22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

dan kurtarmak için, onlarla görüşmek, kendini Hak ile bulundurmak için olan görüşmekden<br />

elbet dahâ üstün, dahâ kıymetlidir. Meselâ, bir kimse, Allahü teâlânın<br />

ismini söylerken, bir kör geçse ve önünde kuyu olsa ve bir adım atınca kuyuya düşecek<br />

olsa, bu kimsenin, Allahü teâlânın ismini söylemeğe devâm etmesi mi efdaldir,<br />

yoksa söylemeği bırakıp, körü kuyudan kurtarması mı kıymetlidir? Şübhesiz<br />

körü kurtarması, zikr-i ilâhîden dahâ iyidir. Çünki, Allahü teâlânın, ona ve onun<br />

zikrine ihtiyâcı yokdur. Kör ise muhtâc bir kuldur. Bunu zarardan kurtarmak lâzımdır.<br />

Hele, kurtarmağı islâmiyyet de emr etdiği için, onu kurtarmak, zikrden dahâ<br />

mühimdir. Çünki, emre de uyulmuş olur. Zikr etmekde, yalnız Hak teâlânın hakkı<br />

vardır. Onun emri ile körü kurtarmakda, iki hak yerine getirilmiş olmakdadır.<br />

Biri kul hakkı, biri de Yaratanın hakkı. Hattâ bu hâlde zikre devâm etmek, belki<br />

günâh olur. Çünki zikr, her vakt iyi olmaz. Ba’zan, zikr etmemek güzel olur. Yasak<br />

edilen günlerde ve harâm olan vaktlerde oruc tutmamak ve nemâz kılmamak,<br />

oruc tutmakdan ve nemâz kılmakdan dahâ iyidir.<br />

[Din düşmanları, müslimânlar egoist, hodbîn olur sanıyor. Cennet ni’metlerine<br />

kavuşmağı düşünür. Başkalarına iyilik etmeği düşünmez, diye iftirâ ediyor. Yukarıdaki<br />

yazı, bu sözlerinin, yalan ve iftirâ olduğunu açıkca göstermekdedir].<br />

(Zikr) demek, kendini gafletden kurtarmak demekdir. [(Gaflet), Allahü teâlâyı<br />

unutmak demekdir.] Zikr, yalnız (Kelime-i tevhîdi) söylemek ve tekrâr tekrâr (Allah)<br />

demek değildir. Her ne şeklde olursa olsun, kendini gafletden kurtarmak,<br />

zikr olur. O hâlde, islâmiyyetin emrlerini yapmak ve yasaklarından sakınmak, hep<br />

zikrdir. İslâmiyyetin emrlerini gözeterek yapılan alışveriş zikrdir. İslâmiyyete uygun<br />

olarak yapılan nikâh, talâk [boşanma] zikr olur. Çünki, bunları yaparken,<br />

emrlerin, yasakların sâhibi hep hâtırlanmakdadır. Ya’nî gaflet gitmekdedir. Şu<br />

kadar var ki, Allahü teâlânın ismleri ve sıfatları ile yapılan zikr, çabuk te’sîr eder<br />

ve sevgisini hâsıl eder ve çabuk kavuşdurur. Emrlere, yasaklara yapışmakla hâsıl olan<br />

zikr, böyle değildir. Bununla berâber, böyle zikrlerden ba’zısının da, çabuk netîce<br />

verdiği, pek az olarak görülmüşdür. Muhammed Behâeddîn-i Buhârî buyurdu ki,<br />

(Mevlânâ Zeyn-üd-dîn-i Taybâdî “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz” ilm ile Allahü<br />

teâlâya vâsıl olmuşdur). Bundan başka, ism ve sıfat ile yapılan zikr, islâmiyyete uymakla<br />

olan zikre sebeb olur. Çünki, dînin sâhibini tam sevmedikce, her işde islâmiyyeti<br />

gözetmek çok güc olur. <strong>Tam</strong> muhabbeti elde etmek için de, ism ve sıfatla olan<br />

zikr lâzımdır. O hâlde, islâmiyyete uyarak zikr ile şereflenmek için, önce ism ve sıfatla<br />

olan zikr lâzımdır. Evet, cenâb-ı Hakkın lutfü ve ihsânı ayrıdır. Hiç sebeb olmadan,<br />

dilediğini, dilediğine ihsân eder. Nitekim Şûrâ sûresinde, onüçüncü âyet-i<br />

kerîmede meâlen, (Allahü teâlâ, dilediğini seçerek kendine kavuşdurur) buyruldu.<br />

[Mazher-i Cân-ı Cânân “kaddesallahü teâlâ sirrehül’azîz”, (Makâmât-i Mazheriyye)deki<br />

onbirinci mektûbunda buyuruyor ki, (Üç dürlü zikr vardır:<br />

1— Kalb karışmadan, yalnız dil ile söylemekdir. Bunun fâidesi yokdur.<br />

2— Ağızla söylemeyip, yalnız kalb ile yapılan zikrdir. Zikrin nasıl yapılacağı<br />

(Mektûbât-ı Ma’sûmiyye) c.2, sh.113 de yazılıdır. Buna, tesavvufda (Zikr-i hafî)<br />

denir. Bu da, yalnız Zât-ı ilâhiyyeyi zikrdir. Yâhud, sıfatlarını düşünerek yapılır.<br />

Ni’metleri de düşünülürse, buna (Tefekkür) denir.<br />

3— Kalb ile ve dil ile birlikde zikrdir. Dil ile kendi işitecek kadar söylenirse,<br />

islâmiyyetde (Zikr-i hafî) denir. Âyet-i kerîmede emr olunan, bu zikr-i hafîdir. Başkası<br />

da işitirse (Zikr-i cehrî) denir. Âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler, zikr-i hafînin<br />

zikr-i cehrîden efdâl olduğunu gösteriyor. Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem”, hazret-i Alîye öğretdiği zikr-i cehrî, kendi işitecek kadar olan zikrdir ki,<br />

hakîkatde, zikr-i hafî demekdir. Zikrden önce kapıyı kapatdırması da, böyle olduğunu<br />

gösteriyor). (Tefsîr-i azîzî) sâhibi “rahmetullahi teâlâ aleyh”, Dehr sûresini<br />

açıklarken diyor ki, (Zikr etmek, Allahdan başka şeylerin sevgisini, onlara düşkün<br />

olmağı kalbden çıkarmak içindir. Kalbin mahlûklara bağlılığını yok etmek için en<br />

– 903 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!