22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Melâmîlerin yalancı taklîdcileri, zındıklardan bir kısmdır ki, her dürlü günâh işler.<br />

Kalblerimiz temizdir, her işi Allah rızâsı için yapıyoruz derler. Riyâdan, gösterişden<br />

kurtulup, hâlis Allah adamı olmak için günâh işliyoruz derler. Allahü teâlânın<br />

ibâdete ihtiyâcı yokdur. Kulların günâh işlemesi, Ona zarâr, ziyân vermez.<br />

Asl günâh, mahlûkları incitmek, can yakmakdır. İbâdet de, insanlara iyilik,<br />

ihsân etmekdir derler. Bunlar, dinsiz, zındıklardır. Bugün, Melâmîlerin bir şeyhleri<br />

vardır. Onun yanında bir iki dakîka oturanın kalbi Allah dermiş. Gönülde içilen<br />

şerâb ile hemen serhoş gibi olurmuş. Kendini (rabbî) âhengine uygulıyarak, gerçek<br />

insan olurmuş. Şâh damarından dahâ yakın olan Allahın varlığını duyup,<br />

Onunla bir arada yaşarmış. Kendi özünden üstün bir etki ve yetki tanımazmış. Kendinde<br />

görüp duyduklarına inanılıp, başka birşeye inanılmazmış. Özünden ve kendi<br />

tekliğinden başka varlık yokmuş. Bu sözler, Allahü teâlâyı inkâr etmek olup,<br />

küfrdür, zındıklıkdır.<br />

5 — DEREZÎLER: Dürûz, ya’nî Derezîlere, yanlış olarak, Dürzü deniliyor. İbni<br />

Âbidîn, üçüncü cildde, mürtedleri anlatırken buyuruyor ki:<br />

(Derezîler, müslimân adı taşır. Nemâz kılanları da vardır. Fekat, îmânları bozukdur.<br />

Tenâsüha inanırlar. Şerâba, alkollü içkilere ve zinâya halâl diyorlar.<br />

(Ülûhiyyet sıfatları) tanrılık insandan insana geçer diyorlar. Öldükden sonra dirilmeğe,<br />

nemâza, oruca, hacca inanmazlar. Bunların ma’nâları, dünyâda yaşama<br />

yollarını düzeltmekdir derler. Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve sellem” çirkin<br />

şeyler söylerler. Şâm müftîsi allâme Abdürrahmân, (İmâdî fetvâsı)nda, bunların<br />

Mülhidler gibi ve İsmâ’îliyye gibi inandıklarını bildirmekdedir. Dört mezhebin<br />

âlimleri, bunlardan cizye alarak islâm memleketlerinde oturmalarına izn vermek<br />

halâl olmaz dedi. Bunlardan kız almak, kesdiklerini yimek câiz değildir.<br />

(Fetâvâ-i Hayriyye)de, bunlar uzun bildirilmekdedir. Bunlara, zındık, mülhid ve<br />

münâfık denir. İnanışları bozuk olduğu için, şehâdet kelimesini söylemekle müslimân<br />

sayılmazlar. Dîn-i islâma uymıyan inanışlarından vaz geçmedikçe, müslimân<br />

olmazlar. Bunlar, kitâblı ve kitâbsız kâfirlerden dahâ zarârlıdır). İbni Âbidînden<br />

“rahmetullahi teâlâ aleyh” terceme temâm oldu. Bu (Mülhidler), Allah, Alînin ve<br />

çocuklarının şeklinde göründü derler. Onbirinci imâm olan Hasen bin Alî Askerînin<br />

adamlarından olduğunu iddi’a eden İbni Nusayrın uydurduğu çirkin sözlere<br />

inanırlar. Sûriyede bulunanların kendilerine alevî dedikleri (Müncid)de yazılıdır.<br />

Türkiyede böyle alevî yokdur.<br />

Mısrdaki Fâtimî hükümdârları, Ehl-i sünnetden ayrıldı. Bozuk yollara sapdı.<br />

Bunlardan Hâkim bi-emrillah, müslimânlıkdan da çıkmışdı. Dırâr isminde bir<br />

dönme, Hâkimi aldatdı. İslâmiyyeti yıkmağa uğraşdı. Dırârın talebesinden Hamza<br />

bin Ahmed sapık inanışlar uydurmuş, Hâkimi ve Mısrdaki Derezîleri, bu bozuk<br />

yola sokmuşdu. Bu inanışları alan Derezîler, Sûriye ve Lübnandakilere de aşıladı.<br />

Selmân-ı Fârisîyi “radıyallahü anh” çok severiz derler. İnanışlarını gizli tutarlar.<br />

İri, inâdcı, yağmacı, merhametsiz kimselerdir. Yavûz sultân Selîme “rahmetullahi<br />

teâlâ aleyh” tâbi’ oldular. Sultân üçüncü Murâd zemânında ısyân etdiler ise<br />

de, Bosnalı dâmâd İbrâhîm pâşa, terbiyelerini verdi. Sûriyedeki hıristiyanlarla da,<br />

ara sıra savaşdılar. Derezîler, Arabistândan Irâka gelmişdir. Îrânlılar, Irâkdaki Hîre<br />

devletini yıkınca, Hîrelilerle birlikde derezîler de Mısr, Şâm ve Halebe göç etmişdi.<br />

Şâmın fethinde islâm askerine yardım etdiler. Fâtimîler zemânında yolu sapıtdılar.<br />

6 — İSMÂ’ÎLİYYE: (Milel-nihal) kitâbında diyor ki, (Eshâb-ı kirâma dil uzatanlar<br />

yirmi fırkaya ayrılmışlardır. Bunlardan biri, İsmâ’îliyye fırkasıdır. Bunların<br />

yedi ismi vardır. Birinci ismleri, (Bâtıniyye)dir. Çünki, Kur’ân-ı kerîmin açık<br />

ma’nâlarına inanmayıp, kendilerine göre başka ma’nâlar çıkarırlar. Kur’ânın zâhir<br />

ve bâtın ma’nâları vardır derler. Bâtın (iç, öz) ma’nâsı lâzımdır, cevzin kabuğu<br />

değil, içi, özü işe yarar derler.<br />

– 487 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!