22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

gilerinde, siyâsî, aklî ilmlerde [ya’nî, lise ve üniversitelerde okutulan bilgilerde], zâhirî<br />

ve bâtınî ilmlerin hepsinde birer deryâ idi. Hâlbuki, hiçbiri bir kitâb okumamış,<br />

bir mu’allim görmemişdi. Bütün bu bilgileri, Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

ile birkaç def’a berâber bulunmakla şereflenerek edinmişlerdi). Onların birbirine<br />

uymıyan sözleri, Kitâb ve sünnetde açıkca bildirilmiyen işlerdedir.<br />

Bir sahîfede (Müctehidlerin ve kıyâscıların, sahîh hadîslerin hepsine vukûfsuzluk<br />

yüzünden, yapdıkları ictihâd ve kıyâs...) diyerek büsbütün câhil olduğunu ortaya<br />

koyuyor. Müctehidin ne demek olduğunu bilmediği, buradan da anlaşılıyor.<br />

Bir sahîfede (Müctehidlerin, kitâb ve sünnete muhâlif ictihâdlarına uyulmaz)<br />

diyerek, Kitâb ve sünnete muhâlif ictihâd var sanıyor. Bu yalan sözlerle, kendinin<br />

Ehl-i sünnet âlimlerini beğenmediğini, mezhebsiz olduğunu i’lân ediyor. Hindistânda,<br />

vehhâbîlere satılmış olanlardan, Ebülkâsım Benârisî, dahâ çok para almak<br />

için (Eccerhualâ Ebî Hanîfe) kitâbını yazarak, bu yüce imâma saldırıyor. Ehl-i sünnet<br />

âlimleri, buna cevâblar yazarak rezîl ediyorlar. Bu alçak iftirâ ve hücûmlardan<br />

ba’zısı ve verilen cevâblar, (Üsûlül-erbe’a) yüzonüçüncü sahîfesinde yazılıdır.<br />

Kitâbının bir yerinde, imâm-ı a’zam Ebû Hanîfenin ve imâm-ı Mâlikin “radıyallahü<br />

anhümâ” sözlerini de yanlış yazıyor. Bu iki din imâmına iftirâ ediyor. Bunların,<br />

hadîs-i şerîflere uymıyan söz söylemiyeceklerini bilmiyor. Derin din âlimi,<br />

yüzlerce Evliyâ yetişdiren, büyük tesavvuf rehberi, Abdüllah-i Dehlevî “kuddise<br />

sirruh” yazmış olduğu (Makâmât-ı Mazheriyye) risâlesinde tesavvuf yolunu anlatdıkdan<br />

sonra, üstâdı olan Mazher-i Cân-ı Cânânın “kuddise sirruh” hayâtından,<br />

kerâmetlerinden ve mektûblarından ba’zılarını bildirmekdedir. Fârisî olup, İstanbulda<br />

da basılmışdır. Onsekiz fasldır. Onsekizinci faslda, yirmialtı mektûb vardır.<br />

Onaltıncı mektûbda, Mazher-i Cân-ı Cânân “kuddise sirruh” buyuruyor ki:<br />

Yavrum! Hadîs-i şerîflere nasıl uyulur? Bunu bildirmek için, Muhammed Hayât<br />

“rahmetullahi aleyh” bir kitâb yazmışdır. Bu kitâbda diyor ki: Hüseyn bin Yahyâ<br />

Buhârî Zendevistî, (Ravdat-ül-ulemâ) kitâbında buyuruyor ki, İmâm-ı a’zam,<br />

talebesine (Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hadîs-i şerîfini ve Eshâb-ı<br />

kirâmın sözünü görünce, benim ictihâdımı bırakınız, onlara uyunuz!) buyurdu. Bir<br />

kerre de (Sahîh hadîsler benim mezhebimdir) buyurdu. Hadîs ilminde âlim, mütehassıs<br />

olan, nâsih ve mensûh hadîsleri ayırabilen, kuvvetli ve za’îf hadîsleri anlayabilen<br />

bir kimse, sahîh hadîslere uyarsa, Hanefî mezhebinden çıkmaz. Mezheb<br />

reîsinin sözünü yapmış olur. Hattâ, böyle bir âlim, sahîh hadîslere uymazsa,<br />

İmâm-ı a’zamın sözünü dinlememiş olur. Herkes bilir ki, hadîs-i şerîflerin hepsini<br />

birlikde bilen, işiten, hiçbir âlim yokdur. Nitekim, İmâm-ı a’zam (Hadîs-i şerîfi<br />

görünce, benim sözümü bırakınız!) buyurdu. Hattâ, bu ümmetin en âlimleri olan<br />

ve ömrlerini, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” hizmetinde geçirmiş olan<br />

Eshâb-ı kirâmdan “aleyhimürrıdvân” hiçbiri de, bütün hadîs-i şerîfleri işitmiş<br />

değildi. Hadîs-i şerîfe uymak, her mü’mine vâcibdir. Mezheb imâmlarından, belirli<br />

birine uymak vâcib değildir. Her müslimân, [dört mezhebden] dilediği mezhebe<br />

uymakda serbestdir. Ehl-i sünnet âlimlerinin, mezheb imâmlarımızın bildirdiği<br />

hadîs-i şerîflere ve bunlardan anladıkları ma’nâlara uymamız lâzımdır. (Fetâvâ-yı<br />

Hindiyye), beşinci cild, 377. ci sahîfede diyor ki, (Fıkh öğrenmeyip, hadîs<br />

öğrenen, dinde iflâs eder [ya’nî dîni gider]. İlmi, emîn olan, sâlih kimselerden öğrenmelidir).<br />

Bunların kitâblarını okumalıdır.<br />

Bu mezhebsiz din adamı, kitâbının bir sahîfesinde, (Cenâb-ı Hak ve Resûlü, hiç<br />

kimseye, ümmetden birinin mezhebi ile mezheblenmeği ve dinde onu taklîd etmeği<br />

emr etmemişdir) diyerek, Kur’ân-ı kerîme de iftirâ ediyor. Çünki, Mâide sûresi,<br />

otuzbeşinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâya yaklaşmak için, vesîle arayınız!)<br />

buyuruldu. Enbiyâ sûresinde, (Bilmediklerinizi, bilenlerden sorup öğreniniz!)<br />

meâlinde âyet-i kerîme vardır. Dört mezheb imâmları hakkındaki hadîs-i şerîfler,<br />

(Fâideli Bilgiler) adındaki kitâbımızda uzun bildirilmişdir. Mezheb imâmlarımız<br />

– 466 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!