22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lıma, birini musallat edersen, senin takdîrine râzıyım! Bu malı, benim için mi yaratdın,<br />

yoksa başkası için yaratıp, bende emânet olarak mı bırakdın bilemem) diye<br />

kalbinden geçirmelidir. Bir kimse, kapısını kilidleyip gider ve gelince, eşyânın<br />

çalınmış olduğunu görüp de üzülürse, tevekkül sâhibi olmadığını anlamalıdır.<br />

Fekat, bağırıp çağırmaz, ortalığı, gürültüye boğmazsa, hiç olmazsa, sabr etmek derecesini<br />

kazanır. Eğer şikâyet eder, hırsızı araşdırırsa sabr derecesinden de düşer.<br />

Tevekkül sâhibi olmadığını, sabr edici olmadığını anlayıp da, kendini beğenmekden<br />

vaz geçerse, bu da, hırsızın sebeb olduğu fâide ve kazancıdır.<br />

Süâl — Bu eşyâya muhtâc olmasaydı, kapıyı kilidlemez, bunları saklamazdı. İnsan,<br />

ihtiyâcını gidermek için sakladığı şey çalınınca üzülmemesi elinde midir?<br />

Cevâb — Allahü teâlâ, bu eşyâyı kendine verince, bunların gelmesini, kendi için<br />

hayrlı bilmelidir. Allahü teâlânın verdiği herşeyde, bir hayr vardır demelidir. Bunun<br />

gibi eşyâsının gitmesini de, kendi için hayrlı bilmesi lâzımdır. Allahü teâlânın,<br />

vermesi gibi, alması da hayrlıdır. Verdiği zemân, eşyânın bulunması hayrlı olduğu<br />

gibi, aldığı zemân da, eşyânın bulunmaması hayrlıdır demelidir. Hayrlı olan şeylere<br />

sevinmek lâzımdır. İnsanlar, kendilerine hangi şeyin hayrlı, fâideli olacağını<br />

iyi bilemez. Allahü teâlâ, dahâ iyi bilir. Meselâ, bir hastanın babası, mütehassıs tabîb<br />

ise, babası buna etli, tatlı verince sevinip, iyi olmasaydım, bana bunları vermezdi<br />

der. Babası, etli, tatlı gibi yemekleri vermezse, yine sevinir. Hastalığımı tedâvî<br />

etmek için bunları vermiyor der. Allahü teâlânın da vermesine ve vermemesine<br />

böyle îmân olmadıkca, tevekkül sağlam olamaz.<br />

Tevekkül eden, malı korumakda, altı edebi gözetmelidir:<br />

1) Kapıyı kilidlemeli. Fekat başka tedbîrler almağa uğraşmamalı. Odaları, pencereleri<br />

kilidlememeli, komşulara nöbet bekletmemeli. İş yerlerine bekci, kapıcı<br />

tutmak, tevekkülü bozmaz. Mâlik bin Dînâr “rahmetullahi teâlâ aleyh”, kapısını<br />

ip ile bağlardı. Hayvan girmiyeceğini bilsem, bunu da bağlamam buyururdu.<br />

2) Kıymetli eşyâyı, hırsızı çeken şeyleri evde bulundurmamalı, bir din kardeşinin,<br />

hırsızlık günâhını işlemesine sebeb olmamalıdır. Mugayre, Mâlik bin Dînâra<br />

zekât gönderdi. Alıp tekrâr geri gönderdi. Şeytân, hırsız çalar diye kalbime vesvese<br />

getirdi. Vesvese etmeği ve bir müslimânın hırsızlık etmesine sebeb olmağı istemem<br />

dedi. Ebû Süleymân-i Dârânî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, bunu işitince, bu<br />

parayı geri çevirmesi, sôfîlerin kalblerinin za’îf olmasındandır. O, zâhiddir, kalbinde<br />

dünyânın yeri yokdur. Hırsız çalarsa, ona ne zararı olur buyurdu ki, Ebû Süleymânın<br />

bu sözü, görüşünün keskin olduğunu göstermekdedir.<br />

3) Evden çıkarken, şöyle niyyet etmelidir ki; eğer, eşyâmı hırsız çalarsa, onun<br />

olsun, ona halâl olsun! Hırsız belki fakîrdir. Bu eşyâ ile, bir hâcetini giderir. Eğer<br />

zengin ise, bu eşyâ ile gözü doyar da, başkasının malını çalmaz. Benim eşyâm, bir<br />

din kardeşimin cânının yanmasına mâni’ olur. Böyle niyyet etmekle, hem hırsıza,<br />

hem de bütün müslimânlara şefkat etmiş olur. Zâten müslimânlık da, mahlûklara<br />

şefkat etmekden ibâretdir. Böyle niyyet etmekle, Allahü teâlânın kazâ ve kaderi<br />

değişmez. Fekat, eşyâ çalınsa da, çalınmasa da, kendisine, bir lirası için, yediyüz<br />

lira sadaka vermiş gibi sevâb hâsıl olur. Bu niyyet, şuna benzer ki, bir hadîs-i<br />

şerîfde buyuruldu ki, (Bir kimse, âilesi ile buluşdukda, azl eylemez ise, ya’nî çocuk<br />

olmasına mâni’ olmazsa, çocuk olsa da olmasa da, bu kimseye, şehîd oluncıya<br />

kadar cihâd eden bir yeğid sevâbı verilir). Çünki bu kimse, elinden gelebilene<br />

yapışdı. Eğer çocuk cansız olarak dünyâya gelseydi, bu kimseye, işinin sevâbı hâsıl<br />

olurdu.<br />

4) Eşyâ çalınırsa üzülmemeli, malın gitmesinin, kendisi için hayrlı olduğunu bilmelidir.<br />

Eğer halâl ederse, malını aramamalı, geri verirlerse, almamalıdır. Fekat,<br />

geri alırsa, kendi mülküdür. Niyyet etmekle mülkünden çıkmaz. Yalnız tevekkülü<br />

tam yapmak için, geri alınmaz. Abdüllah ibni Ömerin “radıyallahü anhümâ” de-<br />

– 691 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!