22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

lâzımdır. O, zemânının bütün fen bilgilerinde de, mütehassıs idi. Bağdâd Üniversitesinin<br />

rektörü idi. O zemânın ikinci dili olan rumcayı iki senede öğrenmiş, eski<br />

Yunân ve Roma felsefesini, fennini incelemiş, yanlışlarını, yüz karalarını kitâblarında<br />

bildirmişdir. Dünyânın döndüğünü, maddenin yapısını, ay, güneş tutulmasının<br />

hesâblarını, dahâ nice teknik ve sosyal bilgileri yazmışdır.<br />

İslâm âlimlerinden biri de, İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkîdir “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh”. Bunun din bilgilerindeki derinliği ve ictihâd derecesinin yüksekliği,<br />

hele tesavvufdaki, vilâyetdeki kemâli, aklın, idrâkin üstünde olduğunu, dinde<br />

söz sâhibi olanlar, ittifakla söylediği gibi, Amerikada yeni çıkan kitâblar da, bu<br />

se’âdet güneşinin ışıkları ile aydınlanmağa başlamışdır. İmâm-ı Rabbânî “rahmetullahi<br />

aleyh”, zemânının fen bilgilerinde de mütehassıs idi. (Mektûbât)ın birinci<br />

kısmının ikiyüzaltmışaltıncı mektûbunda, (Oğlum Muhammed Ma’sûm “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh”, bugünlerde, (Şerh-ı mevâkıf) kitâbını temâmladı. Derslerinde,<br />

Yunân felsefecilerinin hatâlarını anladı) buyuruyor. Bu kitâb, islâm medreselerinin,<br />

yüksek [Üniversite] kısmında son zemânlara kadar okutulan bir fen kitâbıdır.<br />

Kâdî Adûd yazmış, seyyid şerîf Alî Cürcânî “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ”<br />

şerh etmişdir. Bin sahîfe kadar olup, o zemânın fen bilgilerini anlatmakdadır.<br />

Kitâb, altı mevkıfe ayrılmış olup, her birinde mersadlar vardır. Dördüncü mevkıf,<br />

birinci mersad üçüncü kısm, ikinci maksadda yer küresinin yuvarlak olduğunu, altıncı<br />

maksadda da, batıdan doğuya doğru döndüğünü isbât etmekde, atomu, maddenin<br />

çeşidli hâllerini, kuvvetleri ve psikolojik olayları bildirmekdedir.<br />

Avrupalılar, fen bilgilerinin çoğunu ve hepsinin temelini islâm kitâblarından aldı.<br />

Avrupalılar, dünyâ tepsi gibi düz, etrâfı dıvar çevrili zan ederken, müslimânlar<br />

yer küresinin yuvarlak olup döndüğünü buldular. (Şerh-i mevâkıf) ve (Ma’rifetnâme)<br />

kitâbları, bunu uzun yazmakdadır. Mûsul ve Diyâr-ı Bekr arasındaki Sincâr<br />

sahrâsında, meridyenin uzunluğunu ölçdüler ve bugünkü gibi buldular. 581 [m.<br />

1185] de vefât eden Nûr-üd-dîn Batrûcî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Endülüs İslâm<br />

Üniversitesinde astronomi profesörü idi. (El-hayât) kitâbında bugünkü astronomiyi<br />

yazmakdadır. Galile, Kopernik, Newton, dünyânın döndüğünü müslimân<br />

kitâblarından öğrenip söyleyince, bu sözleri suç sayıldı. Galile, papaslar tarafından<br />

muhâkeme edilip habs olundu. Tanzîmâta kadar medreselerde fen dersleri okutuluyordu.<br />

Aydın din adamları yetişiyordu. Dünyâya önderlik ediyorlardı. Fen dersleri<br />

kaldırılınca, keşfler, buluşlar da durdu. Batı, doğuyu geçmeğe başladı.<br />

Bugün, dînimizi, o büyük âlimlerin kitâblarından okuyup, öğreneceğiz! Din bilgileri,<br />

Ehl-i sünnet âlimlerinden veyâ bunların kitâblarından öğrenilir. Keşf ile, ilhâm<br />

ile, ilm elde edilmez. Bunların kitâblarını okuyan, hem ilm öğrenir, hem de<br />

kalbleri temizlenir.<br />

İnsânların, sıhhatli, sağlam ve râhat, neş’eli yaşamalarına ve âhıretde sonsuz<br />

se’âdete kavuşmalarına sebeb olan fâideli şeylere (Ni’met) denir. Allahü teâlâ, çok<br />

merhametli olduğu için, kullarına lâzım olan bütün ni’metleri yaratdı. Bunlardan nasıl<br />

istifâde edileceğini, nasıl kullanacağımızı, Peygamberleri ile gönderdiği kitâblarında<br />

bildirdi. Bu bilgilere (Din) ve (Ahkâm-ı islâmiyye) denir. Müslimân olsun, kâfir<br />

olsun, herhangi bir insan, bu kitâblara uygun yaşarsa, dünyâda râhat ve huzûr içinde<br />

olur. Meselâ, bir eczâhânede yüzlerce fâideli ilâc vardır. Her ilâcın kutusunda târifnâmesi<br />

vardır. İlâcı, târifeye uygun kullanan, fâidesini görür. Târifeye uymayan<br />

ilâcdan zarar görür. Kur’ân-ı kerîme uygun yaşayan da ni’metlerden fâide görür.<br />

Dünyâda ve âhıretde se’âdete kavuşmak, râhat ve neşeli yaşamak için müslimân<br />

olmak lâzımdır. Îmânı olan ve ahkâm-ı islâmiyyeye uyan, ya’nî harâmlardan sakınıp<br />

ve ibâdetlerini yapan kimseye, müslimân denir. Îmân, belli altı şeye ve bütün<br />

emr ve yasakların hepsine inanmak demekdir. Allahü teâlâ hakîkî müslimândan<br />

râzı olur. Onu sever. Hakîkî müslimân olmak için, Ehl-i sünnet âlimlerinin bildirdikleri<br />

gibi îmân etmek ve ibâdetlerini doğru ve (İhlâs) ile yapmak lâzımdır. Al-<br />

– 1048 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!