22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

önce teklîf yapılmaz). Eş’arî mezhebi böyledir. Muhtâr olan kavl de budur. Bu âlimler,<br />

(Yerleri ve gökleri ve kendini gören, aklı başında bir kimsenin Allahü teâlânın<br />

varlığını anlamaması özr olmaz) sözünden murâd ve maksad, Peygamberlerden<br />

“aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” işitdikden sonra, anlamaması özr olmaz demekdir,<br />

dediler). İmâm-ı Rabbânî “kuddise sirruh” de, 266. cı mektûbunda böyle<br />

buyurmuşdur.<br />

Eflâtunun Îsâ “aleyhisselâm” zemânında yaşadığı (Burhân-ı kâtı’) kitâbında yazılıdır.<br />

Avrupa kitâblarında, Eflâtunun, mîlâddan, ya’nî Îsâ aleyhisselâmın dünyâyı<br />

teşrîfinden [347] sene önce öldüğü yazılıdır. Platon ismi de verilen bu Yunan<br />

felesofunun dersleri meşhûr olduğundan, ölüm zemânına inanılırsa da, Îsâ “aleyhisselâm”,<br />

gizli dünyâya gelip ve dünyâda az kalıp, göke çıkarıldığından ve kendisini<br />

ancak oniki havârî bilip, Îsevîler az ve asrlarca gizli yaşadıklarından, mîlâd,<br />

ya’nî noel gecesi doğru anlaşılamamışdır. Mîlâdın, birinci kânûn [aralık] yirmibeşinde<br />

veyâ ikinci kânûn [ocak] altıncı veyâ başka gün olduğu sanıldığı gibi, bugünkü<br />

mîlâdî senenin beş sene fazla olduğu, çeşidli dillerdeki kitâblarda, meselâ Hasîb<br />

beğin 1333 [m. 1915] baskılı (Kozmografya) kitâbında ve (Takvîm-i Ebüzziyâ)da<br />

yazılıdır. O hâlde, mîlâdî sene, müslimânların senesi olan hicrî sene gibi doğru ve<br />

kat’î olmayıp, günü de, senesi de şübheli ve yanlışdır. İmâm-ı Rabbânînin “kuddise<br />

sirruh” ve (Burhân-ı kâtı’)ın bildirdiklerine göre, üçyüz seneden fazla olarak<br />

noksândır ve Îsâ “aleyhisselâm” ile Muhammed “aleyhisselâm” arasındaki zemân,<br />

bin seneden az değildir. (Mevâhib-i ledünniyye) ikinci cild, üçüncü faslda diyor ki:<br />

(İbni Asâkirin, Şa’bîden “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” haber verdiğine göre, Îsâ<br />

aleyhisselâm ile Muhammed aleyhisselâm arasında, [963] sene fark vardır).<br />

İmâm-ı Muhammed Gazâlî, imâm-ı Ahmed Rabbânî ve dahâ birçok islâm büyükleri,<br />

Yunan felsefesini inceleyip, didik didik etmiş ve o felsefecilerin, ne kadar<br />

câhil, ahmak ve kâfir olduklarını bildirmişlerdir. Müslimânların, böyle kâfirleri beğenmemelerini,<br />

onlara aldanmamalarını, birçok kitâblarında yazmışlardır.<br />

O hâlde, kâfirlerin, mürtedlerin, islâm düşmanlarının (İslâm âlimleri, tesavvuf<br />

adamları, Yunan felesoflarının, Roma tesavvufcularının, Batlemyus mektebinin<br />

te’sîri altında kalmış) demeleri temâmen yersiz ve yanlışdır. İslâm âlimlerini “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyhim ecma’în”, onların talebesi ve taklîdcisi şekline sokarak, bunları<br />

küçültmek için, düşmanca yapılan iftirâlardır. Hâlbuki, islâm âlimleri, Yunan<br />

ve Roma felsefesini ve hukûkunu, çok ince ve kuvvetli bilgileri ile çürüterek yere<br />

sermiş, onların hukûk, ahlâk ve tıb üzerindeki sözlerinden doğru olanlarının, eski<br />

Peygamberlerin “aleyhimüssalevâtü vetteslîmât” kitâblarından çalma olduklarını<br />

bildirmişlerdir. Sôfiyye-i aliyyenin tesavvufa âid sözleri, câhillerin zan etdikleri<br />

gibi, kitâbdan okumakla, başkalarından öğrenmekle ve taklîd ile değil, keşf ile<br />

ya’nî mubârek kalblerine, temiz rûhlarına akıp gelmekle anladıkları ma’rifetlerdir.<br />

Bu hakîkatleri, (Mektûbât)ın birçok mektûbu, çok güzel bildirmekdedir.<br />

Eski Yunan felsefecileri ve şimdiki komünistler, herşeyi akl ile anlamağa, akla<br />

uydurmağa kalkışan ve yalnız aklın beğendiğine inanan kimselerdir. Bunlar, aklın<br />

erebileceği şeylerde doğruyu bulabilir ise de, aklın kavrıyamadığı, erişemediği<br />

birçok şeylerde yanılıyor, aldanıyorlar. Nitekim, eski Yunan felsefecilerinin sonra<br />

gelenleri, öncekilerinin yanlışlarını çıkarmış, birbirlerini beğenmemişlerdir.<br />

İslâm âlimleri “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”, zemânlarına kadar olan fen<br />

bilgilerini okuyup ve seksen bilgiyi iyi öğrendikden sonra, islâmiyyetin gösterdiği<br />

yolda, kalblerini açarak, nefslerini temizliyerek, aklın erişemediği bilgilerde de<br />

doğruyu bulmuşlar, hakîkate varmışlardır. İslâm âlimlerine felesof demek, bunları<br />

küçültmek olur. Felsefeciler, yanılıcı olan aklın esîri, mahkûmu kimselerdir.<br />

Bunlar tecribe etmeyip, akl ile söylediklerinde ve deneyleri açıklarken vehmlerine<br />

kapıldıkları zemânlarda aldanıyor, zararlı oluyorlar. Bunun için ve aklın üstüne<br />

çıkamadıkları için, bunlar, islâm âlimi gibi yüksek olamaz.<br />

– 761 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!