22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

hiç bir şeyh, kendisine talebe bulamazdı. Fekat, şeyh olmak için değil, dîni, islâmiyyeti<br />

yaymak için emr olundum). Şeyh-i ekber Muhyiddîn-i Arabî, hadîs ilminde<br />

sâhib-i isnâd ve fıkh ilminde ictihâd makâmında idi. Buyurur idi ki, (Peygamberimizin<br />

“sallallahü aleyhi ve sellem”, (Hesâba çekilmeden evvel, hesâbınızı<br />

görünüz) emrleri ile, ba’zı meşâyıh, hergün ve her gece yapdıkları işlerden kendilerini<br />

hesâba çekiyor. Ben, hesâbda onları geçdim ve işlediklerimle berâber, düşündüklerimde<br />

de, hesâbımı görüyorum). Vahdet-i vücûdun kurucusu ve reîsi gibi olan,<br />

Sultân-ül-ârifîn Bâyezîd-i Bistâmî ve Seyyidüttâife Cüneyd-i Bağdâdî, tepeden<br />

tırnağa kadar, islâmiyyete uymuş idiler. Bâyezîd nemâz kılarken göğüs kemiklerinin<br />

hırıltısı işitilirdi. Hallâc-ı Mansûrun sözlerini herkes işitmişdir. Bununla berâber,<br />

her gece gündüzde bin rek’at nemâz kılardı ve i’dâm olunduğu günün gecesinde<br />

beşyüz rek’at kılmışdı. [(Ma’rifetnâme) de diyor ki, (Evliyânın iki alâmeti<br />

vardır: Etta’zîm-ü li-emrillah veşşefakatü li-halkıllah. Ya’nî, Allahü teâlânın emrlerine<br />

ta’zîm ve hurmet ve mahlûklarına şefkatdir).]<br />

Ne kadar şaşılır ki, kimseye karışmamalı, vicdânlara tecâvüz etmemeli diyenlerden<br />

ba’zıları, her biri başka yola sapmış bulunan Yehûdî, Cûkiyye, Berehmen, Mülhid,<br />

Zındık, Ermeni, [Mason] ve mürted kâfirleri ile iyi görüşüyor ve sevişiyorlar<br />

da, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sünnetine, ya’nî yoluna yapışan<br />

Ehl-i sünnet vel-cemâ’ate mürteci’, gerici ve yobaz diyor ve (Cehennemden kurtulacak<br />

yalnız bunlardır) diye müjdelenen ve (Benim ve Eshâbımın yolunda yürüyenler<br />

yalnız bunlardır) diye medh-u senâya mazhar olan bu hakîkî müslimânlara<br />

düşmanlık ediyorlar. Kâfirler ile sulh ve dostluk edip, bu doğru müslimânları incitmekden<br />

ve bunları tahkîr ve yok etmekden zevk alıyorlar. Âlemlere rahmet olan<br />

Muhammed aleyhisselâmın izinde gidenlere düşmanlık, Kur’ân-ı kerîmde adâvetle<br />

emr olunan kâfirlere dostluk, nasıl vahdet-i vücûddur ve nasıl berâberlikdir? Bu<br />

düpedüz kâfirlik ve islâm düşmanlığı değil midir? [Altıncı cildde 55. ci mektûba bakınız!<br />

Bu mektûbun tercemesi (Hak Sözün Vesîkaları) kitâbımıza ilâve edilmişdir.]<br />

Peygamberlerin, Eshâb-ı kirâmın, Tâbi’înin ve Selef-i sâlihînin “radıyallahü anhüm<br />

ecma’în” hepsi, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapmak için ne kadar uğraşdı.<br />

Bu yolda ne kadar eziyyetlere ve cefâlara katlandılar. Kimseye karışmamak dînimizde<br />

iyi olsaydı, kalbin bir günâhı inkâr etmesi, îmânın alâmeti buyurulmazdı.<br />

Nitekim, hadîs-i şerîfde, (Günâh işleyeni, eliniz ile men’ ediniz, buna kuvvetiniz<br />

yetmezse, söz ile mâni’ olunuz. Bunu da yapamaz iseniz, kalbiniz ile beğenmeyiniz!<br />

Bu ise, îmânın en aşağısıdır) buyuruldu. Emr-i ma’rûf yapmamak iyi olsaydı,<br />

günâh işleyen bir kavm helâk olurken, bunlara emr-i ma’rûf yapmayan âbid de, birlikde<br />

helâk olmazdı. Nitekim, bir hadîs-i şerîfde, (Allahü teâlâ, Cebrâîl aleyhisselâma,<br />

filân şehri yerin dibine geçir, diye emr etdi. Cebrâîl, yâ Rabbî! Bu şehrdeki<br />

filânca kulun sana bir ân ısyân etmedi. Hep itâ’at ve ibâdet ediyor deyince, onu<br />

da berâber geçir! Zîrâ günâh işleyenleri görünce, bir kerrecik yüzünü değişdirmedi)<br />

buyuruldu.<br />

Süâl: Mâide sûresi, yüzsekizinci âyet-i kerîmesinde meâlen; (Ey îmân eden<br />

kullarım! Kendinize dikkat ediniz! Doğru yolu bulursanız, başkasının sapıtması size<br />

zarar vermez) buyurulmakdadır. Burada, emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yapmağa<br />

müsâ’ade edilmiyor denirse?<br />

Cevâb: Buradaki doğru yolu bulmak için, emr-i ma’rûf ve nehy-i münkeri de yapmak<br />

lâzımdır. Ya’nî âyet-i kerîmede meâlen; (Ey mü’min kullarım! Emr etdiğim<br />

işleri, ibâdetleri yapar ve emr-i ma’rûf ve nehy-i münker eder iseniz, başkalarının<br />

yoldan çıkması, size zarar vermez) buyurulmakdadır. Bu âyet-i kerîmenin, ne<br />

zemân ve ne için geldiği ve bundan sonra emr-i ma’rûf ve nehy-i münker hakkında,<br />

nice âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîfler emr buyurulduğu, kitâblarda yazılıdır.<br />

Süâl: Emr-i ma’rûf ve nehy-i münker ve kâfirler ile cihâd, Peygamberlerin yoludur.<br />

Evliyânın yolu, vicdânlara dokunmamak, kimseye karışmamak değil midir?<br />

– 94 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!