22.03.2018 Views

Tam ilmihal Seadet-i Ebediyye - Huseyin Hilmi Isik - M. Siddik Gumus

Create successful ePaper yourself

Turn your PDF publications into a flip-book with our unique Google optimized e-Paper software.

Evliyânın firâsetine, Zât-ı ilâhiye ve sıfatlarına olan bilgilerine inanmıyorlar.<br />

Böyle yanlış ölçüleri sebebi ile, o büyüklerin doğru ilm ve me’ârifinden mahrûm<br />

kalıyorlar. Bilmiyorlar ki, Allahü teâlâ, o büyükleri, câhillerin gözünden saklamış,<br />

kendine mahsûs kılmışdır. Evliyâsını dünyâ işleri ile meşgûl etmeyip, kendisi ile<br />

meşgûl etmişdir. Evliyâ, insanların hâllerine, işlerine bağlansalardı, Allahü teâlânın<br />

huzûruna lâyık olmazlardı). Abdüllah-i Ensârî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, buna<br />

benzer dahâ nice şeyler yazmışdır.<br />

Üstâdım hâce Muhammed Bâkî-billahdan “kuddise sirruh” işitdim. Buyurdu ki,<br />

şeyh Muhyiddîn-i Arabî “rahmetullahi aleyh” yazıyor ki, (Kerâmet ve hârikaları<br />

çok görülen Evliyâ, son nefeslerinde, bunları gösterdiklerine pişmân olmuşdur.<br />

Keşki hiç kerâmetimiz görülmeseydi demişlerdir). Evliyânın üstünlüğü, hârikaların<br />

görülmesi ile ölçülseydi, bunların görünmesine pişmân olmak yersiz olurdu.<br />

Süâl: Vilâyetde, hârika görünmesi şart olmayınca, hakîkî Velî ile, yalancı şeyhler<br />

birbirinden nasıl ayrılır?<br />

Cevâb: Bu dünyâda Evliyânın belli olması lâzım değildir. Doğru ile yalancının<br />

karışması lâzımdır. Bu dünyâda hak ile bâtılın, doğru ile yanlışın karışması lâzımdır.<br />

Velînin, kendi vilâyetini bilmesi de şart değildir. Kendi vilâyetini bilmiyen Evliyâ<br />

çok idi. Bunları, başkaları nasıl tanıyabilir? Tanımalarına lüzûm da yokdur.<br />

Evet, Peygamberlerin “aleyhimüsselâm” hârikalar göstermesi lâzımdır. Böylece,<br />

Nebî, Nebî olmıyandan ayrılır. Çünki, Nebînin Peygamberliğini tanımak herkese<br />

lâzımdır. Evliyâ, insanları, kendi Peygamberinin dînine çağırdığı için, Peygamberinin<br />

mu’cizeleri kendilerine yetişir. Evliyâ, eğer islâmiyyetden başka birşeye çağırmış<br />

olsaydı, o zemân, hârikalar göstermesi elbette lâzım olurdu. İslâmiyyete çağırdığı<br />

için, hârika göstermesi hiç lâzım değildir. Din âlimleri, herkesi, kitâblarda<br />

yazılan emrleri yapmağa çağırıyor. Evliyâ, hem buna çağırıyor, hem de islâmiyyetin<br />

bâtınına da’vet ediyor. Önce, islâmiyyete çağırıyor, sonra, Allahü teâlânın ismini<br />

zikr etmeği gösteriyor. Her zemân, aralıksız olarak, zikr-i ilâhî ile olmağı ehemmiyyetle<br />

istiyorlar. Böylece, vücûdü muhabbet kaplayıp, kalbde Allahü teâlâdan<br />

başka birşey bulundurulmaz. Herşey öyle unutulur ki, insan kendini ne kadar zorlasa,<br />

Allahü teâlâdan başka birşey hâtırlıyamaz. Bu iki dürlü da’vet için Evliyânın<br />

hârikalar göstermesine niçin lüzûm olsun? İrşâd etmek, bu iki da’veti yapmak demekdir.<br />

Hârikanın, kerâmetin burada hiç yeri yokdur. Şunu da söyliyelim ki, uyanık<br />

bir talebe, tesavvuf yolunda ilerlerken, üstâdının nice hârikalarını, kerâmetlerini<br />

his eder. O bilinmez yolda, her ân, onun mededine baş vurup, hep yardımına<br />

kavuşur. Evet, başkaları için hârikalar göstermesi lâzım değildir. Fekat, talebesine<br />

her ân kerâmet göstermekde, hârikalar, üst üste gelmekdedir. Talebesi, üstâdının<br />

hârikalarını his etmez olur mu ki, ölü olan kalbine hayât vermekdedir. Onu,<br />

müşâhedelere, keşflere kavuşdurmakdadır. Câhiller, ölüyü diriltip, mezârdan çıkarmağı,<br />

büyük kerâmet sanır. Büyükler ise, ölü kalbleri diriltmeğe, hasta rûhları<br />

tedâvî etmeğe ehemmiyyet verir. Sôfiyye-i aliyyenin büyüklerinden, hâce Muhammed<br />

Pârisâ: (İnsanların çoğu ölüleri dirilteni büyük bildiğinden, Allahü teâlâya<br />

yakın olanlar, bunu yapmak istemeyip, ölü rûhları diriltmişler, talebenin ölü kalblerini<br />

diriltmeğe çalışmışlardır. Doğrusu da, kalbleri, rûhları diriltmek yanında, ölüleri<br />

diriltmenin hiç kıymeti yokdur. Hattâ abes, ya’nî fâidesiz şeyle vakt gayb etmek<br />

olur. Çünki, ölüyü diriltmek ona birkaç günlük ömür kazandırır. Kalblerin diriltilmesi<br />

ise, sonsuz hayâta kavuşdurur. Zâten, Allahü teâlâya yakın olanların vücûdleri<br />

kerâmetdir. İnsanları Allahü teâlâya da’vet etmeleri, Hak teâlânın rahmetlerinden<br />

bir rahmetdir. Ölü kalbleri diriltmesi, hârikaların en büyüğüdür. İnsanların<br />

selâmeti, onların varlığı iledir. Mahlûkların en kıymetlisi onlardır. Allahü teâlâ,<br />

onlar ile rahmet yağdırıyor. Onlar sebebi ile rızk gönderiyor. Onların sözleri<br />

devâdır. Acıyarak bir bakışları şifâdır. Onlar, celîs-i ilâhîdir. Allahü teâlânın lutfları,<br />

ihsânları, onların bulunduğu yerden eksik olmaz. Yanlarında bulunanlar kö-<br />

– 750 –

Hooray! Your file is uploaded and ready to be published.

Saved successfully!

Ooh no, something went wrong!