22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Ölümden önce olan herşeye dünyâ denir. Bunlardan, ölümden sonra fâidesi olanlar,<br />

dünyâdan sayılmaz. Âhıretden sayılırlar. Çünki dünyâ, âhıret için tarladır. Âhırete<br />

yaramıyan dünyâlıklar, zararlıdır. Harâmlar, günâhlar ve mubâhların fazlası<br />

böyledir. Dünyâda olanlar ahkâm-ı islâmiyyeye uygun kullanılırsa, âhırete fâideli<br />

olurlar. Hem dünyâ lezzetine, hem de âhıret ni’metlerine kavuşulur. Mal iyi de<br />

değildir, kötü de değildir. İyilik, kötülük, onu kullanandadır. O hâlde, mel’ûn<br />

olan, kötü olan dünyâ, Allahü teâlânın râzı olmadığı, âhıreti yıkıcı yerlerde kullanılan<br />

şeyler demekdir. Kendini ve Rabbini unutup, lezzetlerine, şehvetlerine düşkün<br />

olanlar, yolda hayvanının süsü ile, palanı ile, otu ile uğraşıp, arkadaşlarından<br />

geri kalan yolcuya benzer. Çölde yalnız kalıp, helâk olur. İnsan da, ne için yaratılmış<br />

olduğunu unutup, dünyâ zînetlerine aldanır, âhıret hâzırlığı yapmazsa, ebedî<br />

felâkete sürüklenir. Dünyâ sevgisi âhırete hâzırlanmağa mâni’ olur. Çünki, kalb onu<br />

düşünmekle, Allahı unutur. Beden, onu elde etmeğe uğraşarak ibâdet yapamaz olur.<br />

Dünyâ ile âhıret, doğu ile batı gibidir ki, birine yaklaşan, ötekinden uzak olur. Bir<br />

kimse, ibâdetini yapmaz ve geçiminde, kazancında Allahü teâlânın emrlerini ve yasaklarını<br />

gözetmezse, dünyâya düşkün olmuş olur. Allahü teâlâ herkesin kalbini<br />

bundan soğutur. Bunu kimse sevmez. (Ma’rifetnâme)nin yazısı temâm oldu.<br />

Dünyâ, arabî bir kelimedir. Fen ilminde (En yakın şey) demekdir. Erd küresi, güneşden,<br />

aydan, yıldızlardan dahâ yakın olduğu için, Erd küresine dünyâ denir. Kıyâmetden<br />

önceki zemân, kıyâmetden sonraki zemândan dahâ yakın olduğu için, birincisine<br />

(Dünyâ hayâtı), ikincisine (Âhıret hayâtı) denir. Dünyâ kelimesinin din bilgisindeki<br />

ma’nâsı, (En zararlı, fenâ şey) demekdir. Küfre sebeb olan şeyler, harâmlar,<br />

mekrûhlar, dünyâ demekdir. Mubâhlar, islâmiyyete uymağa mâni’ olunca, dünyâ<br />

olurlar. Muhabbet, sevmek, hep berâber olmağı istemek, berâber olmakdan zevk, lezzet<br />

duymak demekdir. İnsan sevdiğini hiç unutmaz. Muhabbetin yeri kalbdir. Kalb,<br />

yürek dediğimiz et parçasında bulunan bir kuvvetdir. Bu kuvvete gönül diyoruz. Birşeyi<br />

öğrenmek, akl ile olur. Akl, dimâg, beyn dediğimiz et parçasında bulunur. Küfrü,<br />

harâmları, mekrûhları sevmek, beğenmek küfr olur. Farzları, sünnetleri, beğenmemek<br />

de küfr olur, dünyâ olur. Müslimân olmak için, dünyâya ya’nî harâmlara kıymet<br />

vermemek lâzımdır. Dünyâyı hâtırlamağı da kalbinden çıkarana (Sâlih) müslimân denir.<br />

Halâl olsun, mubâh olsun, mâ-sivâyı, ya’nî Allahü teâlâdan başka herşeyi hâtırlamağı<br />

kalbinden çıkarmağa (Fenâ-fillah) denir. Buna kavuşan müslimâna (Velî)<br />

denir, (Evliyâ) denir. İnsanları müslimân ve sâlih yapmak için uğraşan velîye (Mürşid)<br />

denir. Evliyâ, herşeyi öğrenir, bilir. Ahkâm-ı islâmiyyeye uymakda, dünyâ işlerinde<br />

aklını kullanır. Hesâbını yapmakda, san’atında, ticâretinde hiç hatâ yapmaz. Fekat,<br />

aklındaki düşünceler, kalbine sirâyet etmez, bulaşmaz. Dünyâyı seven, hâtırlayan<br />

kalb, hastadır. Kalbin temiz olması, dünyâ dediğimiz şeyleri sevmekden, hâtırlamakdan<br />

kurtulması demekdir. Kalb hastalığının ilâcı, ahkâm-ı islâmiyyeye uymak ve Allahü<br />

teâlâyı çok zikr etmek, ya’nî ismini ve sıfatlarını hâtırlamak, kalbe yerleşdirmekdir.<br />

(Mektûbât Tercemesi) 236.cı sahîfeye bakınız! Mürşid-i kâmilin sohbeti veyâ<br />

kitâblarını okumak, bu tedâvîyi kolaylaşdırır. Bu sohbete, bu kitâblara kavuşmak, dünyâ<br />

ve âhıret se’âdetlerine kavuşmağa sebebdir. Bu tedâvîye fâidesi olmayan sohbetin<br />

ve kitâbların, taklîd, sahte ve zararlı olduğu, felâkete sebeb olacağı anlaşılır.<br />

İmâm-ı Rabbânî hazretleri (Mektûbât) kitâbının 1.ci cild, 275.ci mektûbunda buyuruyor<br />

ki: Sizin bu ni’mete kavuşmanız, islâmiyyet bilgilerini öğretmekle ve fıkh<br />

hükmlerini yaymakla olmuşdur. Oralara cehâlet yerleşmişdi ve bid’atler yayılmışdı.<br />

Allahü teâlâ, sevdiklerinin sevgisini size ihsân etdi. İslâmiyyeti yaymağa sizi<br />

vesîle eyledi. Öyle ise, din bilgilerini öğretmeğe ve fıkh ahkâmını yaymağa elinizden<br />

geldiği kadar çalışınız. Bu ikisi bütün se’âdetlerin başı, yükselmenin vâsıtası<br />

ve kurtuluşun sebebidir. Çok uğraşınız! Din adamı olarak ortaya çıkınız! Oradakilere<br />

emr-i ma’rûf ve nehy-i münker yaparak, doğru yolu gösteriniz! Müzzemmil<br />

sûresinin ondokuzuncu âyetinde meâlen, (Rabbinin rızâsına kavuşmak istiyen<br />

için, bu elbette bir nasîhatdir) buyuruldu.]<br />

– 78 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!