22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

zam yaratıcı olmadan bu dünyânın kurulamıyacağını kabûl ederler. Tabî’î ilmlerin<br />

bulduğu bütün yenilikler, bu muazzam yaratıcının varlığı ve büyüklüğü hakkında<br />

birer vesîkadır. Din ile tabî’î ilmler arasında hiçbir fark yokdur. Ba’zılarının sandığı<br />

gibi, tabî’î ilmlerin tutduğu yol ayrı değildir. Bugün ne yazık ki, ba’zı insanlar,<br />

tabî’î ilmlerin artık din ile hiçbir ilgisi kalmadığını sanırlar. Hâlbuki bu, çok yanlışdır.<br />

Yukarıda îzâhına çalışdığım gibi, tabî’î ilmler, bil’akis dîni inanç ve düşünceleri<br />

takviye ederler.<br />

Târîhe bakılacak olursa, dünyâya gelmiş olan büyük tabî’î ilm bilginlerinin dîne<br />

çok bağlı oldukları görülür. Leibniz, Newton, Kepler çok dindâr insanlardı. Esâsen<br />

o zemânlar tabî’î ilm araşdırmaları, ancak kiliselerde, karanlık dünyâların izbelerinde,<br />

râhiblerin evlerinde yapılırdı. Ancak yavaş yavaş laboratuvarlar, çalışma<br />

enstitüleri, üniversite ilm merkezleri kuruldukdan sonra, din adamları ile tabî’î<br />

ilmler bilginleri birbirlerinden ayrıldılar ve ayrı çalışma üsûlleri tatbîke başladılar.<br />

Zemânla bunların çalışma metodları birbirinden çok ayrılmış gibi göründü<br />

ve bunlardan beklenenler birbirinden farklı sanıldı. Hâlbuki, bu iki yol, ayrı ayrı<br />

istikâmetlere doğru birbirinden ayrılan, başka başka yerlere sapan iki yol değildir.<br />

Bil’akis birbirine temâmiyle paraleldir. Aynı gâyeye doğru giderler ve nasıl ki,<br />

paralel hatlar sonsuzda birbiriyle birleşecekler ise, din ile tabî’î ilmler de, esâs gâye<br />

sonsuzunda birbiriyle kucaklaşacaklardır.<br />

Yukarıdaki yazılar, Max Planckın, (Der Strom von der Aufklärung bis zur Gegenwart)<br />

kitâbından alınmışdır.<br />

Kültürlü insanlar, insafla düşündükleri zemân, Allahü teâlânın varlığına inanmak<br />

mecbûriyyetinde kalıyorlar. Doğru dürüst yapılmayan Kur’ân-ı kerîm tercemelerinden<br />

bile, hakîkî dînin islâmiyyet olduğunu i’tirâf ediyorlar. Tercemeler, hiç<br />

bir zemân, aslına uygun olamaz. Bu bakımdan islâmiyyeti incelemek isteyen yabancılara,<br />

islâm âlimlerinin “rahmetullahi teâlâ aleyhim ecma’în” (Akâid) kitâbları<br />

tavsiye edilmelidir.<br />

Hakkın yüzdört kitâbı ki, nebîler üzre inmişdir,<br />

kütübdür onların dördü, suhuf yüzü, kelâmullah.<br />

Zebûru verdi Dâvüda, dahî Tevrâtı Mûsâya,<br />

ve hem İncîli Îsâya, getirmiş Cebrâîl vallah.<br />

Habîbullaha Kur’ânı getirdi, hâcet oldukca,<br />

yirmi üç yıl itmâm eyleyip kesildi vahyullah.<br />

Dahî hem nebîler hakkında bildim ismetü fitnet,<br />

nezâfet hem emânet, sıdkla teblîgu hükmillah.<br />

Gadrle, zenbü humk ve kezbü ketmü hıyânetden,<br />

münezzehdir, müberrâdır cemî’i Enbiyâullah.<br />

Nebîler ismini bilmek, dediler ba’zılar vâcib,<br />

yirmi sekizin bildirdi, Kur’ânda bize Allah.<br />

Cemî’i enbiyânın evvelidir hazret-i Âdem,<br />

kamûdan efdalü âhır, Muhammeddir resûlullah.<br />

İkisinin arasında, katî çok enbiyâ gelmiş,<br />

hesâbın kimseler bilmez, bilir anı hemen Allah.<br />

Resûllerin dinleri mevtle bâtıl olmaz kat’â,<br />

ve efdaldir meleklerin hepsinden, enbiyâullah.<br />

Bizim Peygamberin ahkâm-ı şer’î, öyle bâkîdir,<br />

ki, ehl-i mahşeri, bu şer’ ile fasledecek Allah.<br />

Ne ki kılmış Habîbullah, bize teblîg-i ahkâmı,<br />

kabûl etdim anı, âmentü billâh ve hükmillâh.<br />

– 545 – Se’âdet-i <strong>Ebediyye</strong> 2-F:35

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!