22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

“radıyallahü anhâ” da, Meryem sûresi, yirminci âyetinin meâl-i şerîfinde bildirildiği<br />

gibi, (Benim hiç çocuğum olur mu? Bir erkek ile bir araya gelmedim. Günâh<br />

da işlemedim) dedi. Peygamber, melekler, büyükler, böyle sorup, suç sayılmayınca,<br />

hazret-i Ömerin “radıyallahü anh”, kâğıd getirmesini sorması, neden kusûr olsun?<br />

Neden kendini şübheli duruma düşürsün?<br />

Altıncı önsöz — Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” Eshâb-ı kirâmına<br />

iyi gözle bakmamız lâzımdır. Asrların en iyisi, Onun “aleyhi ve alâ âlihissalâtü<br />

vesselâm” asrının olduğunu ve Peygamberlerden “salevâtullahi teâlâ aleyhim<br />

ecma’în” sonra, bütün insanların en iyisi, en yükseğinin, Eshâb-ı kirâm olduğunu<br />

bilmemiz lâzımdır. Böylece, asrların en iyisinde, Peygamberlerden başka, bütün<br />

insanların en iyisi olan Eshâb-ı kirâmın, Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

vefât edince, yanlış, bozuk bir şeyde sözbirliği yapmıyacakları ve fâsıkları,<br />

kâfirleri, Peygamberimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” yerine geçirmiyecekleri<br />

anlaşılmış olur. Eshâb-ı kirâmın hepsi, insanların hepsinden, nasıl dahâ üstün olmaz<br />

ki, bu ümmetin bütün ümmetlerden dahâ üstün olduğunu, Kur’ân-ı kerîm bildirmekdedir.<br />

Bu ümmetin en üstünü ise, onlardır. Hiç bir Velî, bir Sahâbînin derecesine<br />

yükselemez. O hâlde, biraz insâf etmeli ve iyi düşünmeli! Hazret-i Ömerin<br />

“radıyallahü anh” kâğıd getirilmesine mâni’ olması, küfr olsaydı, bu ümmetin<br />

en müttekîsi olduğu, Kur’ân-ı kerîmde bildirilen Ebû Bekr-i Sıddîk, bunu, yerine<br />

halîfe seçer mi idi? Muhâcirler ve Ensâr, onu söz birliği ile, halîfe yapar mı idi? Hâlbuki,<br />

Muhâcirleri ve Ensârı, Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde medh etmekdedir. Hepsinden<br />

râzı olduğunu bildirmekde ve hepsine, Cenneti söz vermekdedir. Bunlar,<br />

onu Peygamberin yerine geçirir mi idi? Bir kimse, Peygamber efendimizin “sallallahü<br />

aleyhi ve sellem” Eshâbına iyi gözle bakarsa, böyle çirkin zan ve şübhelerden<br />

kurtulur. Sevmek için, hüsn-i zan etmek lâzımdır. Peygamber aleyhisselâmın sohbetine<br />

ve o sohbetde bulunanlara, iyi gözle bakılmazsa ve Allah göstermesin,<br />

kötülenirse, bu kötülük, o sohbetin ve o Eshâbın sâhibine gider. Hattâ, bu sâhibin<br />

sâhibine, [ya’nî Allahü teâlâya] gider. Bu hâlin çirkinliğini iyi düşünmek lâzımdır.<br />

Eshâb-ı kirâma kıymet vermiyen kimse, Allahü teâlânın Peygamberine inanmamış<br />

olur denildi. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, Eshâb-ı kirâmın<br />

şânını anlatmak için, (Onları seven, beni sevdiği için sever. Onlara düşmanlık eden,<br />

bana düşman olduğu için eder) buyurdu. O hâlde, Eshâb-ı kirâmı sevmek, Onu sevmek<br />

demekdir.<br />

Bu altı önsöz anlaşılınca, bu gibi şübhelere meydân kalmaz. Hattâ çeşidli cevâblar<br />

te’mîn edilmiş olur. Bu önsözler, düşünmeğe bile lüzûm kalmadan insanı şübheden<br />

kurtarır. Zâten böyle şübhelerin bozuk olduğu âşikârdır. Bu önsözler, bu<br />

şübhelerin bozukluğunu anlatmak için değil, meydânda olan hakîkati hâtırlatmak<br />

içindir. Bu fakîre göre, böyle şübheler şuna benzer ki, bir zekî kimse, ahmakların<br />

yanına gelip, önlerinde duran bir altının taş olduğunu, çeşidli yalanlarla isbât etse,<br />

o zevallılar, bu sözlerin yalan olduğunu anlamayıp, bozuk taraflarını meydâna<br />

çıkaramadıklarından, şübheye düşerler. Hattâ altını, taş sanırlar. Gördüklerini<br />

unutur, hattâ buna inanmazlar. Zekî olan, açıkça gördüğüne inanıp, buna uymıyan<br />

sözlerin yanlış olduğunu anlar. Burada da, üç halîfenin, hattâ Eshâb-ı kirâmın<br />

hepsinin “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” büyüklüğünü, yüksekliğini,<br />

Kur’ân-ı kerîm ve hadîs-i şerîfler, güneş gibi meydâna çıkarmış, herkese göstermişdir.<br />

Yalan ve yaldızlı sözlerle, bu büyükleri kötülemeğe çalışmak, göz önündeki<br />

altını, taş olarak tanıtmağa benzer. Yâ Rabbî! Bize doğru yolu gösterdikden sonra,<br />

kalblerimizi bu yoldan kaydırma! Bizlere acı! Merhameti bol ancak sensin!<br />

Din büyüklerine, islâmın göz bebeklerine, acabâ niçin dil uzatıyor, bunları kötülüyorlar?<br />

Fâsık ve kâfir olduğu islâmiyyetde bildirilen kimselerden birini bile kötülemek,<br />

ibâdet ve fazîlet değildir ve insanı Cehennemden kurtaracak bir sebeb değildir.<br />

O hâlde, dîne yardım edenlere ve islâmiyyeti koruyanlara dil uzatmanın hiç<br />

– 508 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!