22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ini anlarlar. Allahü teâlâ ve Onun Peygamberi, bu ümmete merhamet ederek, büyük<br />

ihsânda bulunmuşlar, nemâz kılmağı farz etmişlerdir. Bunun için Rabbimize<br />

hamd ve şükr olsun! Onun sevgili Peygamberine salevât ve tehıyyât ve düâlar ederiz!<br />

Nemâz kılarken hâsıl olan safâ ve huzûr şaşılacak şeydir. Üstâdım [Mazher-i<br />

Cân-ı Cânân] buyurdu ki, (Nemâz kılarken, Allahü teâlâyı görmek mümkin değil<br />

ise de, görür gibi bir hâl hâsıl olmakdadır). Bu hâlin hâsıl olduğunu tesavvuf büyükleri<br />

sözbirliği ile bildirmişlerdir. İslâmiyyetin başlangıcında nemâz Kudüse karşı<br />

kılınırdı. Beyt-ül-mukaddese karşı kılmağı bırakıp, İbrâhîm aleyhisselâmın kıblesine<br />

dönmek emr olunduğu zemân, Medînedeki yehûdîler kızdılar. (Beyt-ül-mukaddese<br />

karşı kılmış olduğunuz nemâzlar ne olacak?) dediler. Bekara sûresinin 143.<br />

cü âyet-i kerîmesi gelerek, (Allahü teâlâ îmânlarınızı zâyı’ eylemez!) meâlinde buyuruldu.<br />

Nemâzların karşılıksız kalmıyacakları bildirildi. Nemâz, îmân kelimesi ile<br />

bildirildi. Bundan anlaşılıyor ki, nemâzı sünnete uygun olarak kılmamak, îmânı zâyı’<br />

etmek olur. Resûlullah efendimiz “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem”, (Gözümün<br />

nûru ve lezzeti nemâzdadır) buyurdu. Bu hadîs-i şerîf, (Allahü teâlâ nemâzda zuhûr<br />

ediyor, müşâhede olunuyor. Böylece gözüme râhatlık geliyor) demekdir. Bir<br />

hadîs-i şerîfde, (Yâ Bilâl “radıyallahü teâlâ anh”! Beni râhatlandır!) buyuruldu ki,<br />

(Ey Bilâl! Ezân okuyarak ve nemâzın ikâmetini söyliyerek, beni râhata kavuşdur)<br />

demekdir. Nemâzdan başka bir şeyde râhatlık arıyan bir kimse, makbûl değildir.<br />

Nemâzı zâyı’ eden, elden kaçıran, başka din işlerini dahâ çok kaçırır.<br />

Fâidesiz şeyler söylemek, müslimânları gıybet etmek, orucun sevâbını giderir.<br />

Gıybet etmek, ibâdetlerin sevâblarını yok eder. Gıybetden sakınmak vâcibdir. Zahmet<br />

çekerek, sıkıntılara katlanarak ibâdet yapıp da, bunun sevâbını yok etmek ne<br />

kadar aklsızlıkdır. İbâdetler Allahü teâlâya arz olunur. Gıybeti ve fâidesiz sözleri<br />

sâhibinin huzûruna çıkarmak, Ona karşı edebsizlikdir.<br />

Şarkı, çalgı ve tanbur dinlemek ve raks [dans] seyr etmek ve hazret-i Hasen ile<br />

Hüseynin “radıyallahü anhümâ” şehîd edilmelerini [Kerbelâ vak’asını] anlatmak,<br />

yazmak müslimânlığa yakışmaz. Zemânımız şeyhleri, tarîkatcılığı bunları yapmak<br />

şekline sokdular. Din büyüklerinin resmlerini yaparak ziyâret ediyorlar.<br />

Bunları ziyâret, Allahü teâlânın rızâsına kavuşdurur diyorlar. İslâmiyyetde böyle<br />

şeyler yokdur. Görmeden uydurma yapılan resmlere büyüklerin ismini koymak<br />

iftirâ olur. Allahü teâlâ bunlara tevbe etmek nasîb eylesin! Medîne-i münevverenin<br />

büyük âlimlerinden, hadîs ilmi mütehassısı seyyid İsmâ’îl efendi “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh”, ulûm-i müceddidîye kavuşmak için Medîne-i münevvereden Hindistâna<br />

kadar bu fakîri görmeğe geldi. Bu zâtı (Âsâr-ı şerîf)i [ya’nî mukaddes emânetleri]<br />

ziyâret etmesi için büyük mescide [ya’nî Asyânın en büyük câmi’i olan Delhîdeki<br />

Şâh Cihân Câmi’ine] gönderdim. Hemen geri gelip, orada Resûlullahın “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” nûrları bulunmakla berâber, putların zulmeti de duyuluyor<br />

dedi. Câmi’deki vazîfelilerden araşdırdım. Odadaki bir sandıkda büyüklerin<br />

ismini taşıyan resmlerin bulunduğunu öğrendim. Seyyid İsmâ’îl efendinin, bu<br />

zulmetlerin te’sîri altında kaldığını anlamış oldum. Resûlullaha “sallallahü aleyhi<br />

ve âlihi ve sellem”, hazret-i İbrâhîm aleyhisselâmın resmini gösterdiklerinde, mübârek<br />

eli ile bu resmi yırtdı. Yûsüf sûresinin 106. cı âyetinin, (Onların çoğu Allahü<br />

teâlâya îmân ediyoruz derler. Fekat îmânsızdırlar. Başka şeylere ibâdet ederek<br />

müşrik olmuşlardır) meâl-i şerîfi, bu hâli haber vermekdedir. Horoz döğüşdürmek,<br />

güvercinle oynamak gibi her oyun harâmdır. Bir taşı yontarak, (Kadem-i şerîf) adını<br />

takıp, Peygamberin ayağının izidir demek de resmlere, putlara tapınmak gibidir.<br />

Nevruz günü [ve Noel gecesi] mecûsîler gibi bayram yapmak, kâfirlere teşebbüh<br />

olur. Tarîkatcılar, şeyhler bu çirkin işleri yapınca mürîdlerine nümûne olur.<br />

Sened olur. Onlar da bu felâkete, bu akıntıya kapılırlar. Hakîkî müslimânlık, takvâ<br />

ile olur. Şirkden ve harâmlardan sakınmakla olur. Kalbde hâllerin hâsıl olma-<br />

– 769 – Se’âdet-i <strong>Ebediyye</strong> 2-F:49

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!