elektron halkası) mikdârını, elementin<br />

atom numarası da, atomdaki bütün elektronların mecmû’unu gösterir.<br />

RADAR — Uzaklarda veyâ karanlık, bulut veyâ sis içinde olup, görünmiyen cismlerin<br />

durumunun ve yerinin yüksek frekanslı dalgalar ile tesbîtini sağlıyan bir cihâzdır.<br />

İlk adı (Radiolocation)dur. Bu cihâza Radar adı Amerikalılar tarafından, ikinci<br />

dünyâ savaşında verilmişdir. Radar kelimesi İngilizce (Radio, Angle, Direction<br />

and Range), (Radyo, Açı, İstikâmet ve Menzil) kelimelerinin baş harfleri bir araya<br />

getirilerek yapılmışdır. [m. 1939] yılında İngilterede uçakların uzakdan tesbîti için<br />

radar istasyonları kuruldu. Cihâz, bir verici ve bir de alıcıdan müteşekkildir. Verici<br />

vâsıtası ile yayınlanan enerji, boşlukda bir cisme çarpıp geri döndüğü vakt, alıcının<br />

kadranındaki katod ışınlı silloskop üzerinde ışıklı bir nokta hâlinde görünür.<br />

Bu şeklde cihâzı çalışdıran şahs, çok uzaklarda bulunan uçakları veyâ gemilerin yerini,<br />

sayısını, uzaklıklarını ve yüksekliklerini kat’î olarak hesâblamağa muvaffak olur.<br />

Radarlar, ikinci dünyâ savaşında, yer kontrolü, yol kesicileri, savaş uçaklarının geceleri<br />

tahrîbinde yardımcı olmuşdur. Radardan istifâde edilerek yapılan manyetron<br />

valfı, uçaklara da monte edilmiş, böylece, geceleri karanlık veyâ bulut yüzünden görülmiyen<br />

hedeflerin uçakdan hatâsız bombardımanı mümkin olmuşdur.<br />

AYA SEYÂHAT — Bu seyâhat, bir dev füze ile yapılmakdadır. Füze fransızca<br />

bir kelimedir. Fişenk demekdir. Silâhların sınıflandırılmasında güdümlü mermîlere,<br />

balestik mermîlere, topçu roketlerine ve fezâda silâh olarak bulunan<br />

peyklere şâmil olan umûmî bir ta’bîrdir. Kısa menzilli, orta menzilli, uzun menzilli,<br />

kıt’alar arası ve kıt’alar üstü ve Aya seyâhat füzeleri mevcûddur. Füzelerin fe’âliyyetine<br />

esâs, Newton prensibidir. [m. 1867] de ifâde edilen bu prensibe göre (her<br />

te’sîre karşı kendisine müsâvî bir aks-i te’sîr hâsıl olur).<br />

[1388] hicrî ve [1968] mîlâdî seneleri nihâyetlerinde, Amerikalıların aya ilk<br />

olarak sevk etdikleri dev füze, 110 metre tûlündedir. Bu uzunlukdaki yatay vaz’ıyyetde<br />

bir vince rabt edilmişdir. Vinc dikilerek füzeyi şâkûlî vaz’ıyyete getirmek-<br />

– 551 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!