22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

ci maddenin son sahîfesine bakınız!<br />

Bekara sûresinin ikiyüzyetmişbeşinci âyetinde meâlen, (Allah, fâiz ile elde<br />

edilenleri yok eder. İzlerini bile bırakmaz. Zekâtları verilen malları artdırır) buyuruldu.<br />

Allahü teâlânın bu va’dini bilmiyen veyâ inanmıyan, zekât vermekden kaçıyor.<br />

Fakîrlerin ve devletin bu hakkını ödememek için, hîle-i bâtıla yapanlar<br />

oluyor. Bu bâtıl hîlelerden birisi, zekât nisâbına mâlik olmamak için, ev, dükkân,<br />

arsa, tarla satın alarak, paralarını ellerinden çıkarıyorlar. Satın aldıklarını kirâya<br />

veriyorlar. Böylece, zekât vermeleri farz olmıyor ise de, fakîr olan akrabâlarına nafaka<br />

vermeleri farz oluyor. Bunu zâten hiç bilmiyorlar. Hem, nafaka vermek farzını<br />

yapmıyorlar, hem de, sıla-i rahm sevâbından mahrûm kalıyorlar. Hem de, ticâretde,<br />

sanâyı’de, bütün milletin kalkınmasında kullanılacak paraları taşa, toprağa<br />

bağlamış oluyorlar. Bundan başka, Allahü teâlânın zekât verenlere va’d etmiş<br />

olduğu bereketden, zenginlikden mahrûm kalıyorlar.<br />

(İbni Âbidîn) ve (Mevkûfât) ve birçok kitâbların sâhibleri “rahmetullahi teâlâ<br />

aleyhim ecma’în” yemînin çeşidlerini anlatırken diyor ki, (Bir kimse filâna olan şu<br />

kadar gümüş borcumu, bugün ödeyeceğim diye yemîn etse, gümüş yerine, züyûf<br />

veyâ bakırı yarıdan fazla olan gümüş verse, yemîni yapmış olur. Eğer fülûs denilen,<br />

bronzdan, kalaydan, bakırdan geçer akça [veyâ kâğıd para] verse yâhud alacaklı,<br />

yemîn eden borçlusuna, alacağını hediyye etse, bağışlasa, yemînini yapmış<br />

olmaz. Çünki, bakır para, gümüş değildir. Borçlunun, parayı teslîm etmesi lâzımdır.<br />

Alacaklının sözü ile olmaz). Züyûf, gümüşü az para demek ise de, bakırı<br />

yarıdan çok değildir. Fülûs, altından ve gümüşden başka, ma’denî para demekdir.<br />

Görülüyor ki, yemîn bahsinde, züyûf da, gümüş kabûl olunduğu hâlde, fülûs,<br />

ya’nî bakırdan geçer akça [ya’nî kâğıd para], yine kabûl edilmiyor, câiz olmuyor.<br />

Mezhebsizler, câhiller, (Kâğıd para, iki kişi arasında yapılan senede benzetilemez.<br />

Günün geçer akçasıdır. Umûm-ı belvâ hâlini almışdır. Bugün için bunu vermek<br />

zarûrîdir) diyorlar. Bunlara aldanmamalıdır. Umûm-ı belvâ ve zarûret olmak<br />

ve ruhsat, izn vermek, bizim gibi avâmın sözü ile olamaz. Burada konuşmak,<br />

müctehidlerin hakkı ve salâhiyyetidir. Bugün, yeryüzünde mutlak müctehid yokdur.<br />

Bunun için hiçbir müslimânın dört mezhebin dışına çıkması câiz değildir. Müctehidlerin,<br />

bugünkü şartları dahî içine alan fetvâları yukarıda bildirilmişdir. İbni<br />

Âbidîn, hutbeyi dinlemeği anlatırken buyuruyor ki, (Eshâb-ı kirâm “radıyallahü<br />

teâlâ anhüm ecma’în” ve müctehidler zemânında başlıyan ve devâm eden âdetler,<br />

halâle delîl olurlar. Sonradan âdet olan şeyler, delîl-i şer’î olamaz). [Ho-parlör ile<br />

ezân okumanın câiz olmadığı buradan da anlaşılmakdadır.]<br />

Dünyânın en büyük islâm devleti olan Osmânlılarda, kâğıd para, ilk olarak, 1256<br />

[m. 1840] senesinde kullanıldı. Sonra, vaz geçildi. İkinci olarak 1268 [m. 1851] de, üçüncü<br />

olarak 1279 [m. 1862] da kullanılıp, yine vaz geçildi. Dördüncü olarak 1294 [m. 1877]<br />

de Osmânlı bankası hesâbına çıkarıldı. Bunlar, ara sıra değişdirilerek, bugüne kadar<br />

kullanılmakdadır. Bu uzun zemân içinde yazılan kitâbların ve verilen fetvâların hiçbirinde,<br />

zekâtın kâğıd para olarak verileceği bildirilmemiş ve söylenmemişdir. Herkes<br />

zekâtını altın ve gümüş olarak vermişdir. Zekâtın fülûs olarak verilmesinin, Şâfi’î<br />

mezhebinde de câiz olmadığı, (İkd-ül-ceyyid)in kırkdördüncü sahîfesinde yazılıdır.<br />

Her müslimân mâlik olduğu zekât malının mikdârını, her zemân düşünmeli, nisâb<br />

mikdârı olduğu günü, bir yere yazmalıdır. Bu günden sonra, bir yıl temâm olmadan<br />

önce, nisâb helâk olursa, ya’nî elinde, ihtiyâcından fazla hiç malı kalmazsa,<br />

başlangıç olarak yazdığı günün kıymeti kalmaz. Bir yıl temâm olmadan önce,<br />

eline yine nisâb mikdârı mal geçerse, bu günü yeniden yazması ve bundan bir sene<br />

sonra, nisâb helâk olmadan elinde kalırsa, o zemân zekât vermesi farz olur. Nisâb,<br />

yıl sonunda da helâk olursa, ya’nî farz oldukdan sonra helâk olursa, yine böyledir.<br />

Zekât afv olur ve eline nisâb mikdârı mal gelirse, yeniden bir sene beklemesi<br />

lâzım gelir. Çünki, zekât farz olur olmaz, Hanefîde hemen vermesi lâzım değil-<br />

– 302 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!