22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

vâlât hanefîde sünnet, mâlikî mezhebinde ise farzdır.<br />

İmâme, ya’nî sarık ve kalensüve, ya’nî takke ve her başlık ve bürka’ ya’nî peçe<br />

ve maske üstüne ve eldiven üstüne mesh etmek câiz değildir.<br />

Cebîre ya’nî kırık kemiğin iki yanına bağlanan tahtalar üzerine mesh câizdir. Yaranın,<br />

çıbanın, derideki çatlak veyâ yarıkların üzerine veyâ içine konan merhem,<br />

pamuk, fitil, gaz bezi, flaster, sargı bağı gibi şeylerin çözülmesi, çıkarılması yaraya<br />

zarar verirse veyâ bunlar çıkınca, yıkamak veyâ mesh etmek zarar verirse,<br />

bunlardan merhem, lâstik gibi, su geçirmiyenler üzerine su akıtılır. Su geçirenler<br />

üzerine mesh edilir. Yaraya soğuk su zarar verirse, sıcak su ile yıkamak lâzım olur.<br />

Sıcak su da zarar verirse, mesh etmek lâzım olur. Mesh de zarar verirse, üzerinde<br />

bulunan şey üzerine mesh edilir. Sargı bezinin, sağlam deri üstüne rastlayan kısmı<br />

üzerine de ve sargılar arasındaki deriye de, mesh edilir. Bunların yarıdan fazlasına<br />

mesh câizdir. Bunlara mesh etmek de, yaraya zarar verirse, mesh edilmez.<br />

Bunları mesh, yaraya zarar vermezse, bunları mesh lâzım olur. Bunları kaldırıp altlarındaki<br />

sağlam deriyi yıkamak, yaraya zarar vermezse, yıkamak lâzım olur.<br />

[Yara üstündeki sargıya veyâ merheme meshin câiz olması için, yarayı yıkamanın<br />

veyâ mesh etmenin, yaraya zarar vermesi, dört mezhebde de şart olduğu, (Elfıkh-u<br />

alel-mezâhib-il-erbe’a)da yazılıdır. Zarar, şifânın gecikmesi yâhud elemin<br />

ya’nî ağrının artması demekdir.] Mesh etdikden sonra, bunlar, yara iyi olmadan alınır<br />

veyâ düşerlerse, mesh bozulmaz. Yara iyi olup da düşerlerse, altlarını yıkamak<br />

lâzım olur. Bütün bunlar üzerine mesh, altlarını yıkamak yerine geçer. Bunlara<br />

mesh edenler özr sâhibi olmaz. Bunlar, sağlam kimselere imâm olabilir. Tabîb-i<br />

müslim-i hâzıkın ıslatılmaması lâzımdır dediği bir yer, yara gibi olur. Bunlara<br />

mesh etmekde, erkek, kadın, muhdis ve cünüb hep birdir. Hiçbiri için niyyet lâzım<br />

değildir. İbni Âbidîn “rahmetullahi aleyh” abdestin farzları sonunda diyor ki,<br />

(Elinde, yara, yarık bulunan kimse, suyu kullanamaz ise, ya’nî ellerine su alamaz<br />

ve yüzünü, başını, kulaklarını, ayaklarını suya sokamaz ise, teyemmüm eder. Kolundan,<br />

ayağından bir kısmı kesik olan kimse, kalan yerin yüzeyini yıkar). Habsde,<br />

eli ayağı bağlı olan, teyemmüm edemezse, abdestsiz, birşey okumadan, rükü’<br />

ve secde yapar. Bunu da yapamazsa, ayakda îmâ eder. Kurtulunca iâde eder.<br />

ÖZR SÂHİBİ olan, istediği zemân abdest alır. Bu abdest ile, istediği kadar farz<br />

ve nâfile nemâz kılar ve Kur’ân-ı kerîm okur. Nemâz vakti çıkınca abdesti bozulmuş<br />

olur. Her nemâz vakti girdikden sonra, yeni abdest alıp, bu vakt çıkıncaya kadar her<br />

ibâdeti yapar. Öğleden başka dört nemâzdan birinin vakti girmeden evvel aldığı abdest<br />

ile, bu nemâzı kılamaz. Çünki, öğle nemâzının vakti başlarken, bir nemâzın vakti<br />

çıkmıyor. Özr sâhiblerinin, devâm eden özrleri, abdestini bozmaz. Fekat, başka<br />

bir abdest bozan sebeb ile bozulur. Vakt çıkınca, özr sebebi ile de bozulmuş olur.<br />

Özr sâhibi olmak için, abdesti bozan bir şeyin, devâm üzere mevcûd olması lâzımdır.<br />

Edâsı farz olan herhangi bir nemâz vakti içinde, nemâz vaktinin başından<br />

sonuna kadar, abdest alıp, yalnız farzı kılacak kadar bir zemân, abdestli kalamıyan<br />

kimse, özrü gördüğü andan itibâren, özr sâhibi olur. Meselâ, istihâda kanı, idrâr<br />

ve başka akıntılar, iç sürmesi, yel kaçması, yaradan kan, irin ve memeden, göbekden,<br />

burundan, gözden, kulakdan kan veyâ ağrı ile herhangi bir sıvı, irin akması<br />

gibi, abdesti bozan şeylerden biri, hep mevcûd olur, ya’nî bir nemâz vaktinin<br />

başından sonuna kadar, bir abdest alıp, farzı kılacak kadar, durdurulamazsa, o kimse,<br />

özr sâhibi olur. Bir nemâz vakti girdikden, farzı kılacak kadar zemân sonra özr<br />

başlasa, vaktin sonu yaklaşıncaya kadar bekler, hiç durmadı ise, vaktin sonunda<br />

abdest alıp, o vaktin nemâzını kılar. Nemâz vakti çıkdıkdan sonra, sonraki nemâz<br />

vakti içinde durursa, önceki nemâzını i’âde eder. İkinci nemâz vaktinin başından<br />

sonuna kadar hiç kesilmezse, özr sâhibi olduğu anlaşılır ve kılmış olduğu önceki<br />

vaktin nemâzını i’âde etmez.<br />

[(El-fıkh-u alel mezâhibil-erbe’a)da diyor ki, (Mâlikî mezhebinin ikinci kavli-<br />

– 130 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!