22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

68 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 39. cu MEKTÛB<br />

Bu mektûb, Mevlânâ Muhammed Sâdık Keşmîrîye yazılmışdır. Tesavvufcuların<br />

(İlm-ül yakîn) bilgisi ile eski Yunan felsefecilerinin (İlm-ül yakîn) bilgisi arasındaki<br />

farkı açıklamakdadır:<br />

Allahü teâlâya hamd olsun! Onun seçdiği, sevdiği kullarına selâm olsun! Tesavvufculara<br />

göre, (İlm-ül yakîn) demek, eserden müessiri, ya’nî işi görerek, bunu yapanı<br />

anlamakdır. Eski Yunan felsefecileri de, ya’nî herşeyi akl ile anlayıp beğenmek<br />

yolunda olanlar da, böyle söylüyorlar. Bu ikisi arasında ne fark vardır? Tesavvufcuların<br />

ilm-ül yakînleri niçin keşf ve şühûd ile olmakdadır? Tesavvufcu<br />

olmıyan din âlimlerinin ilm-ül yakînleri ise, niçin felsefecilerin anladığı gibidir? Bunları<br />

kısaca bildirelim. Her iki ilm-ül yakînde de, eseri, işi görmek lâzımdır. Görünmeyen<br />

müessire eserden yol bulunur. Eserden müessire insanı götüren yol, bu ikisi<br />

arasında olan bağlantıdır. Tesavvufcuların ilm-ül yakîninde, bu bağlantı da,<br />

keşf ve şühûd ile belli olmakdadır. Din âlimlerinin ve felsefecilerin ilm-ül yakîninde<br />

ise, bu bağlantı, akl ile düşünerek, inceliyerek anlaşılmakdadır. Bundan dolayı,<br />

tesavvufcuların eserden müessiri anlamaları, (Hadsî)dir. Ya’nî hemen, çabuk<br />

hâsıl olur. Hattâ (Bedîhî)dir. Ya’nî meydândadır, apaçıkdır. Ötekilerin, eseri görüp<br />

müessiri anlıyabilmeleri ise, düşünmekle, incelemekle olur. Görülüyor ki,<br />

tesavvufcuların ilm-ül yakîni keşf iledir, şühûd iledir. Ötekilerin ise, akl ile incelemedikce<br />

hâsıl olamaz. Tesavvufcuların ilm-ül yakînine de (İstidlâl), ya’nî düşünmek<br />

ve incelemek deniliyor ise de, eserden müessiri anlamağa bu ism verildiği için<br />

denilmişdir. Yoksa, istidlâl olmayıp, keşf ve şühûddur. Din âlimlerinin ilm-ül yakînleri,<br />

istidlâl iledir. Çok kimse, bu ince farkı anlıyamamışdır. Bunlardan ba’zıları,<br />

tesavvuf büyüklerine “kaddesallahü teâlâ esrârehümül’azîz” dil uzatmışlardır.<br />

Herşeyin doğrusunu bildiren yalnız Allahü teâlâdır. Doğru yolda bulunanlara<br />

bizden selâm olsun!<br />

Müslimânım, gece gündüz, tapdığım dergâh bir,<br />

bir dakîka, tevhîdden ayrılmadım, Allah bir!<br />

69 — ÜÇÜNCÜ CİLD, 50. ci MEKTÛB<br />

Bu mektûb, kâdî Nasrullaha yazılmışdır. Ulemâ-i râsihîn ve diğer din âlimlerinin<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” istidlâlleri arasındaki farkı bildirmekdedir:<br />

(İstidlâl), eseri görerek, ya’nî yapılan işi görerek, müessiri, bu işi yapanı anlamak<br />

ve mahlûkları görerek, hâlıkı anlamak demekdir. (Ulemâ-i râsihîn) ve<br />

(Ulemâ-i zâhir), hep istidlâl yapmakda, mahlûkların hâlıkı bildirdiklerini söylemekdedirler.<br />

Peygamberlere vâris oldukları hadîs-i şerîfde bildirilen âlimlere<br />

ulemâ-i râsihîn denir “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în”. Din âlimlerinin<br />

hepsi böyle değildir. Râsih olmıyan âlimler, mahlûkların varlığını bilerek, hâlıkın<br />

varlığını anlarlar. Eserin varlığı, müessirin var olduğunu bildiriyor derler. Böylece<br />

müessirin var olduğuna îmân ederler. Ulemâ-i râsihîn ise, vilâyetin ya’nî evliyâlığın<br />

üstün derecelerinin hepsini geçip, Peygamberlere mahsûs olan da’vet<br />

makâmına kavuşmuşlardır. Kendilerine tecellîler ve müşâhedeler hâsıl oldukdan<br />

sonra, bunlar da, eserden müessiri istidlâl eder. Bu yoldan da hakîkî müessire,<br />

ya’nî Allahü teâlânın var olduğuna îmân ederler. Bunlar, nihâyete kavuşdukdan<br />

sonra anlarlar ki, müşâhede edilen ve tecellî olunan herşey, hakîkî varlık değildir.<br />

Hakîkî varlığın zıllerinden, görünüşlerinden bir zıldir. Bunlara hakîkî varlık<br />

diye îmân edilmez. Hakîkî varlığa istidlâlsiz îmân edilemez derler. İstidlâl yaparak,<br />

hakîkî varlığı, zıller araya karışmadan ararlar. Yalnız hakîkî varlığı sev-<br />

– 763 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!