22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

iyyike vel Enbiyâ-illezîne min kablî inneke erhamürrâhimîn) buyurduğunu, Taberânî<br />

ve İbni Hibbân ve Hâkim ve Süyûtî bildirmekdedir. Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden<br />

Osmân bin Huneyf bildiriyor ki, iyi olması için düâ istiyen bir a’mâya, abdest<br />

alıp, iki rek’at nemâz kılmasını, sonra (Allahümme innî es’elüke ve eteveccehü<br />

ileyke bi-Nebiyyike Muhammedin Nebiyyirrahme, yâ Muhammed innî eteveccehü<br />

bike ilâ Rabbî fî hâcetî-hâzihî, li tukdâ-li, Allahümme şeffi’hü fiyye) okumasını<br />

emr etmişdir. Bu düâ, (Merâkıl-felâh) ve bunun Tahtâvî hâşiyesi ve türkçe tercemesi<br />

olan (Ni’met-i islâm) kitâblarında, (Hâcet nemâzı) sonunda ve (Şifâ üs-sikâm)<br />

ve (Nûr-ül-islâm)da ve (Dürerüsseniyye)de de yazılıdır. Eshâb-ı kirâm “radıyallahü<br />

teâlâ anhüm ecma’în”, bu düâyı hep okurdu. Hâkimin bildirdiği sahîh hadîsde<br />

buyuruldu ki, Âdem “alâ Nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” Cennetden<br />

çıkarılınca, çok düâ etdi. Tevbesi kabûl olmadı. Nihâyet (Yâ Rabbî! Oğlum Muhammed<br />

hurmeti için, bu babaya merhamet et) deyince, düâsı kabûl oldu ve (Yâ<br />

Âdem! Muhammed aleyhisselâmın ismi ile, her ne isteseydin kabûl ederdim, Muhammed<br />

olmasaydı, seni yaratmazdım) buyuruldu. Bu hadîs-i kudsî, (Mevâhib) ve<br />

(Envâr)ın başında da yazılıdır. Böyle olduğunu, Âlûsînin (Gâliyye) kitâbı da, yüzdokuzuncu<br />

sahîfesinde uzun bildirmekdedir. Bu düâlarda bulunan (hak) kelimesi,<br />

hurmet, kıymet demekdir. Sevdiklerine verdiği kıymetli dereceler hâtırı için istemekdir.<br />

Çünki, hiçbir mahlûkun, hiçbir bakımdan, Allahü teâlâda hakkı yokdur.<br />

Süâl: O zemân, Muhammed “aleyhisselâm” dünyâda yokdu. Üçyüzonüçbin<br />

sene sonra dünyâyı teşrîf edecekdi. Âdem “aleyhisselâm”, Onu nereden bildi?<br />

Cevâb: Âdem “aleyhisselâm”, Cennetde iken, Cennetin her yerinde ve Arş üzerinde<br />

(Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah) yazılı gördü. Onun, Allahü teâlânın<br />

en sevgili kulu olduğunu, bundan anlamışdı. Bunlar, oralarda islâm harfleri<br />

ile yazılı idi. Demek ki, o harfler, insan yapısı değildir. Dünyâ ve Âdem yokken,<br />

o harfler vardı. Bütün kitâblar ve sahîfeler, islâm harfleri ile gönderilmişdir.<br />

Bu düâlar gösteriyor ki, Allahü teâlânın sevdikleri ile tevessül etmek, ya’nî onları<br />

araya koyarak, onların hâtırı ve hurmeti ile Ondan istemek câizdir.<br />

İbni Âbidîn “rahmetullahi teâlâ aleyh”, beşinci cild, beşyüzyirmidördüncü sahîfede<br />

buyuruyor ki, (Resûlullahı vesîle kılarak Allahü teâlâya düâ etmek güzel<br />

olur. Önce ve sonra gelen âlimlerden hiçbiri buna karşı birşey demedi. Yalnız İbni<br />

Teymiyye bunu kabûl etmedi. Hiç kimsenin söylemediğini söyliyerek ortaya bir<br />

bid’at çıkarmış oldu. Böyle olduğunu, İmâm-ı Sübkî güzel açıklamakdadır).<br />

Ahmed bin Seyyid Zeynî Dahlân “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Mekkenin müftîsi<br />

ve reîs-ül-ulemâsı ve Şâfi’î şeyh-ul-hutebâsı idi. Birçok eserleri olup, (Hülâsatül-kelâm<br />

fî beyân-i umerâ-il beled-il-harâm), (Firredd-i alel-vehhâbiyyet-i-etbâ-ı<br />

mezheb-i İbni Teymiyye) ve (Ed-Dürer-üs-seniyye) kitâblarında bunların içyüzlerini<br />

açıklamakda, yanlış yolda, sapık olduklarını âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflerle<br />

göstermekdedir. (Hülâsat-ül-kelâm)da, şöyle demekdedir:<br />

Resûlullahı hayâtda iken de, vefâtından sonra da, vesîle ederek düâ etmek sahîhdir<br />

ve câizdir. Bunun gibi, Evliyâyı ve Sâlihleri vesîle ederek düâ etmek câiz olduğunu<br />

hadîs-i şerîfler göstermekdedir. [(Feth-ul-mecîd) kitâbının 167, 170, 191,<br />

208, 248, 353, 414, 416, 482, 486 ve 504. cü sahîfelerindeki yazılar müslimânlara iftirâdır.]<br />

Hazret-i Ömerin yağmur düâsına çıkarken hazret-i Abbâsı götürmesi, Resûlullahdan<br />

başkası ile de tevessül olunabileceğini göstermek için idi. [Yağmur düâsının<br />

nasıl yapılacağı (İslâm ahlâkı) kitâbımızda yazılıdır.] Ehl-i sünnet âlimleri<br />

buyuruyorlar ki: Te’sîri veren, yaratan, îcâd eden, fâide ve zarâr veren, yok eden<br />

ancak Allahü teâlâdır. Onun şerîki yokdur. Peygamberler ve bütün diriler ve<br />

ölüler, te’sîr, fâide ve zarâr yaratamazlar. Hiçbir şeye te’sîr yapamazlar. Yalnız, Allahü<br />

teâlânın sevgili kulları oldukları için, onlarla bereketleniriz. Onlar da, dirilerin<br />

te’sîr etdiğine, ölülerin te’sîr etmediğine inanıyorlar. (Feth-ul-mecîd) kitâbının<br />

70, 77, 98, 104, 239, 248, 323, 503 ve 504. cü sahîfelerinde, (Meyyitden ve gâ-<br />

– 450 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!