22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

fesâd ateşlerini söndürmüşlerdir. Ayrıca, kötü maksadlarla Kur’ân-ı kerîme yanlış<br />

ma’nâlar vermeğe, bozuk tercemeler yapmağa kalkışanların yüz karalarını<br />

meydâna çıkarıp, bir tarafdan îmân edilmesi lâzım gelen şeyleri birer birer ve açıkça<br />

yazmışlar, bir tarafdan da, bütün dünyâda olmuş ve kıyâmete kadar olacak her<br />

vak’a ve hareketin ahkâm-ı islâmiyyesini, pek doğru olarak, insanlığın önüne<br />

koymuşlardır.<br />

İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin “rahmetullahi teâlâ aleyh” dersinde hâzır bulunan<br />

talebesinden sekizyüzden fazlasının ismleri ve hâl tercemeleri kitâblarda yazılıdır.<br />

Bunlardan beşyüzaltmışı fıkh ilminde derin âlim olarak şöhret bulmuş, içlerinden<br />

otuzaltısı ictihâd makâmına yükselmişdir.]<br />

8 — Her bid’at sâhibi, Kur’ân-ı kerîmde ve hadîs-i şerîflerde ma’nâları açık olmayan<br />

i’tikâd bilgilerinde, yanlış te’vîl yaparak, yanlış ma’nâ çıkardığı için, hak yoldan<br />

ayrılmışdır. Hâlbuki, Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki, (Kur’ân-ı kerîmden<br />

kendi aklı ile, kendi düşüncesi ve bilgisi ile ma’nâ çıkaran kâfirdir). (Berîka)<br />

ve (Hadîka)da, dil âfetlerinin ellincisini okuyunuz! Nemâzdan, îmândan<br />

haberi olmıyanların, para kazanmak için, piyasaya sürdükleri, uydurma tefsîrlerinin,<br />

yaldızlı reklâmlarına aldanmamalı, bunları almamalı, okumamalıdır.<br />

9 — Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden çıkarılan ilmler içinde, kıymetli<br />

ve doğru olan, yalnız (Ehl-i sünnet) âlimlerinin anladıkları ve bildirdikleridir.<br />

Ehl-i sünnet âlimleri, bu ilmleri, Eshâb-ı kirâmdan öğrendi. Bunlar da,<br />

Resûlullahdan öğrendiler. Her mülhid, her bid’at sâhibi ve her câhil, tutduğu yolun,<br />

Kur’ân-ı kerîme ve hadîs-i şerîflere uygun olduğunu sanır ve iddi’â eder. Bu<br />

hâlde, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden çıkarılan her ma’nâ, makbûl ve<br />

mu’teber değildir.<br />

10 — Ehl-i sünnet âlimlerinin, o büyük ve dindâr insanların bildirdikleri i’tikâddan,<br />

îmândan kıl kadar ayrılanların, kıyâmetde azâbdan kurtulmaları imkânsızdır.<br />

Böyle olduğu akl ile, Kur’ân-ı kerîm ile ve hadîs-i şerîfler ile ve din büyüklerinin<br />

(Basîretleri) ile ya’nî kalb gözleri ile görmeleri ile anlaşılmakdadır. Yanlışlık ihtimâli<br />

yokdur. Bu büyüklerin kitâblarında bildirdikleri doğru yoldan kıl kadar ayrılanların<br />

sözleri ve kitâbları, zehrdir. Hele dünyâlık toplamak için, dîni âlet<br />

edenlerin ve kendilerine din adamı ismini verip, her akllarına geleni yazan zındıkların<br />

hepsi, din hırsızıdır. Bu kitâbları ve mecmû’aları okuyanların îmânlarını çalarlar.<br />

Bunlara aldananlar, kendilerini müslimân sanıp nemâz kılar. Hâlbuki,<br />

îmânları çalınmış, gitmiş olduğundan nemâzları ve hiçbir ibâdetleri ve iyilikleri kabûl<br />

olmaz ve âhıretde işe yaramaz.<br />

Dinlerini dünyâya satanlar hakkında, Bekara sûresinde meâli, (Câhiller, ahmaklar,<br />

dünyâdaki zevk ve lezzetlere kavuşmak için, dinlerini, îmânlarını verdi. Âhıretlerini<br />

satıp, dünyâyı, şehvetlerinin istediklerini aldılar. Kurtuluş yolunu bırakıp,<br />

helâke koşdular. Bu alış verişlerinde birşey kazanmadılar. Bunlar, ticâret ve<br />

kazanç yolunu bilmedi. Çok ziyân etdi) olan onaltıncı âyet-i kerîmesi gönderildi.<br />

11 — İki cihân se’âdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve âhıretin efendisi<br />

olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmağa bağlıdır. Ona tâbi’ olmak için,<br />

îmân etmek ve ahkâm-ı islâmiyyeyi öğrenmek ve yapmak lâzımdır. Kalbde doğru<br />

îmânın bulunmasına alâmet, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsûs olan ve kâfirlik<br />

alâmeti olan şeyleri yapmamakdır. Çünki islâm ile küfr, birbirinin aksidir, zıddıdır.<br />

Birinin bulunduğu yerde, diğeri bulunamaz, gider. Bu iki zıd şey, bir arada bulunamaz.<br />

Bunlardan birisine kıymet vermek, diğerini hakâret ve kötülemek olur. Allahü<br />

teâlâ, sevgilisi olan Muhammed aleyhisselâma, huluk-ı azîm sâhibi olan, çok merhametli<br />

olan Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem”, islâm düşmanları ile cihâd<br />

ve muhârebe etmeği ve onlara sertlik göstermeği emr ediyor. Demek ki, islâm<br />

düşmanlarına sert davranmak huluk-ı azîmdendir. İslâmiyyetin izzeti ve şerefi,<br />

küfrün ve kâfirlerin hakîr ve zelîl olmasındadır. Kâfirlere izzet veren, hurmet eden,<br />

– 23 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!