22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

You also want an ePaper? Increase the reach of your titles

YUMPU automatically turns print PDFs into web optimized ePapers that Google loves.

den önce îmâna gelmiş, malını ve cânını din için fedâ etmişdir. Bu ni’met, bu ümmetde,<br />

ondan başkasına nasîb olmamışdır. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem” vefâtına<br />

yakın, buyurdu ki: (Bana malını, cânını, Ebû Bekr kadar çok fedâ eden, başkası<br />

yokdur. Eğer, dost edinseydim, elbette Ebû Bekri dost edinirdim). Bir hadîs-i<br />

şerîfde buyuruldu ki: (Allahü teâlâ, beni size Peygamber gönderdi. İnanmadınız. Ebû<br />

Bekr inandı. Bana malı ile, cânı ile yardım etdi. Onu hiç incitmeyin ve Ona hurmet<br />

ve ta’zîm edin!). Bir hadîs-i şerîfde buyurdu ki: (Benden sonra Peygamber gelmiyecekdir.<br />

Eğer gelseydi, elbette Ömer Peygamber olurdu). Emîr [Alî] “radıyallahü anh”<br />

buyurdu ki: (Ebû Bekr ile Ömerden, her biri, bu ümmetin en yükseğidir. Beni onlardan<br />

üstün tutan, iftirâcıdır. İftirâ edenler dövüldüğü gibi, onu döverim).<br />

Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân” arasında olan muhârebeleri, iyi sebeblerden dolayı<br />

bilmelidir. Bu ayrılıkları, nefsin arzûları, mevkı’, rütbe, sandalye kapmak, başa<br />

geçmek sevgisinden değildi. Çünki, bütün bunlar nefs-i emmârenin kötülükleridir.<br />

Onların nefsleri ise, insanların en iyisinin “aleyhi ve aleyhimüssalevât” sohbetinde,<br />

karşısında tertemiz olmuşdu. Şu kadar var ki, Emîrin “radıyallahü anh” hilâfeti<br />

zemânında olan muhârebelerde, o haklı idi. Ondan ayrılanlar, hatâ etdi. Fekat,<br />

ictihâd hatâsı olduğundan, birşey denemez. Nerde kaldı ki, fâsık denilsin! Onların<br />

hepsi âdil idi. Her birinin verdiği haber, makbûl idi. Emîre uyanların ve ondan<br />

ayrılanların verdikleri haberler, doğrulukda ve güvenilmekde farksız idi. Aralarındaki<br />

muhârebeler, i’timâdın gitmesine sebeb olmamışdır. O hâlde, hepsini sevmek<br />

lâzımdır. Çünki, onları sevmek, Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

sevgisinden dolayıdır. Bir hadîs-i şerîfde, (Onları seven, beni sevdiği için sever) buyurmuşdur.<br />

Onları sevmemekden, herhangi birine düşmanlık etmekden çok sakınmalıdır.<br />

Çünki, onlara düşmanlık, Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve sellem”<br />

düşmanlık olur. Hadîs-i şerîfde, (Onlara düşmanlık eden, bana düşman olduğu<br />

için eder) buyurmuşdur. O büyükleri ta’zîm etmek, hurmet etmek, insanların en<br />

iyisini ta’zîm etmek, hurmet etmekdir. Onlara hurmetsizlik, tahkîr etmek, Onu<br />

tahkîr olur. İnsanların en iyisinin “aleyhissalâtü vesselâm” sohbetini, sözlerini<br />

ta’zîm etmek, kıymet vermek için Eshâb-ı kirâmın hepsine ta’zîm etmek, kıymet vermek<br />

lâzımdır. Evliyânın büyüklerinden Ebû Bekr-i Şiblî “kuddise sirruh” buyuruyor<br />

ki, (Eshâb-ı kirâma “radıyallahü teâlâ anhüm ecma’în” ta’zîm etmiyen, kıymet<br />

vermiyen bir kimse, Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve sellem” îmân etmemiş olur).<br />

A’MÂL-İ ŞER’IYYE: İ’tikâdı düzeltdikden sonra, islâmiyyetin emr etdiği şeyleri<br />

yapmak lâzımdır. Resûl-i ekrem “sallallahü aleyhi ve sellem” buyurdu ki: (İslâmın<br />

binâsı beş direk üzerine kurulmuşdur. Birincisi, Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü<br />

enne Muhammeden abdühu ve resûlüh, demek ve bunun ma’nâsına inanmakdır).<br />

Bu şehâdet kelimesinin ma’nâsı, (Görmüş gibi bilir ve inanırım ki, Allahü<br />

teâlâdan başka, varlığı lâzım olan, ibâdet ve itâ’at olunmağa hakkı olan, hiç ilâh, hiçbir<br />

kimse yokdur. Görmüş gibi bilir, inanırım ki, Muhammed “sallallahü aleyhi ve<br />

sellem” Allahü teâlânın hem kulu, hem Peygamberidir. Onun gönderilmesi ile, Ondan<br />

önceki Peygamberlerin dinleri temâm olmuş, hükmleri kalmamışdır. Se’âdet-i<br />

ebediyyeye kavuşmak için, ancak Ona uymak lâzımdır. Onun her sözü, Allahü teâlâ<br />

tarafından kendisine bildirilmişdir. Hepsi doğrudur. Yanlışlık ihtimâli yokdur)<br />

demekdir. [Müslimân olmak istiyen bir kimse, önce bu kelime-i şehâdeti ve ma’nâsını<br />

söyler. Sonra guslü, nemâzı ve lâzım oldukca, farzları, harâmları öğrenir.]<br />

Îmân edilecek, i’tikâd edilecek şeyleri, yukarıda bildirdik.<br />

İslâmın ikinci şartı, dînin direği olan, beş vakt nemâzı vaktinde kılmakdır. Nemâz,<br />

ibâdetlerin en üstünüdür. Îmândan sonra, en kıymetli ibâdet, nemâzdır.<br />

Îmân gibi, onun da güzelliği, kendindendir. Başka ibâdetlerin güzelliği ise, kendilerinden<br />

değildir. Nemâzı doğru kılmağa çok dikkat etmelidir. Önce, kusûrsuz bir<br />

abdest almalı, gevşeklik göstermeden, nemâza başlamalıdır. Kırâetde, rükü’da, secdelerde,<br />

kavmede, celsede ve diğer yerlerinde, en iyi olarak yapmağa uğraşmalıdır.<br />

– 109 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!