22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

âlem [ya’nî herşey], Allahü teâlânın ismlerinin ve sıfatlarının nümûnesi, örneği, aynasıdır.<br />

Mahlûkun hayâtı, Onun hayâtının aynası, bilgisi, Onun ilminin aynası, kudreti<br />

de, Onun kudretinin görünmesidir. Kulların herşeyi de böyledir. Fekat âlemde,<br />

Zât-i ilâhînin, [ya’nî kendisinin] aynası yokdur. Hattâ, Zât-i ilâhînin bu âlem<br />

ile hiç münâsebeti yokdur. Hiçbirşeyle ortaklığı yokdur. Ne ismde, ne de sûret ve<br />

görünüşde, iştirâk, benzerlik yokdur. O, âlemlerden ganîdir, [hiçbirşeye muhtâc<br />

değildir]. Hâlbuki, Onun ismleri ve sıfatları böyle değildir. Sıfatlarının bu âlem ile,<br />

ismleri münâsebetli ve sûretleri, görünüşleri müşterekdir. Allahü teâlâda ilm sıfatı<br />

vardır. Mahlûkda da, o ilmin sûreti, benzeri vardır. Onda, kudret sıfatı olduğu<br />

gibi, bunda da, o kudretin sûreti vardır. Zât-ı ilâhî, böyle değildir. Mahlûkların, bundan<br />

nasîbleri yokdur. Kendi kendilerine varlıkda kalabilmek, onlara verilmemişdir.<br />

Mahlûklar, Onun ismleri ve sıfatları sûretinde yaratıldıkları için, kendileri, sıfatdır.<br />

Hakîkatde hiçbiri madde değildir. Maddelikle alâkaları bile yokdur [ya’nî<br />

kendi kendilerine varlıkda durmuyorlar]. Varlıkda durabilmeleri, Zât-i ilâhî iledir.<br />

Fizikciler, kimyâgerler, eşyâyı, madde ve maddenin sıfatları, ya’nî hâssaları,<br />

özellikleri diye ikiye ayırıyor [ve yaratılmıyan, yok olmıyan sandıkları madde, varlıkda<br />

kendi kendine duruyor ve dünyânın temel taşını teşkîl ediyor diyorlar]. Bu<br />

sözleri, maddeyi bilmediklerindendir. [Bugünkü tecribeler de, Lavoisier, Dalton<br />

ve Robert Boylenin ve dahâ sonra gelen kimyâgerlerin anladıkları madde bilgisini,<br />

çok mühim bir şeklde değişdirmişdir. Bugünkü fiziğin temellerinden biri olan<br />

Einsteinin relativite nazariyyesine göre, enerjinin de, madde gibi, bir kütlesi vardır.<br />

Belki de madde, teksîf edilmiş kudretden başka birşey değildir.]<br />

Kimyâcılar der ki: Sıfat, ya’nî özellik yalnız başına bulunamaz. Hep madde ile birlikde<br />

bulunur ve maddenin nasıl olduğunu bildirir. Bunların, sıfat madde ile bulunur<br />

demeleri, hakîkatde, sıfatın sıfat ile bulunmasıdır. Sıfat da, madde de, Zât-i ilâhî<br />

ile kâim olmakda, varlıkda kalmakdadır. Kendi kendine duran madde yokdur.<br />

Bütün cismleri, herşeyi varlıkda durduran, ancak Odur. Ya’nî Allahü teâlâ, kayyûm-i<br />

âlemdir. Madde kendi kendine varlıkda durmuyor ki, sıfatları da onunla durabilsin.<br />

Sıfatlar, maddenin zâtı, kendisi olmadığı gibi ve yalnız madde ile bulunup,<br />

kendi kendilerine bulunamıyacakları gibi, bütün eşyâ da, madde de, Zât-i ilâhî ile<br />

bulunmakdadır. Hiçbirinin zâtı yokdur. Maddenin zâtı, [kendisi] olmayınca, sıfatları<br />

onunla bulunamaz. Zât, yalnız Allahü teâlânındır. Herşey, Onun zâtı ile varlıkdadır.<br />

Herkesin, kendine, zâtına, ben demesi, hakîkatde, herşeyi varlıkda durduran<br />

bir Zâtı göstermekdedir.<br />

(Ben) diyenler, neye işâret etdiğini bilse de, bilmese de, bu böyledir. Bununla<br />

berâber, Allahü teâlâ, hiçbir işâretle gösterilemez. Hiçbirşeyle birleşmiş değildir.<br />

Bu ince bilgileri iyi anlamıyan, tevhîd-i vücûdî ile karışdırmasın! Vahdet-i vücûdü<br />

söyliyen, bir zâtdan başka mevcûd yokdur der. Onun ismlerini ve sıfatlarını, nazarî<br />

kabûl edilmiş bilir. Mahlûkların hakîkatleri bile vücûd [varlık] görmemişdir.<br />

(A’yân [eşyâ], varlığın kokusunu duymamışdır) der. Hâlbuki bu fakîr, sıfât-i ilâhiyyeyi,<br />

hâricde [ya’nî ilmde değil, nazarî değil] ayrıca var bilirim. Ehl-i sünnet âlimleri<br />

de, böyle bilmekdedir. Esmâ ve sıfât-ı ilâhînin aynaları olan bu âlemi de mevcûd<br />

bilirim. Kendi kendine varlıkda durmağı, ya’nî maddeliği bu âlemde göremem.<br />

Herşeyin, Zât-i ilâhî ile kâim olduğunu [varlıkda durduğunu] iyi bilirim.<br />

Süâl: Demek ki, mahlûkların zâtı, Zât-i ilâhîden başka değildir. Herşey, Zât-i<br />

ilâhî ile birleşmişdir. Bu ise, olamaz. Mahlûk, kadîmin aynı olur mu?<br />

Cevâb: Mahlûkların zâtı, ya’nî mâhiyyet ve hakîkati, Allahü teâlânın ismlerinin<br />

ve sıfatlarının aynaları olan birçok a’râz, ya’nî hâllerdir ki, bunlar, Zât-i ilâhînin<br />

aynı değildir. Zât-i ilâhî ile birleşik değildir. Yalnız bu hâller, Zât-i ilâhî ile vardır.<br />

Herşeyin kayyûmu [varlıkda durdurucusu] Odur.<br />

Süâl: Herkes kendi zâtına ben deyince, Zât-i ilâhîyi gösterirse, mahlûkların zâtı,<br />

mâhiyyet ve hakîkatleri, Zât-i ilâhînin aynı olur. Çünki, herkes ben deyince, ken-<br />

– 967 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!